BIST 9.940
DOLAR 32,44
EURO 34,80
ALTIN 2.446,26

Teşekkürler Engin Ardıç

Ülkemizde ne yazık ki; eğitimle ilgili konular hep siyasetin ya da ekonominin gerisinde kalmaktadır.

Hatta çoğu yayın organında, Hadise"nin giydiği elbise kadar bile değer verilmez.

Gazeteleri ya da televizyonları açın bakın. Eğitim ile direkt ilgili kaç tane köşe yazısı ya da TV programı görebilirsiniz?

(Bu noktada, böyle bir haber sitesinde, bu konunun önemini idrak ederek eğitim yazılarına yer verdiği için inter"un değerli yöneticisi Hadi beyi özellikle tebrik etmeyi borç biliyorum. Eğitim yazılarına yer veren bırakın internet sitesini kaç tane gazete var?)

Olanlar da, ne yazık ki daha çok teknik konular içermektedir. İşte; kaç nete kaç puan, hangi bölüm hangi puan türünden alıyor, aman boşlukları taşırmadan doldurun…. gibi öğrencilerin kolaylıkla öğrenebilecekleri konular işleniyor.

Ne okulda ne de bu tür eğitim programlarında ya da Milli Eğitim Bakanlığı"nın yaptığı toplantılarda; öğrencilerin motivasyonu, konsantrasyonu, özgüveni, hedefleri, hayalleri, inançları, etkili ders çalışma teknikleri, öğrenme tarzları, sınav teknikleri ve psikolojisi, stres yönetimi gibi konular hiç gündeme gelmiyor.

Yıllardır sınav yapan OSYM"nin sitesinde bile sınav teknikleri ve sınav psikolojisi ile ilgili bir tane yazı yok. Aynı şey Milli Eğitim Bakanlığı"nın sitesi için de geçerli. Gerçi 100 temel eser ve 100 Türk edebiyatçısı takdire şayan, ama bu bölümleri kaç çocuğumuz takip etmektedir ki? Okullarda bile tanıtımı yapılmıyor.

Milli Eğitim sitemi çocuklarımızı, hayatları boyunca kullanmayacakları bilgileri sadece sınavlara kadar depolayan hard diskler olarak görüyor.

Doğumundan ölümüne kadar sınav cehenneminde yaşayan çocuklarımıza bu sınav stresi ile nasıl baş edilir, nasıl etkili ve verimli ders çalışılır, nasıl rahat olunur gibi konularında kimse bilgi vermiyor. Çocuklarımız daha 6. sınıftan itibaren soysal hayattan tamamen koparak hem dershane hem okul olmak üzere iki okul birlikte okuyor ve küçük yaşta psikolojileri bozuluyor. Sistem içerisinde başarılı olmak için böyle olmaları gerekiyor.

Bu strese dayanamayıp ciddi psikolojik sorunlar yaşayan çocuklarımızın vebalini kim ödeyecek acaba?

Zeka harikası olan çocuklarımız, duygusal zekanın hiçe sayıldığı bu kahrolası ezberci eğitim sisteminden geçtikten sonra “zihinsel bir hurda” haline geliyor.

Onlar hafta içinde okula, hafta sonunda ve hatta bazı hafta içi günlerde dershaneye giderken, Avrupa ülkelerindeki yaşıtları, spor yapıyor, bir müzik aleti çalmayı öğreniyor, dünya klasiklerini okuyor, hobileriyle ilgileniyor.

Sonra da bizler çocuklarımızdan büyük düşünmelerini bekliyoruz?

Eğitim sorunları, ancak okullar açılırken ya da ÖSS, SBS gibi sınav haftalarında gündeme gelir. Oralarda da pek dişe dokunur türden bilimsel araştırmalardan daha çok, adı kalabalık, yüzeysel birkaç toplantı, oturum filan ile geçiştirilir.

 

 Eğitim adına teşekkürler Engin Ardıç

 

Geçtiğimiz günlerde usta yazar  Engin Ardıç, daha önce de olduğu gibi yine yazısını önemli bir eğitim konusuna ayırmış: Ders çalışmayı bilmemek.

 Engin Ardıç; Dr. Merve"nin Tıpta Uzmanlık Sınavı"na hazırlanırken hayatını kaybetmesi üzerine; bu konunun önemini vurguluyor ve şöyle diyor: “Unutmayın: Merve ders çalışmayı biliyor olsaydı, şimdi hayatta olacaktı...
Siz de vık vık etmeyin büyükler, bu bir memleket meselesidir.
Giden belediye bir seçimde geri gelir, giden meclis çoğunluğu da hükümet de çıkmaz ayın son çarşambasında belki geri gelir ama giden gencecik çocuk bir daha geri gelmez.”

Engin Ardıç, yazısında özellikle günlük tekrarın önemini vurguluyor.

“Ders çalışmada ve dersi iyice öğrenmede Amerikan yönteminin bütün püf noktası, o gün öğrenilen dersi hemen o günün akşamında, sıcağı sıcağına gözden geçirmektir! Taze taze...

Sonra bırakın, bilinçaltınızda yatsın. Bir daha açıp bakmasanız da olur.
Yani, ertesi günün sınavına değil, sınavına daha üç ay gibi uzun bir süre bile olsa o gün aldığınız derse çalışacaksınız, bu kadar basit.
Nasıl öğrendiğinizin farkına bile varmadan şıp diye öğreneceksiniz, ve sınav günü gelip çatınca bir de bakacaksınız, sınav için oturup ayrıca çalışmaya gerek bile kalmamış, çünkü "zaten" biliyorsunuz konuları!... Birileri o gece ineklerken siz sinemaya gidebilirsiniz!
İster Namık Kemal İlkokulu birinci sınıfına gidin, ister Tıp Fakültesi son sınıfına, bu yöntem ve bu gerçek, her yaştan ve her düzeyden öğrenci için geçerlidir.”

Evet, gerçekten de günlük tekrar başarının en temel sırrıdır.

Uzun yıllardır öğrencilere danışmanlık yapıyorum. Şimdiye kadar çok sayıda şampiyon öğrenci ile çalıştım. Hepsinin de en ortak özellikleri günlük tekrardır.

Çünkü öğrendiğiniz bir konuyu o gün uykudan öncesine kadar tekrar etmezseniz yarısından fazlası silinir.

O gün yaptığınız tekrar bilgileri uzun hafızsınıza atmak açısından inanılmaz derecede etkilidir. Uyku bilgileri entegre eder.

Unutmayın; Tekrar yoksa başarı da yoktur.

Engin Ardıç"a böyle önemli bir konuyu daha gür bir sesle dile getirdiği için teşekkürler..