Gazetelerde ‘üçüncü sayfa haberi’
olarak nitelendirilen haberler arasında yer almanın zamanla tekâmül
eden bazı kuralları vardır: gasp, cinsel şiddet ve ölüm içermek;
toplumda infial uyandırmak, konunun şaşkınlık verecek derecede
topraklarımıza, tarihimize yabancı olması gibi... İşte "üçüncü
sayfa haberleri" kavramı, Türkiye’de böyle ortaya çıktı.
Sahip olduğu tüm araçlarla
bedenleri ve zihinleri kontrolü altına alan değişim arzusu,
hayatımızın her alanına sirayet ettiği gibi toplumun gözü önüne
çıkartılacakların belirlenmesinde de başrol oynuyor. Değişim adı
altında kamufle edilen bu sürecin başlangıç tarihini bilmesek de
bitiş noktasını (iyi-kötü ayrımı yapmadan) Batı ile tamamen aynı
kültüre sahip olmanın oluşturduğunu, bunun ciddi sonuçları olduğunu
ve olmaya da devam ettiğini iyi biliyoruz.
Günümüzde gelinen nokta göz önüne
alındığında, üçüncü sayfa haberlerinin TV ekranları, gazeteler,
haber siteleri, sosyal medya gibi görünürlüğü yüksek her yerde baş
tacı edildiğini ve birinci sayfalara terfi ettirildiğini rahatlıkla
görebiliyoruz. Görmek istediklerimizin evsafını ve konumunu
esasen biz belirlediğimize ve kurgu çetelerine bunu çeşitli geri
dönüşlerle (reyting, satış rakamları vb.) biz ilettiğimize göre bu
durumdan şikâyetçi olmak ya da suçlu aramak gibi bir niyetimiz
yok. Fakat bu niyetimiz, yanlış giden bir durumu eşrefi
mahlûkat olan insanlık namına ve yararına değiştirme mücadelesinden
vazgeçtiğimiz ve teslim olduğumuz anlamına da gelmemeli.
Toplumun çürümesine vesile
olabilecek bazı olayların bilinçli olarak üçüncü sayfadan birinci
sayfaya yani hayatın tam merkezine terfi ettirilip ana gündem
haline getirilmesinin, belirli bir zaman sonra o olaylara karşı
toplumsal bağışıklık kazanmamıza sebep olmayacağını iddia edemeyiz.
Çünkü bunun birçok örneğini ve sonuçlarını bugün bizatihi
yaşıyoruz. Böyle büyük bir sorunla karşı karşıya olmamıza rağmen,
bocalamaya devam ediyor fakat çözüm bulamıyoruz.
Toplumsal değerlerimize karşı gönüllü olarak
yaptırdığımız her bir yabancı menşeili aşı, insan yaratılışına
aykırı olduğuna dair kesin kabullerimizi reddetmeye ve kabullenip
normalleştirmemek için gösterdiğimiz dirence karşı güçlü bir
antikor oluşturuyor.
Toplumu, yalnızca “bir toprak
parçası üzerinde, temel çıkarları için işbirliği yapan insanların
tümü” olarak nitelemek, belki elli-yüz yıllık topluluklar ve
kendi çıkarları uğruna köklü medeniyetleri yıkacak kadar alçak
olanlar için doğru bir tanımlama olabilir. Ancak dünyanın insan
merkezli, en köklü ve başarılı medeniyetini kuranlar için oldukça
sığ bir görüşü ifade ediyor. Bu nedenle toplum tanımı,
-Batı’ya hizmet eden kavramların neredeyse tamamında olduğu gibi-
tarihin en köklü medeniyetini kurmuş, insana; insanlığını, dünyaya
geliş amacını ve fıtratını her fırsatta hatırlatmış toplumlar için
kabul görmez bir tanımdır. Çünkü bizce toplum, yalnızca
kendi çıkarlarını değil daha fazlasını, daha ötesini ve aynı
zamanda insanın yaratılış gayesine hizmet edecek şekilde
yaşayabilmesini kolaylaştıran, kendi varlığından çok insanın
istiklalini ve istikbalini düşünen bir çoğunluğu ifade eder.
Günümüz toplumlarının bu tanımdan
oldukça uzaklaştığını biliyoruz fakat şu önermeye de tamamen kulak
kapamıyoruz; “toplum her hal ve şartta değişecek ve bu değişim
‘çürüme’ ya da ‘insanı önceleyen değişim’ şeklinde
gerçekleşecektir.” Dolayısıyla toplum hangi tarafa meylederse
etsin, kendinden önceki, kendi zamanındaki ve hem de kendinden
sonraki nesilleri ciddi derecede etkiyecek bir değişim süreci
yaşayacaktır. Fakat neslin ihyası söz konusu olduğunda, tanımda
söylendiğinin aksine, toplum ve çıkar aynı cümlede kendine yer
bulunamayacak ve asla bu tür bir çağrışımla
ilişkilendirilemeyecektir.
Buna rağmen, her şeyin
doğru gitmesi halinde dahi değişimin zorunluluğuna ikna edilmiş ve
bunu deneyimlemiş bir medeniyetin çocukları olarak asabi cümleler
kurmayı kendimize hak görüyoruz. Çünkü değişim gerektirmeyecek
ilahi, kusursuz bir düzenin varlığını kabul ediyorken ve bu düzeni
tekrar işler hale getirdiğimizde neler yapabileceğimizi tüm dünya
biliyorken; çürümeye, çürütmeye ve çürümenin normalleştirilmesine
en büyük katkıyı sağlayan üçüncü sayfa haberlerini birinci sayfaya
yani hayatımızın ana gündemine biz taşıyoruz.