Erdoğan'ı yalnızlaştıran kim?
Erdoğan'ın yanlızlaştırılmasına izin vermeyiz diyerek hem Erdoğan'ın partinin başına getirdiği isme, hem de yine Erdoğan'ın partiye getirdiği isme ayar vermeye kalkmak bizzat Erdoğan'ı yalnızlaştırmaktır
7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti'nin yüzde 41 oy almasının
nedenleri, enine boyuna, yatay dikey her şekilde tartışıldı, masaya
yatırıldı.
Yapılan eleştirilerin çoğunda ortak bir payda vardı. Yandaş medya
diye tabir edilen medyanın olumsuz etkisi ya da hadi daha aleni
söyleyelim; "beceriksizliği".
Böylesine bir medya gücüne sahipken neden etkili olunamadı?
Kimilerine göre "medya daha n'apsın?"dı. Kimilerine göre de neden; devşirme yandaşların medyada köşe başlarını tutmasıydı.
Sonuçta tabi kimse yoğurdum ekşi demediği için burdan bi cacık olmadı. Ve böyle giderse olmayacak da.
Taze taze iki tane örnek vereyim size;
* TİM'in Reza Zarrab'a layık gördüğü ödülü Numan Kurtulmuş ve Nihat Zeybekçi'nin elinden alması tam bir faciaydı. O fotoğraf karesinin ardından özellikle Numan Kurtulmuş'un yaptığı açıklama ise "her yaptığımı savunurum ama yanlışımı daha çok savunurum" siyasi geleneği içerisinde zor ama doğru bir tutumdu.
Reza Zarrab'a o şekilde ödül verilmesinin yaratacağı olumsuz
algıyı anlatmaya çalışanlar alışılmış bir şekilde linç edildiler.
Ve yine hala yolsuzluk soruşturmalarının göbeğindeki isim Reza
Zarrab değil de Numan Kurtulmuş'muş gibi ayar verme derdine
düşenler var.
Neymiş? Zarrab, hem yargıda hem Meclis'te aklanmış! Kusura
bakmayın da o ismin AK Parti'ye çaldığı kara, vicdanlarda henüz
aklanmadı.
* Meclis'te yemin törenleri sırasında Başbakan Davutoğlu'nun MHP lideri Bahçeli'nin yeminini beklemesi ve alkışlaması da birilerinin içine dert olmuş. Hem hoca deyip hem yerden yere vurdular. Davutoğlu'nun ne iflah olmazlığı kaldı ne de işbirlikçiliği.
İki olayda da hem Numan Kurtulmuş'u hem Ahmet Davutoğlu'nu
pervasızca topa tutanlar, temel argümanlarını aslında
"Erdoğan yalnızlaştırılıyor" söylemi üzerinden
kuruyorlar.
İşte herkes kendine göre "yedirmeyiz" diyor
güya.
Bu "yedirmeyiz" tutumunu ilk Gezi Olayları'nda
gördük. O zaman düşman dışardaydı ve "yedirmeyiz" mottosu çok da
anlaşılabilir birşeydi.
Fakat şimdi aynı tutum ve söylemlerin yeniden hem de bir
panik havasıyla nüksetmesi karşısında ne düşünmeliyiz?
Hayırdır?
Bu defa Erdoğan'a içeriden bir darbe girişimi mi var?
Yoksa olası bir darbeye karşı ön almaya mı çalışılıyor?
Ne oldu da seçimlerden sonra bazı yandaş yazarlar AK Parti'nin içindeki isimleri hedef almaya başladı?
Erdoğan’sız bir AK Parti dizayn etmek isteyenlerle mücadeleyi,
Erdoğan'a AK Parti içerisinden düşmanlar yaratarak mı
yapacaksınız?
Kaygınız gerçekten Erdoğan'ın yalnızlaştırılması mı yoksa
kendi yalnızlığınız mı?
Zira daha bir yıl önce yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı
seçilmiş bir liderden bahsediyoruz. Böyle yalnızlık dostlar
başına.
Maksat her neyse bilemiyorum ama ortaya çıkan manzaranın hiç de AK Parti'nin lehine olmadığını söyleyebiliriz.
"Erdoğan'ın yalnızlaştırılmasına izin vermeyiz"
diyerek hem Erdoğan'ın partinin başına getirdiği Davutoğlu'na, hem
de yine Erdoğan'ın partiye getirdiği Numan Kurtulmuş'a ayar vermeye
kalkmak bizzat Erdoğan'ı yalnızlaştırmaktır.
Üstelik bunu yaparken ne hikmetse oldukça kabaca ve altını çize
çize yapıyorlar. Sonra da "Vay Efendim Doğan Medyası'na
malzeme verdiniz".
Geçiniz...
Tekrar başa dönecek olursak; gazeteciliği/köşe yazarlığını işine
gelmeyene "ayar vermekten ibaret" sandığı sürece
bu medyadan gerçekten bi cacık olmaz.