BIST 9.889
DOLAR 32,51
EURO 34,88
ALTIN 2.451,23

Türk örf ve ananelerine aykırı kitaplar(!)

Milli Eğitim Bakanlığı, kökten değiştirilmesi gereken ve asıl konu olan ders sistemini Avrupa düzeyine taşıması ile ilgili çalışmaları es geçip, kılık/kıyafet, kitap okuma özgürlüğünün çocukların elinden alınması gibi gereksiz ayrıntılarda boğuluyor( onla

İnsanın fikri neyse zikri de oymuş.
Biz bu konuları daha çok işleriz…
Sanırım ilkokul yıllarımdı… ‘’Şeker portakalı’’ doğum günü hediyesi olarak gelmişti.
Okuyan arkadaşlarım, çok göz yaşı dökeceğimi söylediklerinde daha bir meraklanıp, ağlama modunda başlamıştım kitaba.
Başlarda kitabın konusundan çok, neden hala ağlamadığıma takıldığımı hatırlıyorum. Çocuk aklı işte… Öyle ya! Arkadaşlarım ağlamıştı, ben de ağlamalıydım. Derken… hafif dudak bükülmesi, yutkunmam ardından gelen gözyaşı….
Kitabı bitirdikten sonra bir kez daha okudum ve birçok kez…
Fakir bir ailenin çocuğu olan Zeze ve yaşadığı dram milyonları etkilediği gibi beni de çok etkilemişti. Kitaplığımda hala durur ‘’Şeker portakalı’’
Ve bugün bana bu kitap hatırlatılsa, aklıma sadece, Zeze ve babasından yediği dayak gelir.
İlgiden ve şefkatten yoksun bir çocuk gelir. Bilgili/kültürlü dayısı gelir aklıma ve baba yerine koyduğu portekiz’linin ölümü ve derin üzüntüsü…
Sadece bunlar gelir…
O zamanlar bu eserin seneler sonra müstehcen bulunup yasaklanacağı aklımıza gelir miydi hiç?
Hayır!
Ama günümüz Türkiye’sinde evet…
Haber şöyle;
Bahçelievler’de, ilköğretim okulu’ nda görev yapan 7. Sınıf Türkçe öğretmenine’’şeker portakalı’’ kitabını derste ödev olarak okuttuğu için soruşturma açılmış.
Velilerden biri kitabı okuduğunu ve şok olduğunu belirterek kitabın Türk örf ve ananelerine aykırı içeriğe sahip olduğunu, içinde birçok argo sözcük ve küfür içerdiğini belirterek öğretmen hakkında soruşturma açılmasını istemiş.
Bu haber üzerine yapılan geyikleri es geçip, kafama takılanlara değinmek istiyorum.
Diyelim ki bir veli çocuğuna ödev olarak okutulan bir kitaptan rahatsız oldu ve dahi şok oldu(!) Ben şimdi şunu sormak istiyorum; bu veli hangi zihniyetle öğretmen hakkında soruşturma açılmasını talep ediyor? Nasıl bir akıl kirliliğidir bu?
Bu haber ve yapılan eylem kulağı tırmalamıyor mu?
Hadi hep beraber empati yapalım…
Çocuğunuza ders için bir kitap okutuluyor. Siz de merak edip bu kitabı okuduğunuzda, Türk örf ve ananelerine aykırı bulup, okutan öğretmen için soruşturma talep ediyorsunuz!
İçinizden kaç kişi, ‘’evet ben de aynısını yapardım’’ dedi?
Ben cevap vereyim; Hiç kimse!
Ha! bu veli, kitabı okuduktan sonra şok olmuş ya, belki o şok esnasında şuurunu kaybedip ne yaptığını bilmiyor olabilir bu farklı bir konu…Ama bir kitabın diyaloglarında küfür var diye (kitapta küfür kısmı hiç aklımda kalmamış) müstehcen bulunması hiçbir samimiyet taşımıyor.
Aklı hep başka tarafına çalışan bir ırk mı gelsin isteniyor, şaşkınlık içindeyim!
Daha bitmedi!
‘’Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’’ diye bir kurulun varlığını bilen var mı bilmiyorum ama her şehirde bu kurullar oluşturulacakmış. Bu kurullar, kitapları incelemeye alıp, örf ve adetlerimizle bağdaşmayanları, kendi etik kurallarımız çerçevesinde yeniden kaleme alacaklarmış(!)
Böyle bir şey yok elbette ama, gerçek olma ihtimali çok yakın geldi birden…
Edebiyat ve okuma özgürlüğünü yok etmek ve tek tip insan yaratmak adına atılan adımlar artık midemizi bulandırmaya başladı. Milli Eğitim Bakanlığı, kökten değiştirilmesi gereken ve asıl konu olan ders sistemini Avrupa düzeyine taşıması ile ilgili çalışmaları es geçip, kılık/kıyafet, kitap okuma özgürlüğünün çocukların elinden alınması gibi gereksiz ayrıntılarda boğuluyor( onlar için gerekli). Bu sistem her zaman yerinde sayıklayacaktır… Çok yazık!
Cihangir Kokusu
Ayşe Arman’ın, Cihangir kokusu başlıklı yazısına gelen eleştirilerde dikkatimi çeken, Arman’ın yakın arkadaşının sırrını okuyucuları ile paylaşmasının etik olmadığı idi. Oysa ki; bir yazarın etrafında tanık olduğu olayları kaleme alması son derece doğal. Kişiler deşifre edilmeden, yaşanmış olayların okuyucu ile paylaşılması başka hayatlara da ayna tutacaktır. Dolayısıyla kişiler zan altında kalmadığı sürece, etik olmayan bir durum yoktur.
Bir şirkette üst düzey yönetici olan ve 17 senedir kendini işine ve çocuğuna adayıp hiçbir erkekle ilişkisi olmayan, bir internet sitesinde tanıştığı adamla yaşadığı hayal kırıklığını anlatan bir kadının hikayesi bu.
Bence söz konusu kadın ve yaşadığı hayat son derece masum.
Birde, evli ve çocuklu olduğu halde, bunlarla yetinmeyip, Aşk peşinde koşan kadınlar var. Onlar çevrelerinde ki herkesi aldatıyorlar. Kocasını, ailesini, çocuğunu vs. Onlar asla masum değiller ama evlilik kisvesi altında oldukları için kendilerini bir süre gizleyebiliyorlar.(!)
İşte tüm bu ve benzeri gerçek hikayeleri okuyucu ile paylaşmak son derece önemlidir. Bunlar okuyucu ile paylaşılsın ki; dul, bekar, kapalı, açık, evli, eğitimli, eğitimsiz, gibi sıfatlara bakılarak kişiler bir kalıbın içinde değerlendirilmesin.
Taşların altından neler çıkıyor herkes görsün.