BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Üniversitelerde bu kafa oldukça

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir üniversitenin rektörü odasında otururken kara kara düşünmeye başlar.Dert büyük, sorun önemlidir.Peki, rektör beyi bu kadar derin ve de kara kara düşünmeye zorlayan sebep ne ola ki?

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir üniversitenin rektörü odasında otururken kara kara düşünmeye başlar.

Dert büyük, sorun önemlidir.

Derin analizler yapmak gerekmektedir.

Peki, rektör beyi bu kadar derin ve de kara kara düşünmeye zorlayan sebep ne ola ki?

Gelin, bu önemli konuyu bulmak için birlikte kafa yoralım.

Hiç değilse, rektör beye bir katkımız olsun!

Üniversite yeni açılmıştır; öğrencilerle hocalar arasındaki iletişim sorunları mı acaba rektör beyin kafasını kurcalamaktadır?

Hayır.

Öğrencilerin öğrenim ortamlarınıiyileştirmek daha rahat anifiler, havalandırması, fizik mekânları sorunsuz sınıflar, laboratuar yapmak mı?

Hayır.

Hocalara yönelik öğrencilere daha etkili ve verimli öğretim yapmaları için acaba yeni bir eğitim semineri mi planlıyordur?

Hayır.

Hocaların sınıfta, daha kaliteli sunum yapmalarına yönelik, sunum teknikleri, beden dili, öğrencilerde daha etkili öğrendim hissi oluşturması için, neler yapacağını mı kara kara düşünüyor?

Hayır.

Öğrencilerin derslerde, daha başarılı olmaları için öğrenme stratejileri konusunda bir çalışmama mı hazırlıyor ki?

Hayır.

Yok, kesin ihtiyaç sahibi öğrencilere nasıl yardımcı olacağını düşünüyordur. Onlara ücretsiz yemek, cep harçlığı, barınma imkânı, kitap ve harç parası filan ayarlamaya uğraşıyordur canım.

Hayır.

Üniversitesi, dünyada ilk 500’e giremediği için çok üzülmüştür. Bunu düşünüyordur.

Yok canım, Türkiye’de bir rektör mü bunu düşünecek diyorsun yani? Zaten bu listeye sadece İstanbul Üniversitesi girmiş. O da ancak 400-500 kategorisinde. Ne yapsın adam, almıyorlarsa? Hem kesin bir şike vardır bu işte. Baksana koskoca İslam ülkelerinden 3 üniversite (Tahran Üniversitesi, Kral Suud Üniversitesi) listeye girmiş, ama sadece İsrail’den 7 üniversite var.

Benim üniversitemde neden “Nature ve Science” gibi itibarlı bilim dergilerinde yazıları yayınlanan hocalarım yok diye karalar bağlıyordur.

Ya da ne bileyim;“Science Citation Index-Expanded (SCIE) ve Social Science Citation Index (SSCI)” tarafından araştırmalarına yer verilen hocalarım neden üniversitemde yok diye düşünüyor olamaz mı?

Kusura bakma, sen bu rektörleri hiç tanımıyorsun dostum. Bizim rektörlerimizden kaç tanesi böyle konularla o değerli zamanlarını boşa geçirir sanıyorsun?

Belki de Türkiye’nin neden Facebook kullanımında 22.6 milyonla dünyada dördüncü sırada olduğunu anlamaya çalışıyordur. Nüfusun % 30’u Facebook kullanıcısı olmuş da.

Iıhh, bunun üniversiteyle ne alakası var dostum? Sen rektörlerin Face’e girecek zamanı mı var sanıyorsun?

Elbette ki daha faydalı konularla ilgileniyordur. Mesela “Üniversitemden mezun gençlere nasıl iş olanakları oluştururum, iş adamlarıyla nasıl işbirliği yaparım?” diye düşünüyordur.

Bu da değil, üzgünüm.

Hocaların çalışma şartlarını iyileştirmek ve bilimsel araştırma yapma imkânlarını artırmak için çaba sarf ediyordur.

Değil.

Üniversiteyi daha özgür, fikirlerin daha rahat ifade edildiği, akademik ve entelektüel bir bilim yuvası haline getirmek için derin analizler yapıyordur.

“Kafana saksı düştü herhalde” derim, bu yorumuna.

Öğrencilerin sosyal imkânlarını artırmak için projeler hazırlıyordur. Ne bileyim; öğrencilerin spor yapması için salonlar, kitap okumaları için gece yarılarına kadar açık, konforlu okuma salonları filan…

Yahu zaten kaç kişi spor yapıyor? Kaç kişi gece yarılarına kadar ders çalışıyor? Üç beş kişi için onca masraf yapılır mı? Bunun ısıtması var, personeli var, suyu var, temizliği var… Sen de… Git işine…

Sen beni iyice saf yerine koydun dostum, bir rektör bunları yapmazsa ne yapar kafam basmadı.

Böyle konular, Harward’daki, Stanford’daki, Oxford’daki rektörlerin kafasını meşgul eder…

Bizim rektörlerin kafası başka, onlarınki başka.

İyi, ama rektör ne düşünmüş? Ben o istasyonda kaldım.

Bu kadar ipucundan sonra bulamadıysan ben sana ne diyeyim? Bizde bir söz vardır bilir misin? “Başındaki fese bak, girdiğin kafese bak” derler.