BIST 9.926
DOLAR 32,44
EURO 34,76
ALTIN 2.440,96

İntern hekim ne yapmaz?

“İş’e gelince unutulmayan, aş’a gelince ise hatırlanmayan stajyer hekimler” olarak tabir ettiğim bir kesimden bahsedeceğim bu yazımda…

“İş’e gelince unutulmayan, aş’a gelince ise hatırlanmayan stajyer hekimler” olarak tabir ettiğim bir kesimden bahsedeceğim bu yazımda…

Öncelikle yazdığım yazılara, gerek yorumları ile gerekse twitter hesabım üzerinden teşekkür eden okuyucularıma şükranlarımı sunuyorum. Görebildiğim kadarı ile dilim ve elimden geldiğince gözlem ve yaşadıklarımı yazıya dökmeye çalışıyorum. Bence herkes yazmalı. Yazı en önemli evraktır. “Söz uçar yazı kalır” lafı da bunun bir göstergesi olsa gerek…

*

Konu başlığımıza dönecek olursak önce tanımlamasını yapalım; nedir İntern ya da intörn hekim?

İntern: enterne etmek, bir işi yapmak, staj yapan kimse, stajyer tıp öğrencisi manalarını taşır.

Genelde ülkemizde kullanılan bir karşılığı da “intörn” dür. 6 yıllık tıp fakültesinin son sınıfında yani 6.sınıfta eğitim ve staj gören öğrencilere verilen isimdir. Bu öğrenciler mezun olur olmaz “hekim” ünvanını alıp şu an ki yasaya göre Devlet Hizmeti Yükümlülüğü’nce doktor olarak atanır ve çalışırlar.

*

Tanımlamayı ve halkımızın gözünde tıp fakültesindeki konumlarını yerleştirdikten sonra biraz da bu öğrencilerin sorunlarına yönelik değerlendirmemizi yapalım. Aslında öğrenci kelimesini kullanmak çok doğru olmayabilir, çünkü bunlar artık stajyer doktordurlar.

*

Yazımın başlığında sorduğum gibi “İntern hekim ne yapmaz?” . Eminim ki bu yazıyı okuyan her İntern ve hekim arkadaşım bu soruyu aynen şu cümlelerle yanıtlayacaktır: “her şeyi yapar” …

*

Doğru cevap. Bir İntern hekim 1 yıllık eğitimi ve stajı süresince hastanede aklınıza gelebilecek her türlü işi yapar, yapmak zorunda bırakılır. Bu yeri gelir hasta bakıcısı olur, yeri gelir temizlikçi olur, çoğunlukla hemşire olur, bazen doktor olduğu hatırlanır, nadiren de doktora yakışır bir eğitim alır.

*

Yukarda saydığım meslek mensupları yanlış anlamasın lütfen amacım İntern hekimin görev tanımının yapılmamasından kaynaklı olarak bu stajyer doktorların bahsettiğim mesleklerin iş tanımı içinde gidip geldiğini vurgulamaktır.

*

Bir doktora tıp diploması verilirken bir sağlık ocağını tek başına yönetebileceği kararına varılarak diploma verilir. Yani bir doktor gerektiğinde tabi ki temizliği de yapacak, hastanın kanlarını da alacak. Ayaktan tedavi alan bir hastayı başka bir kişiye muhtaç etmeden tüm müdahaleleri yapabiliyor nitelikte olması beklenir.

*

Benim dikkat çekmek istediğim asıl mesele 1 yıl sonrasında kendisine insanların artık sağlık sorumluluğu yüklenecek olan bu stajyer doktorlar, kendilerini hazır hissediyor mu? Gerçekten verimli bir İntern hekimlik eğitimi alıyorlar mı? Yoksa tonlarca angarya iş, bir yandan uzman olma telaşı ile Tıpta Uzmanlık Sınavı’na çalışmaya çalışabilmenin yorgunluğu, diğer yandan bu sınava hazırlık için haftasonlarını da tus dersanelerine ayırarak 7/24 harap ve bitap mı düşüyorlar!..

*

Tıpta Uzmanlık Sınavı her yıl 2 kez yapılır. Bu sınava başvuran doktor sayısı yaklaşık 13-15 bin civarındadır. Peki, kazanan doktor sayısı kaç biliyor musunuz?

2500-3000!

*

Bu şu demektir ki 15 bin kişinin 15 bin’i de deliler gibi bu sınava hazırlansa kazanacak olan yine 2 bin 500 – 3 bin kişidir. Kalan yaklaşık %80’lik dilim maalesef hüsrana uğrayacak daha doğrusu uğratılacaktır. Çünkü Sağlık Bakanlığı o kadar asistan hekim kadrosunu uygun görmüştür.

*

Hal böyle olunca ve günümüzde halkımız da pratisyen hekimliği “hekimlik” olarak görmeyince, ister istemez doktor adaylarımız uzmanlık için uğraş veriyorlar. Hâlbuki sağlıkta en önemli bölüm koruyucu hekimliktir ve bu da pratisyen – aile hekimlerimizle mümkündür.

*

Birinci basamak hekimliğini çok daha güçlendirmek, halkımız nezdinde bu hekimlerimizin aslında çok değerli olduğunun altının çizilerek anlatılması ve bu hekimlerimize gerekli saygınlığın verilmesi gerekmektedir. Tıp fakültesi okumanın zorluğunu bilmeyenler maalesef pratisyen hekimlerimize tabir-i caizse “burun kıvırmakta” ve onların o kocaman emeklerine haksızlık etmektedirler.

*

Çoğumuzun doğup büyüdüğü mahallelerde sokaklarda eminim ki bir doktorun adı vardır. Ve biraz araştırdığınızda bakarsınız ki o doktor çoğunlukla bir pratisyen hekimdir.

*

Demek istediğim şudur ki birinci basamak hekimliğini daha da güçlü hale getirerek, tıp fakültesindeki öğrencilerimize dayatılan” illa ki uzman olmalısın” yargısını biraz kırmak gerekebilir. Bu sayede son sene tüm dikkatini TUS’a veren İntern hekimler , güven ve huzur içinde, gelecek kaygısı taşımadan yapabilecekleri bir pratisyen hekimlik sürecini görürse, TUS’a olan dikkatlerini biraz da son sınıf eğitimleri yönünde kullanacaktır.

*

İş sadece öğrencilerimizde bitmiyor elbet, fakültelerdeki asistan ve öğretim üyesi hekimlerimize çok daha büyük işler düşüyor. Ben hep şunu demişimdir hocalarıma; “hocam, beni öyle bir eğitin ki, yarın rahatça elime düşebilişiniz”.

*

İntern hekimleri konuşmaya devam edeceğiz…

https://twitter.com/HipokratCiragi