Bir şehri yeniden inşa etmek kolay mı?
Bir gecede yaşanan o yıkımı toparlamak mümkünmüş gerçekten.
Deprem bölgesindeki diğer tüm iller gibi Hatay’da da bugün
“Asrın İnşası” konuşuluyor.
6 Şubat depremlerinin ilk gününden bu yana deprem bölgesini asla
yalnız bırakmayan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı
Murat Kurum bu kez Hatay'daydı...
Kurum'un şu sözleri dikkat çekiciydi:
“Günde 550 konut yapıyoruz… Saatte 23 ev teslim
ediliyor.”
Rakamlar büyük, tempo yüksek.
Ama ben bu rakamların arkasındaki duyguyu merak ediyorum.
Her yeni evin kapısı açıldığında nasıl bir hayat başlıyor?
Şimdi inşa edilen evlerle birlikte o şehirlerde yeni bir hayat
filizleniyor.
Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da, Malatya’da…
Dev bir şantiye, ama bir o kadar da umut dolu.
Bakan Kurum “Deprem bölgesinin dirilişi Türkiye’nin istikbal
meselesidir” diyor.
Belki de gerçekten öyle.
Tabii bir soru daha geliyor akla:
Hızla yapılan bu binalar, kalıcı güvenliği sağlayabilecek mi?
Kurum “Hızlıyız ama kaliteden ödün vermiyoruz” diyor.
Peki ya şehirlerin ruhu?
Tarihi yapılar, kültürel izler, eski sokakların belleği…
Yeniyle eskisi bir araya geldiğinde, orada hâlâ “bizim şehrimiz”
diyebileceğimiz bir sıcaklık kalacak mı?
Yeniyle eskisi bir araya geldiğinde, belki de orada, geçmişle
geleceği buluşturan o tanıdık sıcaklık yine hissedilecek.
Şehirlerde yeniden doğarken ruhlarını kaybetmezler.
Bir ülke düşünün…
Yıkılmış şehirlerini sadece betonla değil, dayanışmayla ayağa
kaldırıyor.
Bu, sadece bir inşa hikâyesi değil.
Bu, sabrın, emeğin, direncin hikâyesi.
Ve belki de en çok, yeniden inanmaya cesaret edenlerin
hikâyesi.