BIST 10.083
DOLAR 32,43
EURO 34,77
ALTIN 2.433,54
HABER /  GÜNCEL

AB'nin Türkiye İlerleme Raporu'nda 'endişe' öne çıkıyor

AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nda yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü 'endişe duyulan' maddeler arasında. Brüksel'den gazeteci Güven Özalp, raporun ayrıntılarını yazıyor.

Abone ol

AB Komisyonu, Türkiye hakkında 17. kez İlerleme Raporu yayımladı. Rapor, geneli itibarıyla geçen bir yılın fotoğrafının netlik ayarını iyi yapmış bir içeriğe sahip. İlerlemelerin hakkını veren AB, endişeleri sıralamaktan da kaçınmamış.

Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye'nin üyelik sürecinde kaydettiği ilerlemelerin ve eksiklerin bir arada değerlendirildiği İlerleme Raporu'nun 17.'sini yayımladı. Raporda her ne kadar Ankara'nın hoşuna gitmeyebilecek eleştiriler yer alsa da Brüksel'in dengeli ve objektif bir yaklaşım sergilemeye çalıştığı net şekilde hissediliyor.

Geçmiş yıllarda içindeki eleştiriler nedeniyle yok sayılan hatta televizyon programlarında çöpe atılan İlerleme Raporu'nda bu yıl oldukça sert eleştiriler yer alsa da bu durum eleştirilerin büyük bölümünün yerinde olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Belgede, oldukça çalkantılı bir dönemden geçilmesine rağmen, Ankara tarafından atılan olumlu adımların hakkının da gerektiği gibi verilmesi bu yılki raporun objektiflik düzeyini artıran bir etki yaratıyor.

AB Bakanı Volkan Bozkır'ın da İlerleme Raporu'nu "esas itibarıyla dengeli ve objektif olduğunu" belirtmesi ve makul, yapıcı eleştirilerin dikkatle not edileceğini vurgulaması Brüksel'in bu yılki belgesinin yok sayılmayacak olduğunu göstermesi açısından önem taşıyor.

İlerleme Raporu, AB'nin en fazla önem verdiği konuların başını çeken temel haklar konusunda Türkiye'de durumun karışık olduğu görüşünde. Bunun temelinde ise bir yandan bazı alanlarda ilerleme sağlanırken diğer yandan bu ilerlemeleri gölgeleyen gelişmeler yaşanması yatıyor.

Yargı ve ifade özgürlüğü

Brüksel eleştirilerini özellikle yolsuzlukla mücadele, yargının bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü alanlarında yoğunlaştırmış.

'Endişe' kelimesinin sıkça ve çekinilmeden kullanıldığının gözlemlendiği belgede, özellikle Aralık 2013'te başlatılan yolsuzlukla mücadele soruşturmaları sonrasındaki duruma dikkat çeken AB, "Bu suçlamaların ele alınış biçimi suç ithamlarının ayrımcılık yapmayan, şeffaf ve tarafsız bir şekilde ele alınmayacağı yönünde ciddi endişeye neden oldu" ifadelerini kullanıyor.

Hükümetin yolsuzluk ithamlarına verdiği, yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve etkinliğine karışma anlamına gelen karşılığının ciddi endişeye neden olduğu da AB'nin tespitleri arasında yer aldı.

AB'nin endişe vurgusu yaptığı bir başka alanı da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası'na yönelik değişiklikler oluşturuyor. Belgede, bu değişiklikler sonrasında yargıç ve savcılara yönelik görevden almalar ile yeniden atamaların, yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve kuvvetler ayrımı konusunda ciddi endişelere neden olduğu vurgulanıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerimde devlet kaynaklarının başbakanın yararına kullanılması, medya üzerindeki baskının yaygın otosansürü beraberinde getirmesi, internet sitelerine getirilen orantısız yasaklar da AB'nin üzerinde durduğu ve Ankara'nın eksi hanesine yazılan unsurlar arasında yer alıyor.

Güvenlik ve dış politikada siyasi diyalog

Gezi eylemlerine yönelik soruşturmaların ele alınış şekli ve kolluk güçlerinin gösterilerde sıklıkla aşırı güç kullanması da AB'nin eleştirilerinin hedefinde yer alırken 4. Yargı Reformu Paketi'nin uygulanmasının ifade özgürlüğüyle ilgili iyileşmiş yasal çerçeve oluşmasını sağlaması, AİHM'ye yapılan başvurularda belirgin düşüş olması, zorlu bir ortamda adalet, özgürlük ve güvenlik alanında iyi ilerleme sağlanması ve Türkiye'nin, ağır yüke rağmen göç ve sığınma politikaları alanlarında önemli adımlar atması Brüksel'in olumlu vurgularına örnek teşkil ediyor.

Kürt sorununa çözümüne önem verdiğini net şekilde hissettiren AB, sürecin Türkiye açısından tarihi öneme sahip olduğu tespitinde bulunuyor ve tüm tarafların sürecİ iyi niyetle sürdürmeye çağırıyor.

Türkiye ile AB arasında dış politika ve güvenlik alanında siyasi diyaloğun genişlemesinden ve yoğunlaşmasından duyduğu memnuniyeti metne yansıtan Komisyon, katılım müzakerelerinin, AB'nin taahhütlerine ve oluşturulmuş koşullarına saygı gösterilerek yeniden ivme kazanmasına ihtiyaç olduğu gerçeğini de net şekilde ortaya koyuyor.

Belgede, AB'nin Türkiye'nin ekonomisi ve siyasi reformları için önemli bir çapa olarak kalması gerektiği tezi işlenerek, "Bu çerçevede, 23 numaralı Yargı ve Temel Haklar ile 24 numaralı Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklarında müzakerelerin açılmasına götürecek açılış kriterlerinin bir an önce belirlenmesi gerekli" ifadeleri kullanılıyor.

AB ile Türkiye arasındaki işbirliğinin tüm önemli alanlarda gelişmesi de Brüksel'in temennileri arasında yer alıyor. İki taraf arasında siyasi nitelikli sorunlar devam ettiği ve tarafların birbirlerine ortak değil hasım mantığıyla yaklaştığı tablo değişmedikçe bu temenninin nasıl hayata geçirileceği ise merak konusu olmayı sürdürüyor.