BIST 10.219
DOLAR 32,26
EURO 34,78
ALTIN 2.455,98

Din özgürlüğüne büyük darbe

Alman Yahudi Konseyi Başkanı Dieter Graumann, sünnet yasağının Almanya’da din özgürlüğüne bir kısıtlama olduğunu vurguladı

Köln Eyalet Mahkemesi’nin sünnet yasağından sonra, Alman Focus dergisine konuşan Alman Yahudi Konseyi Başkanı Dieter Graumann, sünnet yasağının Almanya’da din özgürlüğüne bir kısıtlama olduğuna vurgu yaptı; ’’Bu yasak devam ettikçe, Almanya’da Yahudi inancı tehlike altındadır. Sünnet adam yaralama gibi görülür, yasayla yasaklanırsa bu ülkeyi terk etmemiz gerekir’’ diyerek, yasağı sert bir dille eleştirdi.

Graumann, Köln Eyaletinin, sünneti yaralama suçu olarak sayan kararına karşı geniş çaplı bir kampanya hazırlığında olduklarını açıkladı. Avrupa, ABD ve İsrail’deki bağışçıların, lobi faaliyetlerinde bulunan kişileri ve avukatları finanse etmek için bir fona milyonlarca Euro gönderdikleri ifade edildi. İsviçre’de yaşayan milyoner Edi Gas’ın karara karşı çıkılması için 10 milyon Euro verdiği de kaydedilmiş.

Şimdi de Köln Mahkemesi kararına bizimkilerin tepkisine göz atalım;

Yurtdışı Türklerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ şöyle demiş;

“Almanya Köln Eyalet Mahkemesi’nin, sünnet yapmayı suç sayan, sünnet yapanı cezai müeyyideye bağlamanın yolunu açarak sünneti yasaklayan kararı, her ne kadar bireysel bir kararsa da sonuçları itibarıyla geneldir. Mahkeme, Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız, diğer Müslümanlar ve Yahudiler açısından bu kararıyla yeni bir sorun yaratmıştır. Yüzyıllardır Müslümanlarca uygulanan dini bir gerekliliği, gerekçesi ne olursa olsun suç sayıp yasaklamak, sünnet yapanlara cezai müeyyide uygulamak, kişinin vücut bütünlüğünü koruma, yargıçların bilgisizliği, evrensel hukuka ve Almanya’nın yürürlükteki yasalarına uygunluğu gerekçesiyle veya başka bir gerekçeyle asla izah edilemez.”

Bunun hukukun ve adaletin gerektirdiği bir karar olmadığına işaret eden Bozdağ, “karar, din ve vicdan hürriyetine, anne ve babanın evlatları üzerindeki haklarına açık bir saldırıdır” dedi.

Konuyla ilgili, Almanya’daki 13 Türk Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinin hazırladığı basın açıklaması:

Bu karar, inanç hürriyeti ve binlerce yıllık dini geleneği kabulden uzak, ayrımcılığı körükler mahiyettedir ve inanç eksenli yeni bir kültürel kimlik tartışmasına da zemin hazırlamıştır. Bu yasak, ne başörtüsü, ne de Minare yasağına benzer. Bin yıllardan beri bir İbrahimi gelenek olan “sünnet”, erkeğin Müslüman toplumlarda vazgeçilmez bir kimliğidir ve erkek bu kimliğiyle toplum içinde kabul görür.

Sünnet, yerine göre dini vecibe, yerine göre de kültürün vazgeçilmez bir öğesidir. Konuya nereden bakılırsa bakılsın, mahkeme kararlarıyla bu dini ritüel yasaklanmış olsa da, erkek çocuk sahibi her aile bir yolunu bulup çocuğunu sünnet ettirecektir.

Korkumuz odur ki, dolaylı yollardan, kontrolsüz olarak ve ehil olmayan kişiler tarafından yapılan sünnet, asıl o zaman insan sağlığı için tehlike teşkil edebilir. Bu yasağı getiren hakimlerin, meseleyi bu yönüyle de düşünerek karar verdiklerinden şüpheliyiz.

Bu mahkeme kararı, 50 yıldan beri erkek çocuklarını sünnet ettiren milyonlarca Müslümanın yaşadığı Almanya gerçeğini yansıtmamaktadır. Bu karar, sadece din özgürlüğüne indirilen bir darbe olarak kalmamış, aynı zamanda Müslüman azınlığın uyum sürecini de bir adım geriye itmiştir. En tabii dini inancının yaşatılmasına bile mahkeme kararlarıyla yasaklar getirilen Müslüman azınlık, “bu toplumda bana da yer var mı?” diye sorgulamaya başlayacaktır. İnsan sağlığına bütün ibadetlerde öncelikli bir yer veren İslam, sünnet ritüeline de aynı kriterlerden dolayı icazet verir ve teşvik eder.

Her ne kadar şimdilik Almanya’nın tamamını kapsamayan bir mahkeme kararı olsa da, bunun emsal teşkil etmesinden endişeliyiz. Nitekim bu kararın hemen ardından, gazete haberlerine göre, Berlin’deki Yahudi Hastanesi (Jüdisches Krankenhaus) sünnet etme işlemini durdurmuştur. Bundan sonra da hiçbir doktor mevcut mahkeme yasağı ortadan kalkmadığı müddetçe erkek çocuk sünneti yapmaya cesaret edemeyecektir.

Köln Eyalet Mahkemesi’nin söz konusu kararı, duyulduğu günden beri İslam ülkelerindeki medyada da, Almanya’daki Müslüman göçmenlere karşı ayrımcılık haberi olarak verilmektedir. Bu ülkenin Müslümanları olarak biz, Almanya’nın böylesi menfi haberlerle gündeme gelmesinden üzüntü duyuyor ve dini bir ritüel olan sünnet’in çarpıtılarak, “kültürler çatışması”nda malzeme olarak kullanılmasından da endişe ediyoruz.

Üslup farkına dikkat etmeniz açısından, Alman Yahudi Konseyi Başkanı Graumann’nın, Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ’ın söylemlerini ve yapılan basın açıklaması örneğini verdim.

Graumann; Alman hükümetini yasa kararından dolayı adeta tehdit ediyor. ’’Geniş çaplı bir kampanya oluşturduk, elimizden geleni ardımıza koymayacağız’’ mesajı veriliyor.

’’Din özgürlüğümüzü kimse elimizden alamaz’’ diyor ve sonuna kadar davalarının arkasında olacaklarını ifade ediyor Graumann.

Başbakan Yardımcımız ise, din ve vicdan hürriyetinden bahsediyor (!)
Buradan Dışişleri Bakanlığı, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na seslenmek istiyorum;

Avrupa’da evlatlık verilmiş Türk çocukları için birimler oluşturup, bu çocukların Hristiyan olmaması için asimile olmamaları için, göstereceğiniz çabayı lütfen asıl gerekli konular için gösterin.

Bırakın o çocuklar asimile olsun. İki kültürün arasında gidip gelmekten daha rahat inanın asimile olmak. Hem siz hem de onlar rahat edersiniz. Türk çocukları bırakın ’’Hans’’(evlatlık verilmiş) olsun, bunun size hiçbir zararı olmaz.

Asıl mesele, Avrupa’ da yaşayan beş milyon Türk vatandaşının, din/dil/hak/hukuk haklarının savunuculuğunu yapmanız ve onların arkasında olduğunuzu hissettirmeniz.
Bakınız; Yahudiler ve Ermeniler davalarının peşini bırakıyorlar mı? Hayır ! Davaları için

Avrupa’da çok geniş bir lobileri var mı? Evet!

Avrupa’da, özellikle Almanya’da , Minare sorunu, başörtüsü sorunu, Neo Nazi sorunsalı ve İslamafobi için ne yaptınız?

Bu sorunlar aşıldı mı? Dini vecibelerden dolayı yapılan sünnetin bile Yahudiler kadar arkasında olamıyorsunuz !

Hristiyan olmasın diye evlatlık verilen Türk çocuklarının araştırmasını yapacak olanlara soruyorum, mahkemenin verdiği karara bile sesini yükseltmeyenlere soruyorum: Müslümanlık, Ramazan ayında oruç tutmak mı? Ya da, sakız çiğneyince orucum bozulur mu ? Bilmeden su içersem orucum bozulur mu ? Alkol alırsam günah işlemiş olur muyum ? Ramazan ayında cinsel hayat nasıl olmalı ? Gibi sorulara kafa yormak mı?
İnanın karşıdan tam böyle görünüyor.

Hiçbir davamızın arkasında değiliz . Siz bırakın, evlatlık verilmiş Türk çocuklarını, onların gerçekten yüz yüze oldukları sorunlarıyla ilgilenin, onlar için verilmiş kararlarda Yahudi Konseyi Başkanı Graumann’ın tepkisini verebilin. Bu yeterli.