Akademisyenler; tez/bildiri yaz(mayı)dırmayı bilmiyor mu?...
Her üniversitenin, ayrı tez yazım kurallarını kabul etmesi, akademisyenlerin dikkatini dağıtabilir.
Ülkemizi derinden sarsan, darbe teşebbüsü ile ilgili olarak görüşlerimizi yazılarımızda belirtmiştik. TBMM’de kabul edilen “olağanüstü hal” kapsamında yapılacak işleri devlete ve hukuğa bırakıyor, "gerçek suçluların cezalandırılmasını" bekliyoruz. “İş dünyası, FETÖ'nün darbe girişimin ekonomiye zarar vermediğini dünyaya anlatmak için kolları sıvadı. DEİK, iş konseyi başkanlarını ülkelere gönderdi. TOBB ve TMB de daha aktif olacak.” Çok şükür ekonomimiz sağlam…Aman dikkat!...
Kurumlara önem veren, devletine bağlı bir kişi olarak, “devlette işler yürür” prensibi ile; birikmiş, akademik alan sorunları ve çözüm yolları ile ilgili yazılarımıza dönüyoruz.
Bugünkü konumuz tezler…
Yazar ve fikir adamı Sn. Nuri Pakdil’in güzel bir sözü var;
“Çoğu zaman, susmak, konuşmaktan daha kıymetlidir.
Söz bitebilir, fakat sükût hiç bitmez.
Çünkü o, dünyanın en uzun cümlesidir.”
Akademik hayatta ise; yazmak kadar, konuşmakta önemlidir, tabii gerektiği yerde susmak şartıyla!...
Çünkü;
“Çok konuşan kişiler, çatlak testi gibidirler,
İçine ne koyarsanız, dışına onu sızdırırlar.” (Konfüçyus)
Üniversitelerdeki tez/bildiri yazım konusu -gerçekten- önemli ve bununla ilgili olumsuz eleştiriler zaman zaman basına yansıyor.
Tez yazmak; titiz ve düzenli bir çalışma gerektirir, kuralları ve elbette zorlukları vardır. Özellikle tezin savunması çok daha önemlidir.
Her üniversite, ayrı tez/bildiri yazım kurallarını kabul ediyor. Elbette, bu da çeşitliliği getirirken, aynı zamanda akademisyenlerin dikkatinin dağılmasına da sebep olabiliyor.
Sempozyumlarda/kongrelerde tez yazım kuralları gönderildiği halde; doğru bildiri yazan akademisyenlerin oranı düşük kalmaktadır.
(http://www.inter/2016da-muzik-kurumlarimizda-yanlislar-devam-ediyor-1578440y.htm)
Oysa, bize göre;
Tez/bildiri yazım kuralları çok kolay, kısa ve kullanılabilir olmalıdır. Önemli olan; bildiri/tezin içeriği, kalitesi, niteliğidir…
Ama, maalesef, rektör seçim kampanyalarında da görüyoruz ki, tez yazım şeklinden önce; Türkçe yazım ve imla kuralları hakkında akademisyenlerimizin de çok eksiği var…
Daha önceki yazılarımızda bildiri sunuşlarında uygulanan yanlışları dile getirmiştik. ()
Ancak, maalesef bir yararı olmadı. Çünkü, yazıyı okuyan akademisyenler, yazıda geçen yanlışları kendilerinin yapmadığını sanarak okuyorlar ve üzerlerine alınmıyorlar.
Hazırlanan ve sunulan raporlarda öyle; kimse kendine görev edinmiyor, rol biçmiyor. Rektör, bakan değişince, kadrolarda değişiyor, eski raporlar rafa kalkıyor, sil yeni baştan oluyor ve “ilerleme” sağlanamıyor. Çünkü, bu görevlerle birlikte idari kadrolarda değişiyor ve kopukluk başlıyor. Oysa, idari kadrolar (Genel Sekreter, Müsteşar v.b.) devamlılık isteyen görevlerdir…
İncelememizde görüyoruz ki, tez/bildiri yazımı konusunda epeyce eser var piyasada.
Ayrıca, lisansta açıklayıcı, bir dönem/iki dönem süren dersler var.
İsimleri;
“Araştırma yöntem ve teknikleri..
Bilimsel araştırma ve yöntemleri…
Araştırma yöntemleri…”
O zaman neden başarısız olunuyor?..
Bu dersler uzmanları tarafından verilmiyor mu?
Akademisyenler dersleri yapmıyorlar mı?
Konuyla ilgili bir araştırmayı daha önce vermiştik. (http://www.inter/itude-secime-dogru-profdr-msabri-celikin-mesaji-1608525y.htm) “Akademik yazı kalitesi” ile ilgili bir çalışma yürüten Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM) bu kapsamda 2007-2016 yılları arasında yazılmış 470’i yüksek lisans ve 130’u doktora tezi olmak üzere 600 tezin incelenmesini tamamlamış.” Sonuçlara yukardaki linkten ulaşabilirsiniz.
Araştırma sonuçları hiç iyi değil…
Hüzün verici!…
Akademik dünyaya yakışmıyor!...
Yabancı dili, bir şekilde geçenin –mutlak- yükseltildiği/ unvan aldığı ülkemizde normal bunlar denilmemeli!...
O nedenle;
Konu ciddi,
Üzerinde mutlaka durulmalı…
Yeni atanacak rektör ve idarecilere görev düşüyor…
Çünkü, akademisyenlerin yazdığı kitaplarda/eserlerde/ metotlarda aynı yanlışlar, aynı uslup devam ediyor…
Bu şekilde doğruyu bulmamız imkansız…
Akademik hayatta araştırmayı görmezden gelmekte çözüm değil…
Bir yerden başlamak lazım..
Eeee,
Hadi o zaman!...
TEBRİKLER SELDA BAĞCAN…