BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,93
ALTIN 2.434,86

Erdoğan'ı yalnızlaştıran kim?

Erdoğan'ın yanlızlaştırılmasına izin vermeyiz diyerek hem Erdoğan'ın partinin başına getirdiği isme, hem de yine Erdoğan'ın partiye getirdiği isme ayar vermeye kalkmak bizzat Erdoğan'ı yalnızlaştırmaktır

7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti'nin yüzde 41 oy almasının nedenleri, enine boyuna, yatay dikey her şekilde tartışıldı, masaya yatırıldı.

Yapılan eleştirilerin çoğunda ortak bir payda vardı. Yandaş medya diye tabir edilen medyanın olumsuz etkisi ya da hadi daha aleni söyleyelim; "beceriksizliği".

Böylesine bir medya gücüne sahipken neden etkili olunamadı?

Kimilerine göre "medya daha n'apsın?"dı. Kimilerine göre de neden; devşirme yandaşların medyada köşe başlarını tutmasıydı.

Sonuçta tabi kimse yoğurdum ekşi demediği için burdan bi cacık olmadı. Ve böyle giderse olmayacak da.

Taze taze iki tane örnek vereyim size;

* TİM'in Reza Zarrab'a layık gördüğü ödülü Numan Kurtulmuş ve Nihat Zeybekçi'nin elinden alması tam bir faciaydı. O fotoğraf karesinin ardından özellikle Numan Kurtulmuş'un yaptığı açıklama ise "her yaptığımı savunurum ama yanlışımı daha çok savunurum" siyasi geleneği içerisinde zor ama doğru bir tutumdu.

Reza Zarrab'a o şekilde ödül verilmesinin yaratacağı olumsuz algıyı anlatmaya çalışanlar alışılmış bir şekilde linç edildiler. Ve yine hala yolsuzluk soruşturmalarının göbeğindeki isim Reza Zarrab değil de Numan Kurtulmuş'muş gibi ayar verme derdine düşenler var.

Neymiş? Zarrab, hem yargıda hem Meclis'te aklanmış! Kusura bakmayın da o ismin AK Parti'ye çaldığı kara, vicdanlarda henüz aklanmadı.

* Meclis'te yemin törenleri sırasında Başbakan Davutoğlu'nun MHP lideri Bahçeli'nin yeminini beklemesi ve alkışlaması da birilerinin içine dert olmuş. Hem hoca deyip hem yerden yere vurdular. Davutoğlu'nun ne iflah olmazlığı kaldı ne de işbirlikçiliği.

İki olayda da hem Numan Kurtulmuş'u hem Ahmet Davutoğlu'nu pervasızca topa tutanlar, temel argümanlarını aslında "Erdoğan yalnızlaştırılıyor" söylemi üzerinden kuruyorlar.

İşte herkes kendine göre "yedirmeyiz" diyor güya.

Bu "yedirmeyiz" tutumunu ilk Gezi Olayları'nda gördük. O zaman düşman dışardaydı ve "yedirmeyiz" mottosu çok da anlaşılabilir birşeydi.

Fakat şimdi aynı tutum ve söylemlerin yeniden hem de bir panik havasıyla nüksetmesi karşısında ne düşünmeliyiz?

Hayırdır?

Bu defa Erdoğan'a içeriden bir darbe girişimi mi var?

Yoksa olası bir darbeye karşı ön almaya mı çalışılıyor?

Ne oldu da seçimlerden sonra bazı yandaş yazarlar AK Parti'nin içindeki isimleri hedef almaya başladı?

Erdoğan’sız bir AK Parti dizayn etmek isteyenlerle mücadeleyi, Erdoğan'a AK Parti içerisinden düşmanlar yaratarak mı yapacaksınız?

Kaygınız gerçekten Erdoğan'ın yalnızlaştırılması mı yoksa kendi yalnızlığınız mı?

Zira daha bir yıl önce yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçilmiş bir liderden bahsediyoruz. Böyle yalnızlık dostlar başına. 

Maksat her neyse bilemiyorum ama ortaya çıkan manzaranın hiç de AK Parti'nin lehine olmadığını söyleyebiliriz.

"Erdoğan'ın yalnızlaştırılmasına izin vermeyiz" diyerek hem Erdoğan'ın partinin başına getirdiği Davutoğlu'na, hem de yine Erdoğan'ın partiye getirdiği Numan Kurtulmuş'a ayar vermeye kalkmak bizzat Erdoğan'ı yalnızlaştırmaktır.

Üstelik bunu yaparken ne hikmetse oldukça kabaca ve altını çize çize yapıyorlar. Sonra da "Vay Efendim Doğan Medyası'na malzeme verdiniz".

Geçiniz...

Tekrar başa dönecek olursak; gazeteciliği/köşe yazarlığını işine gelmeyene "ayar vermekten ibaret" sandığı sürece bu medyadan gerçekten bi cacık olmaz.