BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  DÜNYA

Yatakta dahi kelepçeliler

Almanya'da Türk düşmanlığı azdı. Hamburg'ta Fuhlsbüttel cezaevinden kötü kokular geliyor.

Abone ol

Almanya'nın Hamburg kentinde, çoğunlukla yabancıların bulunduğu, ''Santa Fu'' adıyla anılan Fuhlsbüttel cezaevinde (JVA) çeşitli suçlardan hapis yatan Türk mahkumlar, yabancı düşmanlığı ve cezaevi koşullarının kötü olmasından yakındı.

AA muhabiri, Ramazan Bayramında Hamburg kentindeki cezaevinde Türk mahkumlarla görüştü.

Organize suç örgütüne üye olmak ve uyuşturucu kaçakçılığı suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Aksaray doğumlu Aydemir Harundağ (30), tutuklu olarak bir buçuk yıl Dammtor cezaevinde, 4 yıldan bu yana da Fuhlsbüttel cezaevinde kaldığını anlattı.

Yaptıklarından pişmanlık duyduğunu ifade eden Harundağ, cezaevlerinde yabancı düşmanlığı olduğunu iddia etti. Harundağ, ''Almanlarla Türkler arasında 7 ay önce hapishanede kavga çıkmıştı. Ben de dolaylı olarak kavgaya karışmak zorunda kaldım. Hapishane yetkilileri her iki tarafın da ifadesini aldı. Karşı taraf bizi şikayet edince biz suçlu, onlar ise mağdur görüldü. Üstelik bu olayla açık cezaevine gitme yolumu kapattılar. Oysa olaya karışan diğer Alman mahkumlara daha hafif cezalar verildi. Cezaevinde adete iyi Alman, kötü yabancı muamelesi yapılıyor'' dedi.

Özellikle Dammtor cezaevinde kötü günler geçirdiğini ifade eden Harundağ, ''Tek hücreli karanlık bir odaydı. Yatakta dahi kelepçelisiniz. Tuvalete bile giderken ellerseniz kelepçeli, gardiyanlar eşliğinde gidersiniz. Kimseyle konuşma fırsatım bile olmadı. Tek hücreli yerden buraya gelmek adeta özgürlük gibi bir şey'' diye konuştu.

Harundağ, bir ay önce üzerinde cep telefonu bulunduğunu ve düzeni bozduğu gerekçesiyle bir hafta boyunca izolasyon hapsine alındığını ve kendisine 6 ay boyunca ziyaretçi kabul etmeme cezası verildiğini ifade etti. Harundağ, ''Benden birkaç gün sonra bir Alman mahkumun üzerinde cep telefonu bulundu. Ona sadece bir hafta izolasyon hapsi cezası verildi'' dedi.

Ailenin ve aile eğitiminin önemine işaret eden Harundağ, ''Belki ailelerimiz bize yeterince destek verseydi, bu duruma düşmezdik. Eğitim çok önemli. Gençlerimiz mutlaka okusunlar, eğitimlerini tamamlasınlar. Arkadaşlarını iyi seçsinler. Aileler çocuklarına dayak atmasın, baskı uygulamasın. Dayak ile hiçbir şey elde edilmez. Ben kızlarımı o şekilde eğitiyorum. Cezaevinden çıktıktan sonra TIR şoförü olarak çalışmayı düşünüyorum. Tabii önce ehliyet almam lazım'' diye konuştu.

TÜRKİYE'DEN İLGİ BEKLİYORLAR

Adli suç nedeniyle üç buçuk yıl hapis cezasına mahkum edilen ve iki yıldan bu yana cezaevinde bulunan Hamburg doğumlu boksör Yavuz Keleş (28) de, torno tesviye alanında meslek eğitimi gördükten sonra spor sayesinde kendisini hızlı bir yaşamın içinde bulduğunu söyledi.

İşlediği suçtan dolayı pişman olduğunu ifade eden Keleş, ''Burada kalmak çok kötü bir duygu. Kelimelerle anlatmak çok zor, saçlarım ağardı. İki yıl içinde yaşlandım. Dışarıda güzel bir hayat geçiriyordum. Burada öyle bir hayat yok. Saat 18.30'da kapılar kitleniyor. Duvara bak, duvar sana baksın. İnsanlar buz gibi, kapılar hiç açık tutulmuyor. Cezaevindeki temizlik işiyle uğraşıyorum. Kendi kendime odada boks yapıyorum'' dedi.

Cezaevlerinde Türkçe televizyon kanallarının bulunmamasından yakınan Keleş, ''İnsan burada Türkiye'deki gelişmeleri takip etmek istiyor. Türkçe gazete de yok. Gazete arada bir geliyor. Bu konuda gazete yönetimlerine yazılar yazıldı, ancak yine de gazeteleri bedava temin edemedik. Oysa Almanca gazetelerin bedava geldiğini biliyoruz'' diye konuştu.

Türkiye'de İngiliz kızına cinsel tacizde bulunduğu suçuyla hapis cezasına çarptırılan Alman Marco W'nin Türkiye'de tutuklu kaldığı süre içinde Almanya ile Türkiye arasında adete hukuki bir savaş çıktığını ifade eden Keleş, ''Marco yakalandığında Alman hukukçular, siyasetçiler onunla yakından ilgilendiler. Özel uçak tutup Almanya'ya getirdiler. Ancak Türk yetkililer, Türk mahkumların sorunları karşısında tümüyle duyarsızlar. Devletimizin ağırlığını maalesef burada göremiyoruz'' şeklinde konuştu.

Keleş, ceza süresi sona erdikten sonra boks okulu açmak istediğini ve gençlere boks dersi vermek istediğini belirterek, ''Gençlerimiz kötü alışkanlıklardan uzak kalmamak için spor yapsınlar. Bol bol okusunlar'' dedi.

''KOŞULLAR AĞIRLAŞTIRILDI''

İşlediği siyasi suçlar nedeniyle sekiz buçuk yıldan bu yana Fuhlsbüttel cezaevinde bulunan ve cezaevindeki en eski mahkumlardan biri olan F.A. (46) da, ''Burada kapalı odalarda kalıyoruz. Hafta içinde sadece 1 saat 45 dakika yakınlarla görüşme izni var. Yemekler hücrelere getiriliyor. Akşam 18.30'da da kapılar kapanır'' dedi.

Cezaevinde bahçıvanlık yaptığını, 2002 yılında Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin Hamburg eyaletinde iktidara gelmesinden bu yana koşulların daha da ağırlaştırıldığını ve bir ''sınıflandırma'' uygulamasına başlandığını iddia eden F.A, Yeşiller'in iktidara ortak olmalarından sonra da bu uygulamaların devam ettiğini söyledi.

F.A, Almanya'daki cezaevlerinde 6 aylık bir süre için başlangıç dönemi, 9 aylık bir süre için gelişme dönemi ve liyakat dönemi denilen ''derecelendirmelerin'' olduğunu belirterek, ''Buraya gelen insanlar belirli bir disiplin sürecinden geçiyor. Yeni gelen bir mahkumu en az 6 ay başlangıç sürecinden geçiriyorlar. Bu sınıflandırma mahkumun tutumuna göre değişiyor. Almanlarla fazla bir ilişkisi olmadığı için başlangıç süresinin 2 yıla kadar uzatıldığı Türk mahkumlar biliyorum. Başlangıç sürecinde olan mahkumlara tutukluların kaldığı hapishanelerde olduğu gibi muamele yapılıyor. Kapılar sadece bir saat açık tutulur. 6 aydan sonra iyileşme olursa, her hafta bir saat 45 dakika görüşme olur, ziyaretçi kabul edilir. Liyakat döneminde ise kapılar daha fazla açık kalır. Kişiye iş imkanı sunulur. Günde 2 saat havalandırma vardır. Hamburg'daki Yeşiller Partisi bu uygulamayı kaldıracaklarını vadetmişti. Ancak uygulamaya aynen devam edildi'' dedi.

Cezaevinde 2003 yılının aralık ayına kadar tiyatro gösterileri, sportif faaliyetler gibi etkinliklerin olduğunu, ancak daha sonra bu tür etkinliklerin kaldırıldığını ifade eden F.A, ''Mahkumlar için sosyalleştirilme çok önemli. Eskiden yaz festivalleri düzenlenirdi. Dışarıdan ziyaretçiler, çocuklar, baklavacılar, dönerciler gelirdi. Bu etkinlikler adeta bir sokak festivali havasında geçerdi. Bunlar kaldırıldı. Bir gösteri yapılması için cezaevi yönetiminden 6 ya da 7 ay öncesinden randevu alınması gerekiyor. Böyle etkinlikleri 7 ay öncesinden kim planlayabilir ki?'' diye konuştu.

F.A, cezaevinde telefon görüşmelerinin dışarıya göre çok pahalı olduğunu, bu nedenle yakınlarıyla sık sık görüşemediklerini belirterek, ''Burada mahkumların temizlik, tamir, bahçıvanlık gibi işlerden kazandığı para ayda sadece 100 avro. Türkiye ile dışarıda telefon görüşmesi 10 sent iken burada 90 sent. Kazandığımız paranın çoğu telefon görüşmelerine gidiyor. Özel bir şirketle anlaşılmış. Bu uygulamayla mahkumların sosyal temasları engellenmek isteniyor'' dedi.

Cezaevlerinde mahkumlara daha önce ortaokul ve lise eğitimi imkanı sunulduğunu ve bu uygulamanın yine CDU döneminde kaldırıldığını ifade eden F.A, AB fonundan cezaevlerine proje bazında büyük maddi yardım yapıldığını, ancak bunun genç mahkumlara bir fayda getirmediğini savundu. F.A, ''Göstermelik belgelerle mahkumlar adeta belge kralı yapılıyor. Bu belgelerin dışarıda geçerliliği yok. Eğitimcilerin sayısı azaltıldı. Çoğu eğitimci de gitmek zorunda kaldı'' diye konuştu.