BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Sınav sürecinde çocuklarınızla aranız nasıl?

İki adam ormanda yürürken bir kelebek kozası görmüşler.

Bu esnada, yeni olgunlaşmaya başlayan bir kelebek kozadan çıkmak için kozanın duvarlarını zorluyormuş.

Adamlardan biri; ‘Ben şuna yardımcı olayım da bir an önce kozanın duvarlarını yırtsın’ diye düşünerek öbür adamın müdahale etmesine fırsat tanımadan bir hareketle kozanın duvarını yırtmış ve kelebeğin çıkmasını sağlamış.

Diğer adam: “Sen ne yaptın! Şimdi bu kelebek uçamayacak” demiş.

Kozayı yırtan adam hayretle: “Neden ki ben ona yardımcı oldum.” demiş.

Diğer adam: “Bu kelebeğin uçabilmesi için kanatları ile kozanın duvarlarını zorlaması gerekir; eğer zorlayarak açmayı başaramaz ise kanatları yeteri kadar güçlenemez; kanatları yeteri kadar güçlenmeyince de kozadan çıktığı zaman uçamaz.

Sen ona yardım edeyim derken kötülük ettin, kanatlarının yeteri kadar güçlenmesini engelledin.” demiş.

Ünlü Fransız düşünür Montaigne: “Babama çok müteşekkirim. Çünkü, beni hayatta karşılaşabileceğim tüm zorluklara karşı güçlü yetiştirdi” der.

Çocuklarımıza yapabileceğimiz en büyük iyilik bu olsa gerek,.

Oysa, son zamanlarda ailelerde ciddi bir “aşırı korumacılık ve kurtarıcılık” refleksi geliştiğini gözlemliyorum.

Hatta el bebek, gül bebek yetiştirilmeden dolayı, neredeyse 25 yaşına gelmiş ama bir çorap bile alamayacak özgüvene sahip olmayan insanlarla karşılaşıyorum.

Evet, hiç kimse çocuğunun hata yapıp üzülmesini istemez, ancak size düşen görev; onun yerine yapmak, yapması gerekeni yapmak değil; sadece, ona pencere açmak ve geleceği mümkün olduğuca göstermeye çalışmaktır.

Çünkü gençler çoğunlukla şimdide yaşarlar ve geleceklerini düşünemezler.

Onlara, geleceği gösterirken hem iyi senaryoyu hem de kötü senaryoyu görmelerini sağlayın. Sadece birini göstermek onlarda dar bir bakış açısı oluşmasına neden olur.

Seçenekleri gösterin ve tercihi onlara bırakın.

Onlara yapılabilecek en büyük kötülük ise (elbette hiçbir anne-baba bilerek yapmaz) onları etiketlemektir.

“Sen başarısız birisin”

“ Becerisizin tekisin”

“ Sakarsın”

“Tembel geldin, tembel gideceksin”

Bu sözler size bir yerlerden tanıdık geliyor mu?

 Şundan emin olabilirsiniz, çocuğunuza sınırlayıcı bir etiket yapıştırdığınızda; o etiketi zihninden silip atmak için ömür boyu uğraşacaktır. 

Onlarla asla iletiminizi kesmeyin.

Şunu unutmayın; eğer siz çocuklarınızla iletişimi keserseniz sizin yerinize iletişime geçecek çok kimse var. 

Çocuklarınızı bir yarış atı gibi görmeyin.

Onları asla başkalarıyla kıyaslamayın. Bu çocuğunuzda özdeğer eksikliği meydana getirir.

Ve Kendini değersiz hissetme, bir çocuğun yaşayabileceği en önemli ve en büyük sorundur.

Çocuklarınızı mükemmeliyetçi yetiştirmeyin.

Onları yüreklendirin, cesaretlendirin.

Başkaları başarıyor niçin sen başaramayasın diye motive edin.

Şunu ona hep hatırlatın: Sınav onun değerini ölçmüyor sadece o andaki bilgisini ölçüyor. Sınavın ayrı, onun değerinin ayrı olduğunu vurgulayın..

 Sınavla onların değerinin birbirinden ayrı olduğunu ve onların hangi durum olursa olsun sizin için ne kadar değerli olduklarını bıkmadan usanmadan hep söyelin..

Önce kendisi için başaracak; bunu bilmesini sağlayın..

Çocuklarınızın arkadaşlarını tanıyın. Kimlerle arkadaşlık ediyor öğrenin. Çünkü, gençler arkadaş merkezli düşünürler ve arkadaşlarından çok etkilenirler.

Olumlu telkinlerde bulunun.

Cesur olmalarını, rahat olmalarını, güçlü ve sakin olmaları söyleyin….

Onların özel bir psikolojide olduğunu devamlı aklınızda tutun.

Kızdıklarında, bağırdıklarında istemeden yaptığını bilin..

Her zamankinden daha anlayışlı ve sabırlı olun..

Ona içtenlikle güvenin…

Elinden gelinin en iyisini yapmaya yönlendirin..

Olumsuz hiçbir şeyden bahsetmeyin.

Sizin yüreğiniz de onunun yüreği gibi, sizin zihninizde onun zihni gibi bu işle meşgul. Onun kadar istiyorsunuz.

Biliyorum, annelik sevginiz, babalık şefkatiniz her şeyin üstesinden gelecektir….