Bu senin filmin...
Çılgın bir koşuşturmaca var dışarıda ve daha çılgını dört dönüyor içeride. Bir güvercin kanadını sürtüp geçti yağmur lekeli pencerenin kenarına.
Çılgın bir koşuşturmaca var dışarıda ve daha çılgını dört
dönüyor içeride. Bir güvercin kanadını sürtüp geçti yağmur lekeli
pencerenin kenarına. Bir diğeri paaatttt diye çarptı kendini lekeli
cama.
Ürktü balkonun kenarında sabah konserini vermekte olan küçük serçe
ve uçtu karşı evin çatısının en üst bölgesine. Avına konsantre
olmuş sarı tekir kedi kalakaldı pusu kurduğu balkonun yıpranmış
borusunda. Salladı küçük kulaklarını bir daha baktı, az önce küçük
serçenin şakıdığı noktaya.
Adam dört döndü evin sayılı odaları arasında. Pantolonun bir
paçasını sağ bacağına geçirmiş diğeri elinde sek sek banyoya
koşuyor. Yarım yamalak giydiği pantolonu çekiştirirken sol eliyle,
sağ eliyle diş macunu tüpünün karnına bastırıyor.
Bıkkın bir tıslama sesiyle püskürüyor tüp, beyaz üzerine mavi
çizgili macunu. Parçalayacakmış gibi fırçalıyor adam dişlerini.
Otuz saniyede otuz iki dişi fırçalayıp çıkmak istiyor. Temizlemek
mi amacı dişlerini, yoksa yırtmak mı diş etlerini en vahşisinden,
niyeti anlaşılmıyor.
Dudak kenarından diş macunu köpükleri sarkan adam dışarıdaki çılgın yaşama ayak uydurma telaşıyla fırlıyor banyodan. Sabah uykusundan henüz uyanmış olan evin kızı banyodan çıkan ağzı köpük adamı görünce çığlığı basıyor. “Babam kuduz olmuş anneeee!” Çığlıkları duvarları aşıp şehrin devasa yaşam çığlığına karışıyor.
İşe gitmek için hazırlanan kadın, kızının çığlıklarını duyup salona seğirtiyor. Kucaklayıp kızının yanağına güven dolu bir buse konduruyor. Ağzından köpükler saçan bu adamın aslında onun babası olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Ağzının kenarındaki köpükleri üzerine geçirdiği yarısı dışarıda gömleğin kollarına sildiği anlaşılan adam bir elinde cep telefonu diğerinde evrak çantası, hızına yetişemeyen bedenini ruhunun arkasından sürüyor. Bir eliyle kapıyı açıp diğeriyle ayakkabısının tozunu alırken karısına ve kızına yarım dudak birer öpücük kondurarak dışarı fırlıyor.
Kızının kahvaltısını hazırlamakla meşgul olan kadın olayların
hızına yetişemiyor. İçinde bir yerler bir şeylerin çok hızlı ve
yanlış yaşandığını fısıldıyor. Adam merdivenleri üçer beşer
atlarken “Acelem var hayatım bu kursa yetişmem
lazım” diye bağırıyor.
Kendisi de işe gitmek için hazırlanmış olan kadın, kızının bir kaç
lokma bir şeyler yediğini gözleriyle görüp rahat etmek için
bekliyor. Bu kadar acele eden kocasının dikkatsizlik edip bir
kazaya uğramasından endişelenen kadın, kocasını ikaz etmeye
çalışıyor ve arkasından sesleniyor:
“Bu filmin başrol oyuncusu sensin bunu unutma! Sen yoksan filmde yok! Ona göre oyna!”
Bir an durup karısının ne demek istediğini anlamaya çalışan adam, mesajı anlayınca merdivenlerden inmeye devam ediyor. Bir yandan da yukarıya seslenmeyi ihmal etmiyor:
“Gene sofistike bir laf ettin hayatım. Bu sofistike lafları bana harcayacağına bloğuna yazsana!” diyor.
Konu üzerine yol boyunca hayli kafa yoran kadın, baş döndüren bir sabah mesaisinin ardından öğle molasında oturup bu yazıyı yazıyor!