Bu soru, hayatımız üzerinde gitgide
daha fazla tahakküm kurmakta olan makinelerin insana sorduğu en
anlamlı sorulardan biri olabilir… Genellikle bilgisayar, tablet,
telefon gibi cihazlarda bir şeyi silmek istediğinizde karşınıza
çıkan bu kritik soru, geniş anlamda düşünüldüğünde ve içtimai
ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda insana, hayati sorgulamalar
yaptıracak kadar derinlik içeren, hikmetli ve cins bir soru
aslında.
Günümüzde kâğıt üzerine
yazdığı bir kelimeyi dahi silmekte zorlananlara olduğu gibi, bir
cümleyle koca bir insanı, hatıraları, yaşanmışlıkları anında
silebilen kişilerin varlığına da şahitlik edebiliyoruz.
Şahitliğimiz; güven, sadakat ve sevgimizi belirtmekteki
cimriliğimiz nispetinde, insan silmedeki hızımıza ve bonkörlüğümüze
olan şaşkınlığımızı da kapsıyor.
Hemen herkesin silmek istediği
hatıralar, sözler, davranışlar olsa da günümüzde “silmek” kavramı
daha çok “insan silmek” anlamında kullanıldığını üzülerek
görüyoruz. Kavram, insana nispet eden haliyle daha tehlikeli,
sevimsiz ve yakışıksız bir anlama bürünüyor. Çünkü gerçekte kimse
temiz bir şeyi silme ihtiyacı hissetmiyor. Silmek fiiline mazhar
olmak için kirlenmiş, tozlanmış, ciddi derecede zarar veren bir
yanlışlığa düşmüş ve hata yapmış olmak gerekir. Bütün bu
mazeretleri bir insanı silmek için yeterli neden olarak görsek bile
Cenab-ı Hakk’ın, insanı, hata yapmaya meyilli olarak yarattığı
gerçeği ile yüzleşiveririz. Öyleyse hatalarını silip tozunu
almak yerine neden bir insanı topyekûn olarak silip hayatımızdan
atabilme keyfiyetine ve cüretine sahibiz? Bu yaptığımız,
acımasızca ve insan yaratılışına ters bir durum değil mi? Hayata
dair net cevap verilmesi gereken onca şey varken, insana
tanıdığımız bu önceliğin ve silme kararı almadaki bu hızımızın
nedeni ne?
Silginin kalemden daha önce
bitmesi, umumiyetle bir sorun olarak görülürken biz, kısacık
ömrümüzde kalemin tepesindeki silgiyi dahi bitiriyoruz.
Oysa kalem, silgi ile var olmamıştır ve varlığı da ona bağlı
değildir. Fakat defter yani hafıza öyle değildir. Defter bu hali
ile geniş manada hataların, sevapların, yaşananların, hatıraların
ve en değerlisi paylaşılanların muhafaza edildiği yerdir. Deftere
bu manada bakılabildiğinde onun Kirâmen Kâtibîn Meleklerinin
işlevselliğinde olduğu görülür. Bu hikmetli bakışa sahip
olunabildiğinde ise insanoğlunun defterden sildiklerinin ya da
eklediklerinin bir anlam ifade etmediği de anlaşılır.
Nasıl ki bilgisayardan bir şeyi
silmek istediğimizde “Kalıcı olarak silmek istediğinize emin
misiniz?” sorusuna muhatap oluyorsak ve soruya “evet” cevabı
verdiğimizde dahi onun gerçekten silinmeyeceğini biliyorsak; bir
insanı silmek istediğimizde onu sevip sevmediğimizi göz önünde
bulundurmadan, yalnızca eşrefi mahlûkat olduğu için yeni bir
başlangıcı hak ettiğini de bilmemiz gerekir.
İmam Gazali, (RA) bu nedenle şöyle
söyler;
“İnsanoğlunun iki önemli kusuru
vardır:
1. Sevdiğinde kusur,
2. Sevmediğinde meziyet
görmez.”
Neyse ki kusur ve meziyetleri ile
bir insanı sevebildiğimizde problemlerin de ortadan kalkacağına
dair inanışı az da olsa muhafaza edebiliyoruz. Çünkü
insanı, insan olarak ve kendine has özellikleri ile kabul etmenin
kader bahsi kadar teskin edici olduğuna inanıyoruz.
Twitter/@MuratCahid