BIST 9.645
DOLAR 32,54
EURO 34,89
ALTIN 2.434,25

Yükseköğretimde eş durumu ve tayin hakkı sorunu

Yükseköğretimde çözümü basit mevzuat değişikliklerine bağlı yığınla sorundan biri de eş durumu ve tayin sorunu.

Yükseköğretim sisteminde iyileştirilmesi gereken sorunlar olduğuna önceki yazılarda değinmiştim. Nitelikli bir akademik üretim becerisine, güçlü teamüllere ve oturmuş geleneklere sahip olmak için zamana ihtiyaç var. Cumhuriyet tarihi boyunca üniversitelere ve yükseköğretime sürekli müdahale, bu kurumsallaşmayı engelledi. Mevcut aşırı merkeziyetçi yapı şimdiye kadar ciddi herhangi bir sorunu çözebilmiş de değil.

Niteliğin arttırılması, yavaş ve organize reformlarla ve daha evrensel bir sistemin benimsenmesi ile mümkün.

Buna karşın 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile 2914 sayılı yükseköğretim personel kanununda bir dizi teknik sorun var. Çözümü kolay olan bu sorunlar, akademisyenlerin hayatını zindana çevirmiş durumda ve kaynak israfından başka bir işe yaramıyor. Bu tür sorunların ortadan kaldırılması için organize bir çabaya da gerek yok.

Akademik yükseltme sistemindeki gereksiz ve dolambaçlı soruna dair bir yazı yazmış, çözüm olarak da tüm gelişmiş akademilerde yapıldığı gibi çok ufak bir mevzuat değişikliği önermiştim.  

Çözümü basit mevzuat değişikliklerine bağlı yığınla sorundan bir diğeri ise eş durumu ve tayin sorunu. Yükseköğretim sisteminde iki eşin akademide olduğu durumlarda tayin ve eş durumu söz konusu olamıyor. Örneğin farklı üniversitelerde çalışan ancak yuva kurmak isteyen akademisyenler ile aynı üniversitelere atanamayıp başka üniversitelerde çalışmak zorunda kalan evli akademik personel bir araya gelemiyor.  Bu yüzden aileler parçalanmak zorunda kalıyor. Şu anda oldukça yüksek sayıda aile bu sorundan dertli.

Bunun birkaç sebebi var…

Akademik sistem yapılandırılırken (özellikle 2914 sayılı yükseköğretim personel kanununda) eş durumuna dair herhangi bir tedbir öngörülmemiş.  Muhtemeldir ki yasanın yazıldığı dönemde (1983) akademide eş durumu gündem olacak kadar önemli bir sorun değildi. Belli ki bugüne değin sorunlar sistem içerisinde bir şekilde halledildi. Ancak çeşitlenip çoğalan üniversitelerde sorun büyüdü ve artık yasal bir çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Yükseköğretim sisteminin özerk olduğuna dair bir inanışımız var. Dünyanın gelişmiş akademilerinde yükseköğretim sistemleri ve üniversiteler belli derecelerde özerkler. Ancak bizde vakıf üniversiteleri de dahil tamamıyla YÖK tarafından koordine ediliyorlar.  Yani üniversiteler kendi kadrolarını kullanırken ve ilana çıkarken, kadro dağıtırken tümden YÖK’e bağlılar. Bu sorunu inisiyatif alarak çözebilecek yasal özerklikten mahrumlar. Oysa gelişmiş yükseköğretim sistemlerinde özerk üniversiteler, eş durumuna çözüm olacak mekanizmalara sahipler.

Mevcut yükseköğretim sistemi bu konuda anayasaya iki şekilde aykırı aynı zamanda.

Anayasa’nın 41. Maddesi  “Aile Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” şeklindedir. Oysa halen yürürlükte bulunan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu bu konuda gerekli tedbirleri almadığı için anayasa aykırılık barındırmaktadır.

Diğeri ise anayasadaki eşitlik ilkesine açıkça aykırılık. Devlet memurları kanununda eş durumu ve tayinler için gerekli önlemler alınırken, hem 2547 hem de 2914 sayılı kanunlarda 657 sayılı devlet memurları kanuna da tabi oldukları belirtilen akademisyenlerin eş durumu ve tayin haklarının olmayışı anayasanın eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır.

YÖK’ün akademik personelin sorunlarına eğilerek bu konuda acil ve makul bir çözüm için yasal düzenleme talep etmesi gereklidir.