Zamanın bir vaktinde, memleketin birinde üç öküz varmış. Akça
öküz, kara öküz, sarı öküz. Diğer öküzlere hem benzerlermiş, hem
benzemezlermiş! Hangi taraflarının benzediği malum
Benzemeyen yanlarına gelince, birbirleriyle pek dost imişler.
Hani, canciğer kuzu sarması dedikleri cinsten, Birbirlerinden hiç
ayrılmaz, her yere birlikte giderlermiş. Beraberce otlar, yiyecek
sıkıntısı çekseler bile bulduklarını kardeşçe paylaşır, asla
dövüşmezlermiş. Bir tehlike ile karşılaştıkları zaman derhal
birleşir, iri ve korkunç boynuzlarını kullanarak en azılı
düşmanlarını korkutur, yanlarına yaklaştırmazlarmış. Doğrusunu
isterseniz, dostluğun çok da faydasını görmüşler. En verimli
çayırlara gidiyor, birlikte güzel güzel otluyor, semirdikçe
semiriyorlarmış.
O sıralarda, hayvanlar padişahı aslanın canı sıkıntılı imiş.
Çünkü, ormanda hiç işi yokmuş. Yenecek hayvanların sanki de nesli
tükenmiş. Aslan hazretleri sabahtan akşama kadar hep esniyor,
midesi de kazındıkça kazınıyormuş. Bakmış ki, böyle olmayacak:
“Bari, demiş, ormana çıkayım da çayırlara doğru şöyle bir uzanayım,
belki de bir şeyler bulurum.” Dediği gibi de yapmış.
Çayıra gelince üç ahbap öküzü görmüş, ağzından sular akmış, “Ah,
diye söylenmiş. Şunları bir yesem de midem bayram etse!…” Önce
adeti üzere kükremiş, sonra öküzlerin üstüne yürümüş. Üç ahbap,
aslanın sesini duyunca, hemen yan yana durup safları iyice
sıklaştırmışlar, bir de hafiften bir “boynuz” gösterisi yapmışlar!
Aslanda akıl çok… Vaziyetin nezaketini anlamış, siyasetini hemen
değiştirmiş. Fazla yaklaşmadan öküzlere seslenmiş:
“Günaydın, arkadaşlar nasılsınız?”
Padişah hatır sorunca, tabii akan sular durmuş, eğilip
saygılarını sunmuş, cevap vermişler:
“Sağ olun efendim, çok iyiyiz!”
Aslan tekrar seslenmiş:
“Değerli arkadaşlar, gelişimi galiba yanlış anladınız, sizi
yemek istediğimi sandınız. Asla böyle bir niyetim yoktur. Karnım da
zaten pek toktur. Günlerdir sizi gözlüyorum. Dostluğunuza,
samimiyetinize hayran kaldım. Yiyecek her zaman bulunur, ama candan
bir dost bulmak çok güçtür. Beni de aranıza almanızı, dost olmamızı
teklif ediyorum. Sizi hiçbir zaman yemeyeceğime, üstelik bütün
düşmanlarınıza karşı koruyacağıma söz veriyorum. Hayvanlar padişahı
ile dost olmak istemez misiniz?…”
Öküzler, aslanın dostluk teklifine öyle sevinmişler ki,
neşelerinin fazlalığından böğürmeye başlamışlar. Bir aslanla üç
öküz arasındaki duyulmamış dostluk böylece kurulmuş.
Bir gün, üç gün geçer, aslanın iştahı kabardıkça kabarır,
münasip fırsat kollar. Fırsat çıkmayınca, dayanamaz icat eder. Bir
gün, akça öküz, çayırın yanındaki dereden su içmeye gitmiş.
Aslan, kara öküzle sarı öküze ya nasip demiş ki:
“Sevgili arkadaşlar, size büyük bir tehlikeyi haber vermek
zorundayım. Akça öküz arkadaşımız yüzünden her gece kötü bir duruma
düşüyoruz. Çünkü akça öküz, rengi çok uzaklardan seçildiği için,
karanlıkta yerimizi belli ediyor, düşmanlarımızın silahına hedef
oluyoruz. Çok düşündüm; yazık ki, başka bir çare bulamadım. Yaşamak
istiyorsak, akça öküzden kurtulmamız şarttır. Onu aramızdan
atmalıyız. Siz ne fikirdesiniz?”
Kara öküzle sarı öküz boynuz boynuza verip konuşmuşlar. Akça
öküz giderse, çayırın kendilerine kalacağını da söyleyememişler
ama, hesaba katmışlar.
Nihayet; “Ferman efendimizindir, tedbiriniz münasiptir.”
Cevabını vermişler. Arslan teşekkür ettikten sonra,
“Akça öküz aramızdan ayrılınca ya bir kaplanın veya insanoğlunun
midesine inecek. Arkadaşımızın düşmanlarımızı beslemesinden
herhalde hoşlanmazsınız. İyisi mi ben yiyeyim. Sizi çok seven bir
dostunuzdan bu kadarcık bir armağanı esirgemeyeceğinizi umuyorum.”
demiş.
Kara öküzle sarı öküz, aslanın sözlerini akla yatkın bulmuşlar,
akça öküzün yenmesine razı olmuşlar. Aradan beş gün geçmiş, aslan;
sarı öküzle tek başına konuşmuş. Aynı hikâye, aynı düzen! Kara öküz
de mideyi boylamış. Bir beş gün daha geçmiş: aslan, sarı öküzü
almış karşısına. Bir kükremiş
“Ey öküz oğlu öküz, demiş, sıranın kendine geleceğini hiç
düşünmedin mi?”
Masal böylece bitiyor. Arslan, muradına ermiş, biz kerevetine
çıkmışız: öküzler de aslanın midesine inmiş!
Öküzün ikisi tamamda üçüncüsü çok kolay oldu…
Bakıyorum: Yiyenlerin aslanlıkla en ufak bir ilgileri yok;
yenenler de öküz değil. Yine de yenme işi devam ediyor.”
Herkesin aslan olması zor iş de, öküz olmamak hepimizin
elinde…
Anlattıklarım sadece hayatın perde arkasında oynanan, orta
oyunudur
Masalı siyasete çekmek öküzlüktür..