Küresel siyaset sahnesinde öyle buluşmalar vardır ki sadece iki
ülke arasındaki ilişkileri değil aynı zamanda bölgesel dengeleri de
derinden etkiler.
Beyaz Saray'daki tarihi görüşme işte bunun en büyük örneklerinden
biriydi.
Erdoğan-Trump zirvesi 2 saat 20 dakika sürdü.
Masada hangi konular vardı?
Artık hepimizin vakıf olduğunu düşünüyorum.
F-35, CAATSA, enerji ve ticaret hacmi, Suriye'de yaşanan gelişmeler
ve Gazze'deki İsrail soykırımı en önemli gündem maddeleriydi.
Görüşme öncesinde basın mensupları ile gerçekleşen soru-cevap
kısmındaki pozitif atmosfer dikkatlerden kaçmadı.
ABD Başkanı Donald Trump neredeyse her cümlesinde Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ı övdü.
Özellikle Suriye'deki zaferin mimarının Cumhurbaşkanı Erdoğan
olduğunu birkaç kez belirtti.
ABD Başkanı Trump'ın görüşmede dikkat çeken sözleri şöyleydi:
- "Bu adama büyük bir saygı duyuyorum."
- "Suriye'deki zaferin mimarı Erdoğan'dı."
- "Erdoğan'ın isteği üzerine Suriye'ye yaptırımları kaldırdım."
- "Türkiye istediğini alacak, F-35 anlaşmasında sona çok
yakınız."
- "Filistin için tarihi bir gün olabilir."
- "CAATSA yaptırımları derhal kalkabilir."
- "İsterse Ukrayna Savaşı'nda etki yaratabilir ama o tarafsız
kalmayı tercih ediyor."
- "Türkiye muazzam bir askeri güç inşa etti."
Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a övgü dolu sözlerinden
bazıları bu şekildeydi.
Peki siz bunları okuyunca ne düşündünüz? ABD ile Türkiye arasındaki
ilişkiler biz farkında olmadan daha da ileriye taşınmış gibi
görünüyor.
Zirve sonrasında yayınlanan fotoğraf karelerinden de görüşmenin
olumlu geçtiğini çok rahat anlıyoruz.
O halde ülke içerisindeki muhalefetin neden bu görüşmeye karşı
çıktığını da anlamış oluyoruz.
Bazı meselelerde millileşmemiz gerektiğini her fırsatta aslında
dile getiriyoruz.
Erdoğan-Trump zirvesi sonrası F-35 meselesi çözülür, CAATSA
yaptırımları kaldırılır, Suriye'de kalıcı bir çözüme ulaşılır,
Filistin'deki zulüm sona ererse bu insanlık adına yararlı olmaz
mı?
O halde görüşüp sorunları diplomasi yolu ile çözmek neden yanlış
olsun?
Şu gerçeği artık hepimiz iyice anlamalıyız.
Türkiye küresel sahnede oyun kuran, fikirlerine başvurulan ve
istediğini alabilen bir konuma geldi...
Dolayısıyla bu tablo bize şunu gösteriyor:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğindeki görüşme bölgesel dengeleri
şekillendiriyor.
Dar gözlüklerle değil, büyük resme bakmalıyız.
Türkiye artık güçlüdür, bölgesel gelişmelerde söz
sahibidir, masada ve sahada vardır.
Ve bu güç bizim gelecekteki tehditlere karşı güvencemizdir.