BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Ağca'nın tahliyesi Yargıtay'da

Adalet Bakanı Çiçek, Ağca'nın tahliye kararının yazılı emir yoluyla Yargıtay'ca bozulması istemini Yargıtay'a gönderdi. Yargıtay, bakan gibi düşünürse Ağca cezaevine girece

Abone ol

Adalet Bakanlığı, Mehmet Ali Ağca'nın tahliye kararına ilişkin hazırladığı 3 sayfalık resmi yazısını, infaz dosyası ile birlikte, kurye aracılığıyla saat 15.30'da, Adalet Bakanı Cemil Çiçek imzasıyla Yargıtay'a gönderdi. Yazı, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (CMK) 309. maddesi uyarınca, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını kanun yararına bozma talebini içeriyor. Yazıda, Mehmet Ali Ağca'nın, Papa'yı öldürmeye teşebbüsten aldığı 20 yıllık sürenin halen infaz edilmekte olan 36 yıldan mahsup edilerek geriye kalan 16 yıldan da 4616 sayılı kanun uyarınca 10 yıl indirilmek suretiyle tutuklu kaldığı, 153 günün düşülmesi sonucu 12 Ocak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere şartla tahliyesine ilişkin Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 5 Ocak 2006 tarihli kararına yönelik itirazın reddine dair, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1 Ocak 2006 tarihli kararını kapsayan dosyanın incelendiği belirtildi. Dosya kapsamına göre, hükümlü Mehmet Ali Ağca'nın 1 Ocak 1979'da Abdi İpekçi'yi taammüden öldürmesi sebebiyle hükmolunan ölüm cezasının 1980'de kesinleştiği, bu suçtan tutuklu olarak bulunduğu sırada askeri cezaevinden yurtdışına kaçtığı ve 1981'de Papa'ya karşı işlediği suç nedeniyle 20 yıl yattığı anımsatıldı. Yazıda, Ağca'nın, 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildiği ve Türkiye'de işlemiş bulunduğu suçlardan dolayı cezasının infazına başlandığının anlaşıldığı kaydedildi. Bu bağlamda, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin içtima kararı kapsamında, 18 ay geceli gündüzlü tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının 36 yıl olarak infaz edilmesi gerektiği belirtilerek, bu süreden hükümlünün yurtdışında infaz etmiş olduğu 20 yıllık sürenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca mahsup edilmesine Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce karar verilmiş ise de anılan maddenin olayda uygulama yerinin olmadığı vurgulandı. -''...MAHSUP EDİLMESİNE İMKAN BULUNMADIĞI''- Yazıda, şöyle denildi: ''Zira maddede belirtildiği üzere aynı suçtan dolayı Türkiye mahkemelerince verilmiş bir cezanın infazı tamamlanarak cezaevinden tahliye edildiği ve kasten adam öldürme ve gasp suçlarından dolayı cezasını çekmek üzere hükümlünün Türkiye'ye iade edildiği gibi ayrıca Türkiye'de işlemiş olduğu adam öldürme suçu sebebiyle Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nce verilen ölüm cezası karanının 20 Ağustos 1980'de kesinleşmesini müteakip yurtdışındaki adam öldürmeye teşebbüs suçunun 13 Mayıs 1981 tarihinde işlenmiş olması sebebiyle 765 sayılı Türk Ceza Kanun'un 77/6 ve 40. maddeleri uyarınca cezaların birlikte infazına veya mahsup edilmesine imkan bulunmadığı, Kabule göre de hükümlünün yurtdışında işlemiş olduğu suçtan dolayı 20 yıl kesintisiz cezaevinde kaldığı varsayılarak bu süre kadar cezasından mahsup yapılmış ise de bu suçun işlendiği 13 Mayıs 1981 tarihi ile Türkiye'ye getirildiği 14 Mayıs 2000 tarihi arasında 19 yıl 1 ay 1 gün infaz edilmiş süre bulunduğu cihetle en fazla bu süre kadar mahsup yapılması gerektiği, Hükümlü hakkında Türkiye'de işlediği adam öldürme suçundan hükmolunan idam cezasının 4771 sayılı Kanun uyarınca müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüş olması sebebiyle içtima edilebilir hale geldiği ve yine Türkiye'de işlemiş olduğu iki ayrı gasp suçundan dolayı verilen 36 yıl ağır hapis cezası ile içtima ettirilerek Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 8 Kasım 2004 tarihli kararı ile 18 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükmolunduğu, bu cezanın infazı sırasında Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce infaz edilecek süre 36 yıl ağır hapis olarak kabul edilip bu cezadan 20 yıl mahsup edilmesini müteakip, kalan 16 yıldan da 4616 sayılı Kanun uyarınca 10 yıl indirilmek suretiyle cezanın infaz edilmesine karar verildiği anlaşılmakta ise de somut olayda suçun işlendiği 1 Şubat 1979 tarihinden sonra ölüm cezalarının yerine getirilmesi bakımından farklı hükümler taşıyan 3 ayrı kanunun yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.'' -''...REDDİNE KARAR VERİLMESİNDE İSABET GÖRÜLMEMİŞTİR''- Bunlardan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 1. maddesi ve 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasası'nın ilgili bendine yer verilen yazıda, yine idam cezaları ile ilgili olarak 4771 sayılı kanununa göre idam cezalarının müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldüğü anımsatıldı. Yazıda, şöyle denildi: ''Anılan maddenin a bendinde TCK'nın 17. maddesi ile 647 sayılı kanunun 19 ve ek 2. maddelerinin, TBMM tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar verilenlere ilişkin hükümleri saklıdır şeklinde düzenleme bulunduğu nazara alındığında, 4616 ve 4771 sayılı kanunlar uyarınca cezanın fiilen 30 yıl olarak infaz edilmesi gerekeceği, ancak hükümlü hakkında Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verilen 18 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının hükümlü lehine olan 3713 sayılı kanunun geçici 1-a maddesi uyarınca 10 yıl üzerinden infaz edilmesi gerektiği, bu takdirde Türkiye'de 14 Haziran 2000 tarihinde cezanın infazına başlanılması ve tutukluluk ve gözaltında geçirdiği süreler nazara alındığında henüz şartla tahliye hakkı kazınmadığı gözetilmeden itirazın bu yönlerden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulmasına istenilmesi rica ve dosya birlikte takdim olunur.''