Fenerbahçeliyim.
Kendimi bildim bileli bu renklere gönül
verdim.
İlk gençlik çağlarımda daha bir
fanatiktim.
Taraftarlığım da yaşımla doğru orantılı olarak,
aşağı yönlü bir seyir izledi.
Duruldum.
Fakat “malum nedenlerle” bu sene bir başka
oldum.
Coştum.
Son karşılaşmaların hepsini izlemeye
çalıştım.
Yendik sevildim; yenildik üzüldüm.
2011-2012 Spor Toto Süper Ligi’nde Galatasaray
şampiyon oldu.
Fakat…
O akşam, derbi akşamı ne oldu da bir köşe
yazarı, bir aydın, bir entelektüel, bir tv yorumcusu, Türkiye’nin
büyük gazetelerinden birinde yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış
bir genel yayın yönetmeni attığı ve sonradan geri çektiği
twetter’la FB’nin şampiyonluğu kaybetmesini ABD’ye
“bağladı.”
Bir FB’li olarak Star Gazetesi Yazarı Ergün
Babahan GS’ın şampiyonluğunu ABD’de arıyorsa, sıradan taraftar
nerelerde arar, varın siz düşünün.
Sonradan dilenen özür kendiyle Fethullah
Gülen’i bağlar.
Ortaya çıkan fotoğrafın üstünde düşünmek
gerekiyor.
Aziz Yıldırım’ın ceza evine girmesi,
çıkamaması, FB’nin ikinci, GS’ın şampiyon olması…
Bütün bunların Fethullah Gülen cemaatiyle nasıl
bir ilişkisi olabilir anlam veremiyorum.
Şundan “ötürü…”
Diyelim ki cemaat, polis-yargı eliyle Aziz
Yıldırım’ı etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
Diyelim ki cemaat, kendi kulübünü kurmak
istiyor.
Diyelim ki cemaat, FB kulübünü ele geçirmeye
niyetli…
Cemaat ne yapsın Fenerbahçe’yi?
FB’nin en az yarısını, Aziz Yıldırım’ı
sevenleri neden karşısına alsın cemaat?
Bu sayede nasıl bir “hizmet” yapsın ve nasıl
bir misyona katkıda bulunsun?
“Cemaat AK Parti hükumetine destek
veriyor.”
Bunun siyasal, sosyal, kültürel, dinsel,
mezhepsel binlerce nedeni olabilir.
“Cemaat GS’yı destekliyor veya FB’de
etkili olmaya çalışıyor” önermelerinin ciddi bir karşılığı
yok.
Çok sordum, çok düşündüm, içinden
çıkamadım.
İddianameyi okuyanlar bilir.
Şike davası FB’den başlamadı.
Giresunspor’da başlayan soruşturmada, bazı
telefon görüşmelerinin dinlemeye takılması sonucu buralara
gelindi.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım bir sanıktır
ve şu an cezaevindedir.
Akıbetini Türk yargısına emanet etmekten başka
bir çaremiz yok.
Zalim mi, mazlum mu, masum mu bilmiyoruz;
meşrebimize göre sadece inanıyoruz.
O akşam, FB-GS maçının oynandığı o akşam, gerim
gerim gerilen, sonucuna üzülen; kulüp başkanının şike suçlamasıyla
cezaevinde olmasına kahreden bir Fenerbahçeli olarak, kupası
Galatasaray camiasına hayırlı uğurlu olsun.
Kupaları da ABD’ye değil, müzelerine
"gitsin."
En doğrusu bu!