BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

5 Eylül 2011 Basın Özeti

Guardian, Mavi Marmara tartışmasında Türkiye'ye destek veriyor; Başbakan Erdoğan'ın Gazze'yi ziyaret edeceği iddiası; Libya'da ortaya çıkan belgeler İngiliz istihbaratını zora soktu; Suriyeli Hristiyanlar protesto gösterilerine nasıl bakıyor?

Abone ol

Guardian gazetesinde yer alan baş yazılardan biri, Türkiye ile İsrail'in ''dalgalı bir denize açılan'' ilişkilerini masaya yatırıyor.

Mavi Marmara anlaşmazlığında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun tutumunu eleştiren Guardian, Türkiye'den özür dilemeyi reddeden İsrail hükümetinin ''taktik bir zafer uğruna stratejik bir ilişkiyi feda ettiğini'' yazıyor.

Guardian'a göre İsrail ile Türkiye arasındaki statejik ilişkinin önemi askeri işbirliğinin, ticaret ve turizmin çok daha derinine iniyor.

Türkiye'nin vetosunu kaldırması sayesinde İsrail'in OECD'ye üye olabildiğini hatırlatan Guardian, Arap dünyasında iktidardan düşen diktatörlerle birlikte belirsizliğin de arttığı bir ortamda, Türkiye'nin bir muhatap olarak öneminin giderek daha çok arttığını kaydediyor.

''Türkiye'nin izlediği çizgiye hak vermeyebilirsiniz,'' diye yazan Guardian, ekliyor: ''Ama İran ve Suriye dahil bölgede Türkiye'nin hizmetlerinden faydalanmamış tek bir ülke yok.'' Ancak Guardian'a göre İsrail, artık bu olanaktan yoksun.

Türkiye'nin Gazze ablukasını Uluslararası Adalet Divanı'na götürme kararına destek veren Guardian, Ankara'nın Palmer raporuna karşı başlattığı girişimi haklı görüyor.

Tartışmalı rapor

Eski Yeni Zelanda başbakanı Geoffrey Palmer başkanlığındaki panel tarafından hazırlanan raporda İsrail, Mavi Marmara'da aşırı kuvvet kullandığı gerekçesiyle eleştirilmiş, fakat Gazze'ye uygulanan ablukada haklı olduğu belirtilmişti.

Guardian, Palmer raporunun bugüne değin BM Genel Sekreteri'nin Gazze konusunda yaptığı bütün açıklamalarla, bundan önceki Goldstone raporuyla, ve BM İnsan Hakları Konseyi'nin eylül ayında yayımladığı raporla ters düştüğünü yazıyor.

Guardian, ''Şayet Palmer raporunun öne sürdüğü gibi Gazze ablukası uluslararası hukuka uygun ise, o zaman işgalin de uygun olması gerekir.'' diyor. Gazete, bu görüşe Türkiye'nin yaptığı gibi mahkemede karşı çıkılması gerektiğini savunuyor.

Son olarak Guardian, Türkiye-İsrail arasındaki bölünmenin etkilerinin, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistinlilerin devletleşme planlarını oylama gerginliğine de yansıyacağını tahmin ediyor.

Bu ay yapılması düşünülen, fakat Guardian'ın ifadesiyle ABD yönetiminin önüne geçmeye çalıştığı oylama, Filistinlilere Birleşmiş Milletler'de daha çok temsiliyet hakkı tanıyıp ''gözlemci devlet'' konumuna çıkartılmalarını hedefliyor.

Guardian, Washington'un Mahmud Abbas'ı bu ayki oylama fikrinden vazgeçirmek amacıyla yeni tur barış görüşmelerini gündeme getirdiğini belirtiyor.

Ancak gazete, Amerika'nın görüşmeleri yeniden başlatma çabaları olumlu sonuç verse dahi, ''ormanı değil sadece ağaçları gören'' Başbakan Netanyahu'yu bir problem olarak değerlendiriyor.

Gazze'ye 'dayanışma gezisi'?

Financial Times, Başbakan Erdoğan'ın Filistinlilerle dayanışma amacıyla Gazze'ye bir gezi düzenlemeyi gözden geçirdiğini bildiriyor.

Ama gazete, henüz iddia edilen gezi planının ne zamanı ne de gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda nihai bir karara varılmadığının altını çiziyor.

Bununla birlikte Financial Times, Türk yetkililerin Başbakan Erdoğan'ın bir Gazze ziyaretini gözden geçirmiş olduğunu doğruladıklarını yazıyor. Gazeteye göre böyle bir ziyaret, ablukaya karşı Filistinlilerle dayanışma ruhunu gösteren bir jest anlamına gelecek.

Financial Times, şayet pazar günü Mısır medyasında çıkan haberler doğruysa, bunun Türkiye ile İsrail arasındaki gerginlikte en dramatik gelişmelerden biri olacağını yazıyor.

Mısır medyası, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gelecek hafta Mısır'ı ziyaret ederek buradan Gazze'ye geçebileceğini bildirmişti.

Kaddafi ve İngiliz istihbaratının 'işbirliği'

Financial Times'ın bugün manşete taşıdığı gelişme ise, Libya'nın başkentinde ortaya çıkan ve İngiliz istihbaratının Kaddafi yönetimiyle işbirliğine işaret eden belgelerle ilgili.

Gazete, bundan yedi yıl önce Amerikalı yetkililerin Abdül Hekim Belhac adlı İslamcı terör zanlısını Trablus'a naklettiğini ve Belhac'ın buradaki sorgusuna İngiliz istihbaratının terörle mücadele birimlerinin de dahil olduğunu gösteren belgeler bulunduğunu bildiriyor.

Kaddafi rejimiyle bu yakınlaşma, İngiliz istihbaratının sorgu sırasındaki işkenceye de dahil olduğu iddialarını gündeme taşıdı.

Financial Times, İngiltere'nin istihbarat servisinin Libya'daki eski rejimle tam olarak nasıl bir işbirliği kurduğu konusunun aydınlığa kavuşması yönündeki çağrıların giderek yükseldiğini bildiriyor.

Haberde dikkat çekilen bir diğer nokta, 2004 yılında El Kaide bağlantılı bir terör zanlısı olarak adı geçen Abdül Hekim Belhac'ın şu an çok farklı bir sıfatla -Kaddafi'yi deviren asi güçlerin önde gelen komutanlarından biri olarak- tanınıyor oluşu.

Suriyeli Hristiyanların endişeleri

Basın turumuzun son durağı, Independent gazetesinin dış haber sayfaları. Gazete, Suriye'de nüfusun yaklaşık yüzde 10'una denk düşen 2 milyon Hristiyan arasında çok sayıda kişinin, Beşar Esad karşıtı protesto gösterilerine şüpheyle baktıklarını aktarıyor.

Indepedent'a göre Suriyeli Hristiyanları endişelendiren, Beşar Esad düşerse yerine kimin geçeceği konusunda düğümleniyor.

Gazete, Hristiyan toplumun Beşar Esad'dan özel bir fayda görmediğini, ama itkidardan inmesi durumunda laik rejimin de sona ermesinden endişe ettiklerini belirtiyor.

Independent'a konuşan Şamlı bir Hristiyan, ''Halihhazırda, Paskalya bayramını kutlayan, istediği gibi giyinip kuşanan, güvenlik içinde kilisesinde ibadet eden, isterse alkol içen bir Hristiyan toplum var.'' diyor.

Independent, Esad'ın düşmesi durumunda daha İslamcı bir rejimin iktidara geçmesinden kaygı duyan Suriyeli Hristiyanların, bütün bu haklarını kaybetmekten korktukları görüşüne yer veriyor.