BIST 10.163
DOLAR 32,26
EURO 34,80
ALTIN 2.407,83

Fatih Sultan Mehmet'in bedduası...

Yazıyı Serkan Helvacı göndermiş.
Yorum sizin...

***

İstihbaratı kuvvetli bir gazeteci arkadaşım geçen yıl Galataport alşverişini anlatmıştı bana.
Sami Ofer'in yatının Bodrum açıklarına geldiğini, Erdoğan'ın kardeşinin de içinde bulunduğu bir grubun helikopterle yata gittiğini ve orada Salıpazarı ihalesi işini bağladıklarını söylemişti...

Ben o zamanlar Salıpazarı'na ne yapılacağını bile bilmiyordum; Galataport sözcüğünü ise hiç duymamıştım.

Erdoğan'ın bir kardeşi olduğundan da haberim yoktu.

Aradan aylar geçti, arkadaşımın anlattıkları bir bir doğrulandı...

Geçenlerde bunu kendisine hatırlattım, güldü ve "nasıl istihbarat" ama demekle yetindi.

Ben de gazeteciliğine bir kez daha şapka çıkardım.

Sonra Erdoğan'ın hiç görmediğini söylediği Ofer'le birkaç kez buluştuğu ortaya çıktı...

Ve ben nedense Clinton'ın başını Monica'nın değil, bu ilişkiyi reddederek yalan söylemiş olmasının derde soktuğunu hatırladım.

***

Belli ki Salıpazarı işi daha şimdiden büyük yolsuzluk skandalları arasında yerini aldı.

İstanbul'un bu değerli bölgesinin yabancı iş adamlarına, yat buluşmaları ve gizli gece yarısı görüşmeleri ile satılması yıllarca konuşulacak.

***

Tam bunları düşündüğüm sırada Süheyl Ünver'in İstanbul Risaleleri kitabını karıştırıyordum.

Orada ilginç bir hikâyeye rastladım.

Size de aktarayım, bakalım nasıl bulacaksınız.

''Fatih İstanbul'u alıp da alayla Ayasofya önüne geldiği zaman derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği tarafa bir adam gönderdi...

Sakalları uzamış, hali perişan bir keşiş bulup getirdiler.. Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler...

Niçin hapsedildin diye sordular. Keşiş fala baktığını ve kuşatma hazırlıkları sırasında Konstantin'in kendisini çağırıp İstanbul'u Türklerin alıp almayacağını bildirmek için remil atmasını söylediğini, remilde İstanbul'un Türklerin eline geçeceğini söylemesi üzerinde de Konstantin'in kızarak onu zindana attırdığını hikâye etti. Ve şimdi karşınızda bulunuyorum, demek ki falım doğru imiş."

Bunun üzerine Fatih de İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil atmasını ve doğruyu söylerse ödüllendirileceğini bildirdi.

Keşiş remil attı ve şöyle dedi:

"İstanbul Türklerin elinden harp ve darp ile çıkmayacak, lakin öyle bir zaman gelecek ki emlak ve arazileriniz satılacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak."

Bu falın bildirdiği sonuçtan büyük üzüntü duyan Fatih ellerini kaldırarak, "İstanbul'da edindiğim yerleri ecnebilere satanlar, Allah'ın gazabına uğrasınlar!" diye beddua etti.

***

Ne dersiniz?

Fatih Sultan Mehmet'in laneti onca yüzyılın ardından gelip bu hükümeti bulur mu?

Aslında bu soruyu her yıl İstanbul'un fethini kutlayıp yatlarda yabancı iş adamlarına semt pazarlayan muhafazakâr demokratlara (!) sormak gerekir.

Ne de olsa onların aklı bu işlere daha çok eriyor!..