BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

18 kalemde dokunulmazlık var

Vekilleri hedef gösterenlere Kuzu'dan cevap var

Abone ol

Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu: Dokunulmazlığı, lojmanı olmayan kıt kanaat geçinen, muhtaç bir vekil grubu isteniyor!. Kuzu Bugün gazetesinden İrem Barutçu'ya konuştu.

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu'yu randevu almak için aradığımda, "Hocam Ankara'da siyaset yoğun ama bize de en az bir saat ayırmanız şart" demiştim... Hoca ‘Kayserili’ hazır cevaplığı içinde, "Öğrencimsin, ama halen konuşmayı ne kadar sevdiğimi öğrenememişsin! Sen hele bir gel!" deyip kahkahayı patlatmıştı. Nitekim Burhan Hoca ile sohbet hayli uzun sürdü. Röportaj çerçevesinde, Danıştay'ın, bir öğretmenin okul yolunda taktığı başörtüsü nedeniyle müdürlüğe terfi olamayacağı yolundaki kararından başlayarak, ‘Başkanlık Sistemi’ tartışmalarına dek pek çok noktaya değinildi; Burhan Hoca, sorularımıza dobra dobra cevap verdi. İşte önce bu röportajdan bazı iddialı cümleler:

- Danıştay'ın son kararı idareyi bağlar. Ama vicdanları bağlamaz. Anadolu'da derler ya, “Et kokmasın diye tuz atarsın, tuz kokarsa ne yaparsın?” İşte bu gidiş, tuzu kokutur.

- Ecevit'in başbakanlığı döneminde, hükümetin gönderdiği kararnamelerin % 2'sini geri çeviren Cumhurbaşkanı Sezer, bu hükümetin kararnamelerinin % 24'ünü geri çeviriyor. Bunu çözmek için, Türkiye'nin hemen ‘Parlamenter rejim’den çıkması lâzım.

- Ben, ‘Başkanlık Sistemi’ diyorum. Ama eğer, "Türkiye'de Başkanlık sistemi için erken" deniliyorsa, ‘Yarı Başkanlık Sistemi’ ile bir geçiş dönemi yaşanabilir.

- ‘Parlamenter model’de, Turhan Çömez'inki gibi çıkışlar olabilir. Ama bu çıkışların çokluğu sistemi çalışmaz hale getirir. Halbuki geç ‘Başkanlık sistemi’ne, akşama kadar Çömez gibi binlerce kişi konuşsun!..

- Dokunulmazlık tartışmaları, Maliye Bakanı Unakıtan'a ilişkin iddialarla birlikte yine gündemimizde... 'Kürsü dokunulmazlığı' konusunda hepimiz hemfikiriz. Peki diğer suçlar söz konusu olduğunda, dokunulmazlık olmalı mı?

Dokunulmazlık deyince, iki boyutu var: Biri kürsü dokunulmazlığı. Diyelim ki, adam kürsüye çıkıyor ve istediği gibi konuşup oyunu kullanıyor. Anayasa diyor ki: “Vekil, sözlerinden ve kullandığı oydan dolayı, vekillikten sonra hiçbir şekilde sorguya çekilemez ve yargılanamaz." Fakat Refah Partisi'nin kapatılmasında, Meclis'te yapılan konuşmalar kullanılmıştır. Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'ni kapatırken de, kürsü konuşmalarını aleyhte kullanmıştır...

- İkinci boyuta gelirsek?

Evet, ikinci boyutu, suç işleyen bir milletvekilinin hakkında ne yapılacağı meselesidir. Suç işleyen milletvekilini, dünyadaki diğer ülkeler bir prosedüre tâbi tutmuş. Bu prosedüre göre, diyor ki: "Vekil, dokunulmazlık kaldırılırsa yargılansın; kaldırılmazsa, dönemin sonunda yargılansın." Yapılan da budur!.. Peki bu bir tek bizde mi var? Türkiye'de olan dokunulmazlık kurumunun aynısı İtalya'da, Yunanistan'da, İspanya'da, ÇEK Cumhuriyeti'nde ve Danimarka'da da var.

- Dokunulmazlık gerekli midir?

Bir milletvekili görevini yaparken, her türlü baskıdan uzak olarak, aldığı 'milli irade' gibi kutsal bir görevi yerine getirebilmelidir. Yoksa, burası suç işleyen vekillerin sığınak yeri değil!.. Ama Türkiye'de dokunulmazlık konusu dürüst anlatılamıyor. Sanılıyor ki, bu bizim şahsımıza verilmiştir. Halbuki bunun bizim şahsımızla ilgisi yok. Dokunulmazlık, yaptığımız göreve verilmiş.

- Kaldırırsak ne olur?

Kaldırdığımız zaman, samimi söylüyorum, Türkiye'de yasama organı çok ciddi şekilde sıkıntıya girer, çalışmaları kilitlenir. Bunu, benim gibi hiçbir davası olmayan, arkasında tertemiz bir geçmişi olan bir vekil söylüyorsa, bir anlamı olmalı!.. 30 dosyası olan vekiller de var burada! Bunu söylüyorsam, bir bilim adamı olduğum ve yasamayı korumak istediğim için söylüyorum. Ben dahil, pek çok vekile verdiğimiz beyanatlardan dolayı onlarca dava açılır!

- Dokunulmazlık konusunda toplumdaki hassasiyeti neye bağlıyorsunuz?

Dokunulmazlık yanlış anlatıldı. Burada yapılan, yargılamanın bu dönem için ertelenmesidir. Vekil, seçilemezse, yeni dönemde yargılanıyor. Dokunulmazlığı kaldırılırsa, zaten yine yargılanıyor. Suçtan kurtulma diye bir şey yok! Ama vatandaş bunu, 'suçtan kurtulma' olarak algılıyor. Şimdi soruyorum: Geçen dönemden 500 milletvekili dışarıda. Bu 500 vekil içinden, bana, ihale takibi gibi suçlardan mahkûm olmuş vekil göster!..

- "Toplumun hassas olduğu ihale takibi gibi suçlardan hüküm giyen vekil yok" diyorsunuz, öyle mi?

Diyorum ki, bu 500 vekilden kaçı yolsuzluk, ihale takibi gibi toplumun hassas olduğu suçlardan dolayı mahkûm oldu da, şu anda yatıyor!.. Demek ki bu iddialar doğru değil. Bakın, şu anda benim de başkanı olduğum Karma Komisyon'da 208 dosya var. Bu 208 dosyanın 50-52'si seçim suçudur. Örneğin milletvekili kalabalığı görmüş, hızını alamamış ve güneş battıktan sonra konuşmuş... Elli küsur dosya, milletvekilinin imzasını geç atması gibi 'ihmal' olarak değerlendirilebilecek türden suçlar... Geriye kalanlar içerisinde ise, yaralama ya da trafik kazası ile öldürme gibi suçlar var. Kasten adam öldürme yok. Hırsızlık yok. Irza geçme yok. "Ne var?" derseniz, adam notermiş, avukatmış da meslekle alakalı bazı ufak tefek suçlar doğmuş. Bir de 10-15 vekilin ihale yolsuzluğu, fesat karıştırma gibi dosyaları var. Bunlar da belediye başkanlığı yapmış kişilerle ilgili... O da normal!.. Bir belediye başkanının hakkında bu tür suçlamalar olabilir. Suçlamanın olması, bunu yaptığı anlamına gelmez. Kaldı ki, bunların aynı çerçevede yargılanan ortakları beraat etmiş! Mahkeme, "Suç oluşmamıştır" demiş. Bu demektir ki, yargılansa o da beraat edecek. Meselâ Sayın Gül ve Sayın Aksu ile ilgili dosyalar böyledir!.. Yine Genel Başkan ile ilgili (‘Kayıp trilyon’ davasına ilişkin) bu nitelikte biriki dosya vardır. Hep beraatle bitmiş... Dolayısıyla, gitseler, suçun oluşmadığı sonucuna ulaşılacak. Ancak muhalefet partileri, bu arkadaşlarımız suçluymuşçasına bunu her gün kullanıyorlar! Ayrıca, Meclis'e günde ortalama 17 bin insan geliyor. Bu 17 bin insanın içerisinde, tek bir tane gelip de "Yahu sayın başkanım bu dokunulmazlık ne olacak? Bunu niçin kaldırmıyorsunuz?" diye sormamıştır. Vatandaşın derdi, ekmek, aş, iş...


- Öyleyse, "Dokunulmazlık kalkacak" sözü niçin verildi?

Söz ayrı bir konu!.. Toplumun gündeminde böyle bir şey yok. "Bu verildi" derken de, zaman belirtilmedi. Üstelik, Başbakanımız da bunu gittiği yerlerde söylüyor ve diyor ki, “Dokunulmazlık sadece bizim için yok.” Türkiye'de, 18 kalemde dokunulmazlık var! Bugün devlet memuru olup da dokunulmazlığı olmayan bir Allah'ın kulu yok. Yargı mensuplarının, askeri kanadın, hakim sınıfının, noter sınıfının, diplomat sınıfının, avukat sınıfının, üniversitelerin... Aklınıza ne geliyorsa! Hiç kimse bunları dillendirmiyor. Üstelik, onların dokunulmazlığı daha da garip. Hakkındaki suçlamayı kendi içinde bir üst kurul inceliyor ve "Yargılanmaya mahal yoktur" dediği anda dosya kapanıyor. Oh ne güzel, tertemiz çıkıyorsunuz! Bizimki öyle değil ki!.. Bizimki bir geciktirme... Bunun altını bin kez çiziyorum. Bizim dışımızda kimsenin dokunulmazlığının olmadığı külliyen yalandır. Koca bir yalandır. Dağ gibi bir yalandır. 18 kalem kesimin dokunulmazlığı vardır.

- Peki dokunulmazlığın kaldırılmasına karşı mısınız?

Evet.. Burhan Kuzu olarak karşıyım. Türkiye'ye dokunulmazlık lâzımdır. Türkiye'de demokrasi kökleşmedikçe dokunulmazlık bu memlekete lâzımdır. Dosyası olmayan, tertemiz bir milletvekiliyim ve bunu millet için istiyorum! Çünkü Türkiye'de siyasetin nereye gittiğini görüyorum. Türkiye'de ne amaçlanıyor biliyor musunuz? Dokunulmazlığı olmayan, lojmanları bulunmayan, kıt kanaat geçinen, muhtaç bir vekil grubu isteniyor. Kim istiyor?.. Güç odakları... Böylece, telefon ettiği zaman, korkumdan "Buyur, emret!" diyeceğim!..

- Kim bu güç odakları hocam?

Basındır... Aklına ne gelirse...

- Siz de mi basını hedef gösteriyorsunuz hocam!

Hayır... Basının bir kısmıdır. Para babalarıdır... Holdinglerdir... Askeri ve sivil bürokrasidir... Aklına hangi güç geliyorsa odur...

Bu Başbakan'a yumurta atılmaz

- Yumurta atanların 6-13 yıl istemiyle yargılanması sizce normal mi?

Bu dava açıldı diye, 6 yıl yatacaklar gibi bir şey yok. Tabiî Avrupa'da bunun alışılmış bir hali var. Orada yumurta pek sık atılır. Bizim burada ise, yumurta atılması pek yaygın değildir. Tamam, bağırır çağırır da, böyle yumurta atmaz. Diyelim ki o yumurtalar hakikaten isabet etseydi, o zaman kuş gribi de vardı Türkiye'de!.. Allah korusun!.. Başbakan, bakanlara böyle bir şey olsaydı, insanı çok üzen bir tablo ortaya çıkabilirdi!..

- Şaka yapıyorsunuz! (Kahkahalar)

Tabiî ki Başbakan, "Bu davayı açın" dememiştir. Nihayet, savcılığın takdir hakkıdır. Bu davadan, çok ciddi bir sonuç çıkacağını zannetmiyorum.

- Çıkmasa bile, düşünce özgürlüğü açısından, bu uygulama Türkiye'ye yakışıyor mu?

Düşünce özgürlüğü açısından her zaman savunur ve bu kişileri de bu çerçevede görmeye çalışırım da, diyelim ki bu yumurtalar kaynamış olsaydı daha da tehlikeli olmaz mıydı! Taş gibi gelir, biliyorsun. Meselâ kar topu atmak var, bir de kartopunu akşamdan hazırlayıp, soğukta bekletip, taş gibi atmak var!.. İkisi de kartopudur ama biri değse de bir şey olmaz... Diğeri değdiğinde taştan beter olur...

- Sonuç olarak?

Yumurtalara acırım ama, bu eylemlerin dozu kaçmamak kaydıyla tolere edilmesinden yanayım. Tabiî Başbakanım’a bunun atılmasını çok hoş karşılamam... Gerçekten gece-gündüz yerinde duramayan bir Başbakan var bu ülkede!.. Bu Başbakan'a yumurta falan atmamak lâzım.

Çocukluk hayatım çilelerle doludur

- Hep siyaset konuşmak olmaz! Biraz da Burhan Kuzu'yu konuşalım... Burhan Kuzu nereden koşuyor?

Çocukluk hayatım çilelerle doludur. Dokuz kardeş, tarımda çalışan bir aile. Tarım dediğim de, dağın başında verimi düşük ufak tefek tarlalar. Öküzlerle, çok çift sürdüm... Arkamda çok leylek dolaştı... Okulun kapandığı gün tarlaya koşardık. İlkokul öyle geçti... Bulunduğum yerde ortaokul yoktu, ortaokulu Develi'de okudum. Develi'de bir ev tuttuk ama yemeğimi yapıyor, çamaşırımı kendim yakıyorum. O günden bu yana şahane yemek yaparım.

- Başarılı bir öğrenci miydiniz?

Çok!.. Ortaokul ve lisede okul birincisi oldum. Üstelik koşullar, şimdiki gibi de değil! Köyde elektrik yoktu. İlçede vardı ama gece 24.00'de sönerdi. Kışlar ağır geçer... Cam buz tutar, koca kış hiç açılmaz. Ben ve arkamdan okumak için Develi’ye gelen kardeşlerim, soba bulsak odun, odun bulsak soba bulamazdık. Neyse ki haftanın bir-iki günü alt kattaki hanımlar yufka yapardı. O fırının yakıldığı günler, ısınır ve rahat ederdik. Hatta, "Isınan hava yükselir diye bir kural var" deyip tabanı delmeye karar vermiştim. Ne de olsa toprak ev... Deldim ve deliğe bir kiremit yerleştirdim. Hanımların ekmek yaptığı gün o kiremidi kaldırıyor ve ısınıyorduk...

Öğrencim beni kuzu gibi meletti!

- Kayseri'nin Develi İlçesi'ne bağlı Şıhlı kasabasında doğup büyüyen ve öğrenimini zor koşullar altında tamamlayan o çocuk Türkiye'nin birkaç anayasa profesöründen biri olarak karşımıza çıktı. Öğrencilerinize Tarkan'ın "Kuzu kuzu" şarkısını çalacak kadar kendinizle barışık olduğunuz gerçek midir?

Yok...(Kahkahalar) Ama Hukuk Fakültesi'nde ilginç bir olay oldu. Sınıf çok kalabalık ve ön tarafta kız öğrenciler oturuyor ve not tutuyorlar. Bir ara güldüler. "Neden gülüyorsunuz?" diye sordum. Söylemediler. "Hocam, ya kızarsan!" dediler. "Yahu ben öğrenciye kızmam, söyle" dedim. Anlattı... "Hocam, ben biraz dalmışım... Anlattığınız bir bölümü kaçırdım. Yanımdaki arkadaşıma, 'Kuzu ne dedi?' dedim. O da dedi ki, 'Mee..' dedi." Güldük tabiî... Anlayacağın meletmiş bizi!..

Kaynak: