BIST 10.269
DOLAR 32,24
EURO 34,83
ALTIN 2.421,11

Öfke

Kan oturmuş parmaklarıyla nemli toprağı yırtıyor. Üşümüş avuçlarına sığdırabildiği küf kokulu toprakla çalı çırpıdan ördüğü duvarın deliklerini yamamaya çalışıyor. O doldurdukça dökülüyor toprak.

 

Kan oturmuş parmaklarıyla nemli toprağı yırtıyor. Üşümüş avuçlarına sığdırabildiği küf kokulu toprakla çalı çırpıdan ördüğü duvarın deliklerini yamamaya çalışıyor. O doldurdukça dökülüyor toprak.  

 

Çalı çırpıdan duvar doymak bilmiyor. Dipsiz kuyu gibi verileni yutuyor. Hırsından ağaç gövdelerine geçiriyor tırnaklarını. Tırnakları şimdi daha çok acıyor.

 

Kime kızıyor böyle delice? Gözlerini kirli havuzun sularına gömüp uzun uzun düşünüyor. Herkese diyor sonra. Islıksı bir kelime dişlerine sürtünüp düşüyor.

 

Herkese kızıyorum! Kime kızdığımı değil kime kızmadığımı düşünsem daha kolay olurdu diye diye söylene söylene çalı çırpı duvarını güçlendirmeye devam ediyor.

 

Kasımın ince soğuğu yılan gibi sızıyor gömleğinin kollarından bedenine. Buzdan nefesi sarıp sarmalıyor varlığını. Yok diye geçiriyor içinden, bu çalı çırpı duvarla bu iş olmuyor. Direnen bedenine aldırmadan parkın kıyılarını süsleyen taşlara doğru sürünüyor.

 

Etrafta ışıklar iyice azalmadan taş duvarını epeyce yükseltiyor. Şimdi biraz daha iyice sanki. Rüzgârın soğuk nefesini ensesinde hissetmiyor.

 

Toza toprağa belenmiş ellerine bakıyor boş boş. Sonra ayaklarını karnına çekip duvarlarının ortasına kıvrılıyor. Uykunun acılarını sarmasını bekliyor. Üşümüşlüğünü, yalnızlığını, öfkesini, kırgınlıklarını birkaç saatliğine de olsa alıp götürsün istiyor.

 

Direniyor uyku! Tıpkı kazan kaldıran öfkesi gibi direniyor. İstediğini vermiyor. Artıyor içindeki kızgınlık. Fokurdamaya başlıyor. Doğrulup otuyor elleriyle ördüğü küçücük hücresi içinde. Kırık tırnaklarıyla gömleğinin önünü yırtıyor.

 

Çıkarıp atmak istiyor karnından göğsüne doğru yükselip duran fokurdamayı. İçine sepserin bir akşam doldurmak istiyor. Bir şehre yetecek kadar huzur.

 

Göğsüne daldırdığı kirli avuçlarına gelenleri özenle eprimiş gömleğinin üzerine yerleştirmeye başlıyor. Önce yavaş yavaş, sonra çıldırmış bir hızla; ama bitmiyor. Bitiremiyor. Solgun park lambasının altında küçücük hücresinde büyüyen öfkeli şeye inanamıyor. O şey durmaksızın kendine dönüşüyor.

 

Ve tıpkı onun yaptığı gibi toprağa belenmiş elleriyle durmaksızın göğsünden bir şeyler çıkarıyor!