Hatıralara estetik operasyon: “Fotoğraftan nesne silme”.

Murat Cahid Kuvvet muratcahid@hotmail.com

Sosyal medyanın insan ruhunda tahrip ettiklerinin şeceresi uzayıp giderken, biz de her geçen gün daha başka ve yeni sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Kabul edelim: Sahte bir pencereden, sahte gözlüklerle baktığımız dünyanın artık kıyısında değil, tam merkezindeyiz. Dahası, ağır ağır pişen kurbağa hikâyesini çok iyi bilmemize rağmen içinde bulunduğumuz durumun hala farkında değiliz.

Teknoloji, sahte sosyalleşme araçları ve insan olduğumuzu unutturan trendleriyle, bize tarihteki en büyük yalnızlıklarımızdan birini yaşatıyor. Bu yalnızlaşma, her an yaratmanın sessizce vuku bulduğu yegâne ve mucizevi alanlardan biri olan tabiatın da insandan uzaklaşmasına neden oluyor. Tefekkür için bulunmaz bir nimet olan tabiat, -içerisinde barındırdığı kalabalıklara rağmen- belki de bu nedenle yalnızlık konusunda insanla yarışır vaziyette.

Park, bahçe, bank, mesire alanı, restoran, kafe… Kısaca ev haricinde insanların yan yana gel(ebil)diği her mekâna dikkatlice baktığınızda baş başa oturan fakat birbirlerine, yanlarından geçen insanlardan daha yabancı olan birçok insan görebilirsiniz. Yan yana oturan fakat birbirlerine olan uzaklıkları, birbirini anlamak istemeyen iki insan uzaklığında olanların ellerinde insan sıcaklığı değil akıllı telefonların soğuk sıcaklığı var. 

Birbirlerinin yüzüne bakmadan ve ruhuna dokunmadan “seni anlıyorum” tespihi çekip yan yana oturanlar; bir adım ötelerinde her an yaratılmakta olan, doğum, gençlik, ölüm temalarıyla hayatın özetini sunan, aynı zamanda insana istikameti ve tevazu’yu gösteren tabiatın ne kadar farkında?

***

“Teknoloji, insan hayatını kolaylaştıran…” şeklinde bir şiirsellik ve masumiyetle başlayan bu garip tanım, insan gönlünün yeşerdiği hiçbir yerde kabul görmedi/görmüyor. Bugün, gelişmiş, akıllı diye tabir edilen telefonlara sosyal medya kuruluşları için sahip olduğumuzu hala kendimize itiraf edemesek de internet operatörlerine sosyal medya uygulamalarını kullanmak için para ödediğimizi biliyoruz.

Dikkat ederseniz birçok kimse telefon alırken; işlemci, şarj süresi, hız, pratiklik vs. gibi özellikleri artık önemsemiyor. Yeni ve pahalı telefonlarımızı basit fakat daha iyi fotoğraf çekmek için alıyoruz. Daha güzel fotoğraflar çekmek istememizin nedeni ve sürekli bir üst modele ihtiyaç duyuşumuzun sebebi çok açık; sosyal medyada “daha iyi paylaşımlar” yapabilmek.

Teknoloji, bu nitelikteki paylaşımları ‘değiştirilebilir’ hale getirmek; anıları zaman içerisindeki dokunulmazlığıyla öylece bırakmamak, kısaca geçmişi de tahakküm altına alabilmek için her geçen gün, yok edici ve medeniyet dinamiklerimizle uyuşmayan yeni çözüm yolları buluyor(!).

İnsanı nesne konumuna indirenler, başka bir yazının konusu olabilecek kadar ciddi bir cevabı hak etse de insandan mevzubahisle silmek istediklerimizin çok oluşu ve “fotoğraftan nesne silme” uygulamalarının en çok indirilen uygulamaların başında yer alması, oldukça düşündürücü.

Günümüz içtimai ilişkilerinde değerlendirdiğimizde, insan ya da nesne, ne olduğu fark etmeksizin silme işleminin oldukça hızlı ve geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde vuku bulduğunu görebiliyoruz. Fakat zihnimizden sildiğimizi sandığımız her şey, fotoğraflarda bir ipucu gibi öylece dururken; ‘insan yaşamını kolaylaştıran’ teknolojinin ardındaki hastalıklı zihniyetin de öylece durması tabii ki beklenemezdi.  O da en iyi bildiği şekilde yani “yok etme” teması üzerinde bir çözüm geliştirdi ve “fotoğraftan nesne silme” gibi bozuk icatlara öncülük etti.

Önceleri fotoğrafların üzerine çarpı atılır, üzeri çizilir fakat o kişiler acısıyla, tatlısıyla yine orada; ait olduğu yerde ve zamanda dururdu. Dijitalleşme, fotoğrafa atfettiğimiz önemi azaltsa da fotoğraflar sosyal medyaya kurban edilmediği sürece hala zamanı durduran/donduran en iyi araçlardan biri ve aynı zamanda dostluklara, hatıralara can suyu verebilmek için oldukça iyi bir seçenek.

Buna rağmen anılarınıza estetik operasyon yaptırmakta ve ‘herkes’ olmakta ısrarcıysanız, bir insan kaybetmenin hızlı ve basit pek çok yolu olduğunu; insan kazanmanın ise fedakârlık, güven ve sabır isteyen zorlu bir yolculuk olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız.

Twitter/MuratCahid

İnstangram/mcahidk