BIST 10.046
DOLAR 32,44
EURO 34,84
ALTIN 2.423,60
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

AK Parti'nin yeni Merkez Bankası planı

AK Parti Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'tan AK Parti'nin ekonomi politikalarına ilişkin flaş açıklamalar

Abone ol

Başbakan Erdoğan'ın Almanya ziyareti dönüşü Merkez Bankası'nın faiz kararını hedef alan sözleri hükümet ile ekonomi bürokrasisi arasındaki gerginliği su yüzüne çıkarmıştı.

Artan geriliminin nedenleri ve sonuçlarını AK Parti'nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş anlattı. 

Star gazetesine konuşan Kurtulmuş, Merkez Bankası'yla hükümet arasındaki gerilimin nedenlerini anlattı.

EKONOMİ YENİ BİR FAZA GEÇMELİ

Geçtiğimiz 12 yılda Türkiye makro ekonomik dengelerini sağladı. Yine dünyadaki krizi de mümkün olduğunca rahat atlattık. Bu da Türkiye ekonomisi için bir başarıdır. Sonuçta şu oldu:

12 yıl içinde dünya ekonomisinde var olan bol miktardaki likidite, bol para, nispeten yüksek faiz dolayısıyla Türkiye’ye geldi. Ve bu para büyük oranda tüketim üzerinden Türkiye ekonomisinde bir kalkınma oluşturdu. Şimdi Türkiye ekonomisi yeni bir faza geçmek zorunda. Dünya ekonomisinde bizim gibi kalkınmakta olan ülkeler başta olmak üzere bunu zaten tartışıyorlar. Amerikan ekonomisinde de bunlar tartışılıyor. Biz daha çok üretim, istihdam ve ihracat eksenli bir politikaya dönmek zorundayız.

HER YIL 700 BİN YENİ İSTİHDAM GEREK

Türkiye’nin bir tasarruf açığı var. 2023 hedeflerini tutturabilmesi için Türkiye’nin her yıl yüzde 5 büyümesi lazım. 700 bin ilave istihdam gerekiyor. Bütün bunlar için de Türkiye’nin bütün kaynaklarını ve yurt dışından gelecek kaynakları doğrudan yatırıma yönlendirmemiz lazım.

KÜRESEL FİNANSIN VESAYETİNE KARŞIYIZ

Türkiye’de diyelim hükümet ekonomi alanında yüzlerce karar alıyor. Merkez Bankası ise iki hususta aktif kararlar alıyor; para politikaları ve faiz politikaları. Yani Türk parasının değeri ne olacak, döviz ne kadar olacak, faiz oranları ne olacak. Buralardaki yetki bütünüyle MB’nin elinde. Sayın Başbakanımızın davul bende, tokmak başkasının elinde dediği şey budur. MB bu gücünü tabii ki yasasından alıyor, bu yasaların gözden geçirilmesi gerekir. Kişiler üzerinden bir tartışma yapmıyoruz. MB’nin bağımsızlığını tartışmıyoruz ama MB’ler üzerinden uluslararası finans çevrelerinin kurmaya çalıştığı vesayet düzenine karşı çıkıyoruz.

MEZARLIKLTA ENFLASYON SIFIR

Şu andaki yasaya göre de MB’nin sadece araçsal bağımsızlığı vardır. MB’ye Türkiye’deki fiyat istikrarı hedefi verilmiştir. MB enflasyonu düşük tutacak, eyvallah. Ama mezarlıklarda enflasyon sıfır. Üretmezseniz, ekonomik aktivite içinde olmazsanız, üretim yapısı yeterince güçlü olmayan bir ekonomiye sahip olursanız enflasyonunuzun düşük olmasının fazla anlamı yok. Ama enflasyonu belli bir kalkınma hızıyla birlikte makul bir seviyede tutabilmelisiniz.

MB HÜKÜMETLE UYUMLU OLMALI

Hükümet sadece enflasyonu düşük tutmak amacı gütmüyor. Bir kere MB’nin hükümetin makro hedefleriyle uyumlu olması lazım. MB sadece kendi perspektifinden bakarak uluslararası piyasaları tatmin edecek kararlar alamaz. Karşı çıktığımız budur. Dünyanın hiçbir yerinde de bu kabul edilemez. Sayın Başbakanımızın MB faizleri 4,5 artırdı şimdi yarım puan indiriyor, dalga mı geçiyorsunuz demecini verdi. Ama tam iki saat sonra MB başkanından yurtdışından tam tersi bir açıklanma geldi:

“Biz dünya piyasalarına göre nispeten yüksek faiz vermek zorundayız ki Türkiye’ye para gelsin”. Böyle şey olmaz. MB böyle bir görüşü var idiyse gelecek, bunu Sayın Başbakan’a anlatacak, ikna etmeye çalışacak.

PARA POLİTİKASINI SEÇİLMİŞLER BELİRLEMELİ

Vesayet gücünü milletten almayan kişi ve kurumların millet adına karar vermesidir zaten. Üniformalı biri bunu yaptığında vesayet de, yüksek yargı ya da Merkez Bankası yaptığında bu vesayet değil mi? Bunları söylediğimiz zaman MB’nin bağımsızlığını ortadan kaldıralım demiyoruz. Eyvallah MB araçsal bağımsızlığını korusun. Ama kusura bakmasın kimse, MB’nin bağımsızlığı önemli de Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı önemli değil mi? Bu mesele kişilerle ilgili değildir. Son derece kategorik, sadece bizde değil pek çok gelişmekte olan ülkede tartışılmakta olan bir konudur bu. Türkiye gibi bu kadar çok vesayetin boyunduruğu altında kalmış bir ülke için ise bu vesayet görünmez vesayetlerden birini oluşturmuştur.

ESKİ BAŞKANI ÖRNEK VERDİ

Örnek olsun diye söyleyeyim, Merkez Bankası eski Başkanımız Yılmaz 2013 yazında bir uluslar arası gazeteye bir demeç verdi ve dedi ki: “2005-2006 yıllarında IMF MB’nın faiz artırması için üzerimize çok baskı yaptı. Biz de faizleri 4 puan artırdık. Bunun Türkiye ekonomisine maliyeti 10 küsur milyar dolar oldu”. İşte buna kimsenin hakkı olamaz. Bizim itirazımız bunadır. Türkiye bağımsız bir ülkeyse nasıl bir para politikası izleyeceğine Türkiye cumhuriyetinin seçilmişleri karar verir, vermelidir.

1 HAZİRAN SEÇİMLERİ AĞUSTOS'UN HABERCİSİ Mİ?

Şimdiye kadar yapılabilecek en büyük ittifak 30 Mart seçimlerinde yapıldı ve sonuç ortada. Hem siyasi partiler düzeyinde, hem de yurt içi ve yurt dışındaki bir takım kanaat üretenler düzeyinde çok ciddi bir AK Parti karşıtı ittifak oluştu. O ittifaka rağmen milletimiz AK Parti’yi açık ara farkla birinci parti olarak çıkardı. Dolayısıyla 30 Mart’ta kurulan ittifakın üzerinde bir ittifakın oluşmayacağını, Ağrı ve Yalova’da başka yerel dinamiklerin harekete geçtiğini ve sonuçların geneli yansıtmadığını düşünüyorum.

ÇATI ADAY MUHALEFETİN ZAAFİYETİ

Bu arayış Türkiye’deki muhalefetin durumunu da ortaya koyuyor. Muhalefet partileri “biz tek başımıza adayımızı halkın arasından çıkaramayız” demiş de oluyorlar. Ancak bir araya gelirsek, bütün oyları toparlayabilirsek belki sonuç alabiliriz diye çabalıyorlar. Zaten çatı arayışına girmek dahi muhalefetin bu konudaki zafiyetinin ilanıdır. Bu zafiyet de Türkiye’de muhalefetin muhalefet yapma tarzından kaynaklanıyor. Yapıcı bir muhalefet dili kurulamadığı için bu, cumhurbaşkanlığı seçimlerine de yansıyor. Madem biz bir iktidar alternatifi olamıyoruz o zaman elmaları armutları bir araya toplayalım da alternatif olmaya çalışalım diye uğraşıyorlar.

KATEGORİK MUHALEFET YANLIŞTIR

Şimdiye kadar muhalefet kategorik olarak iktidar ne söylüyorsa reddeden, her türlü meseleyi de acaba AK Parti’yi nasıl aşağıya indiririz diyen negatif üslupla sonuç almaya çalıştı. Hiçbir hükümet yaptığı işlerin tamamını doğru yapmaz, hükümetin eksik hatalı yanlış yaptığı şeyler olabilir ama şimdiye kadar “bakın şunu doğru yaptınız ama şu iş hatalıdır, doğrusu budur, bunu böyle yaparsanız Türkiye’ye faydanız olur” diyebilen olumlu bir muhalefet dili kuramadılar. Projeci, Türkiye’nin sorunlarına bilimsel yöntemlerle cevap aramaya çalışan bir muhalefet olmadı. Muhalefet Türkiye’de Sokak olaylarından bile medet umar hale geldi. Zaman zaman, gezi olaylarında gördük ki muhalif genç kitlelerin hatta illegal muhalefetin arkasına sığınmaya çalıştılar.

Çünkü şunu gördüler. Türkiye’de bugünkü şartlarda parlamentodan bir iktidar alternatifi çıkmayacağına inanan genç unsurlar daha radikal tarzda sokağa çıktılar. Ve ana muhalefet partisi sokaktan medet umdu. Bu Türkiye muhalefetinin bir başka hazin tablosudur. Muhalefet olmak demek kategorik olarak hükümetin yaptığı her şeye karşı çıkmak değildir. Karşı çıktığı konularda da doğrusunu gösterebilmek sanatıdır.

MUHALEFET TARZIMIZI HERKES GÖRDÜ

Özellikle, Yeni Türkiye’nin inşası konusunda çok önemli mesafeler alındı. Ak partinin 12 yıldaki başarısı ekonomik ve siyasi reformları eş zamanlı olarak yapmasından kaynaklanıyor. Türkiye’deki vesayet odaklarının üzerine kararlılıkla gitmesinden, özgüven inşası sürecini başarabilmesinden, reform dinamiklerini çalıştırabilmesinden kaynaklanıyor. Biz o zaman da bunların hepsine destek vermiştik. Şimdi de bunlarda hiç taviz vermeden hiç duraksamadan Türkiye’nin reform ve dönüşüm süreçlerindeki iradesini daha da hızlandırarak yolumuza devam etmemiz lazım. Bazı gelişmeler hızımızı yavaşlatmış olabilir ama hem AK Parti’nin, hem Türkiye’nin geleceği bu reform dinamiklerinin çok süratli bir şekilde harekete geçirilmesi iradesinden geçiyor.

KARŞIMIZDA YENİ VESAYETLER VAR

Daha önce Türkiye’de görünür, açık vesayetler vardı, askeri vesayet gibi. Şimdi örtülü vesayetler var, yargı vesayeti gibi, uluslararası bir takım kurum ve kuruluşların vesayeti gibi. Hepsinden önemlisi devletin zihniyet dünyasını kapatan paradigmatik vesayetler gibi. Şimdi bunları kırma zamandır. Burada da büyük bir iradeyle, kararlılıkla, cesaretle üzerine gitmemiz gerekiyor.

Numan Kurtulmuş'un röportajının tamamını okumak için tıklayın