BIST 10.277
DOLAR 32,32
EURO 34,81
ALTIN 2.407,11
HABER /  GÜNCEL

3 Nisan 2011 Basın Özeti

İngiltere pazar gazetelerinde tehlikeli nükleer santraller, laboratuarda üretililen kalp ve ineklerden anne sütü...

Abone ol

Independent on Sunday, yeni bir araştırmaya dayanarak dünyadaki 442 nükleer santralden 10'unun bir deprem sonrasında radyasyon yayma riski bulunduğunu belirtiyor ve bunlar arasında, Ermenistan'da Türkiye sınırı yakınlarındaki Metsamor santralini de sayıyor.

Gazeteye göre, nükleer güvenlik uzmanları, nükleer santrallerin depremde arzedebileceği tehditler konusunda Türkiye sınırından 16 kilometre, başkent Erivan'dan de 30 kilometre uzaklıkta bulunan Metsamor'u örnek gösteriyor.

1970'lerde inşa edilen Sovyet yapımı santral, Ermenstan'ın kuzeybatısında Aralık 1988'de 25 bin kişinin öldüğü depremden bir yıl sonra "sismik zaafiyet" nedeniyle kapatıldı.

Ancak Ermenistan'ın enerji ihtiyacının yüzde 40'ını karşılayan santral bir süre sonra yeniden devreye sokuldu. Santralin bir reaktörü şimdi devre dışı bırakılıyor. Ancak diğeri çalışmaya devam ediyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, 10 yılı aşkın bir süre önce santralin güvenliğinin artırılması konusunda bazı adımlar attı. Ancak Dünya Nükleer Birliği'ne göre, santral Avrupa Birliği ve Türkiye için endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

Santralin kapatılması için geçmişte çağrılar yapıldı. Fakat Ermenistan, bu santrale bağımlı ve yenisi faaliyete geçinceye kadar bunu kullanmaya devam edecek.

Londra merkezli küresel analiz şirketi Maplecroft'un araştırmasına göre, diğer riskli santraller ise, İran, Japonya, Çin, ABD, Tayvan ve Slovenya'da bulunuyor.

DÜnya genelinde 76 nükleer santral ise tsunami tehdidine açık noktalarda faaliyet gösteriyor.

Laboratuarda kalp üretildi

Sunday Times, ABD'deki Minnesota Üniversitesi'nde, laboratuvar ortamında, insan kalbi "üretildiğini" aktarıyor. Gazeteye göre, ölü organlara, kök hücre enjekte edilerek canlandırılan organlar, kalp nakli ameliyatı için bekleyen binlerce hasta için umut oldu.

Üniversitenin rejeneratif tıp uzmanlarından Doris Taylor'a göre ölmüş kişilerden alınan kalpler hücrelerinden arındırılarak geride sadece "hayalet kalp" olarak adlandırılan sert protein iskeleti bırakıldı. Daha sonra bu iskeletlere canlı kök hücreler enjekte edildi. İskelete yapışan hücreler başarılı bir şekilde kalp hücrelerine dönüşmeye başladı.

Taylor, "Kalpler büyümeye başladı. Birkaç hafta içinde atma belirtileri göstermeye başlayacaklar. Herşeyiyle çalışan bir kalp oluşturmanın önünde hala birçok engel var. Ama ben günün birinde kalp naklinde kullanabileceğimiz organlar üretebileceğimizi düşünüyorum" dedi.

İnekten anne sütü

Sunday Telegraph'ın manşetinde bir sağlık-bilim haberi var. Gazeteye göre, Çin Tarım Üniversitesi'nde ise anne sütü veren inek üretildi.

Araştırmaya öncülük eden Prof. Ning Li, 300 kadar ineğe insan geni enjekte edildiğini, bu hayvanların şimdi, anne sütüyle aynı içeriğe sahip süt vermeye başladığını söyledi.

Anne sütünün, bebeklerin bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve enfeksiyon riskini azalttığı biliniyor.

Bilimadamları şimdi, genetik yapısı değiştirilmiş bu hayvanlardan elde edilen sütün anne sütüne ve bunun yerine kullanılan mamalara alternatif olabileceğini belirtiyor.

Büyük bir biyoteknoloji şirketinin desteğine sahip olan uzmanlar, bu ürünlerin yakında süpermarket raflarında yerlerini almasını umduklarını söylüyor.

İngiliz uzmanlar da sütün büyük faydalar getireceğini belirtmekle birlikte, bu gelişmenin genetiğiyle oynanmış gıdalara muhalefeti alevlendirebileceğini vurguluyor.

Bu teknolojiye karşı çıkan gruplar ve hayvan hakları savunucuları bu sütün güvenliği ve hayvanların sağlığına olası etkileri konusunda şüphe belirterek buluşa sert tepki gösterdi.

Prof. Ning Li, genetik yapısı değiştirilmiş sütün, normal inek sütü kadar güvenliği olduğunu söylüyor.

Kuran protestoları

Observer gazetesi, Afganistan'ın Mezar-ı Şerif kentinde Cuma günü, ABD'de bir kilisede Kuran yakılmasını protesto eden kalabalığın BM merkezine saldırmasıyla ilgili haberinde, 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayların şok etkisi yarattığını belirtiyor.

Gazete Cuma namazından sonra yürüyüşe geçen öfkeli kalabalığın BM merkezini ateş verdiğini, dört koruma görevlisiyle üç Avrupalı diplomatı öldürdüğünü belirterekl bu olayın, yabancı birliklerin çekilmesinden sonra Afgan güçlerin güvenliği nasıl sağlayacağıyla ilgili soru işaretleri doğurduğunu kaydediyor.

Observer'a göre caminin imamı, BM merkezine saldırma planı olmadığını, kalabalığı Taliban ve Hizbi islami örgütü üyesi radikal medrese öğrencilerinin kışkırttığını söylüyor. Ancak Taliban, Observer'a gönderdiği mesajda saldırıda rolü olmadığını belirtti.

Seyid Cemal adlı bir eylemci, "Neden bize saygı göstermiyorlar. Biz Hıristiyanların kutsal kitaplarını yakmıyoruz. Onlar da Kuran'ın bizim kutsal kitabımız olduğunu anlaması lazım" diyor.

Observer, 20 Mart'ta Florida'daki küçük bir kilisede "Kuran yakma törenine" öncülük eden radikal vaiz Terry Jones için "Dünyayı ateşe veren adam" diyor.

Kilisede temsili bir mahkeme kurularak, "Kuran'ın insanlığa karşı suç işlemekten suçlu bulunduğunu" aktaran gazete, bu kararı veren "yargıç" Jones'un "Bu halkın seçtiği bir ceza yöntemi. Kuran suçlu bulundu." dediğini akratıyor.

'IRA'ya Semtex'i İngiltere'ye sığınan Libyalı Bakan gönderdi'

Sunday Times manşetinde, Çarşamba günü artık Kaddafi rejiminin parçası olmak istemediğini söyleyerek Londra'ya kaçan Libya Dışişleri Bakanı Musa Kusa'nın geçmişte, İrlanda Cumhuriyetçi ordusuna plastik patlayıcı sağlamakla suçlandığını belirtiyor.

Gazeteye göre, mahkeme kayıtlarında IRA'nın Kusa'nın onayıyla gönderilen Semtex patlayıcıları, Kuzey İrlanda dışında alarında çocukların da bulunduğu toplam sekiz kişinin öldüğü saldırılarda kullandı.

Sunday Times, yine mahkeme kayıtlarına dayanarak, Kusa'nın 1980'de Londra'da BBC'de çalışan gazeteci Muhammed Ramadan'ın öldürülmesi talimatını verdiğini belirtiyor.