BIST 9.203
DOLAR 39,67
EURO 45,78
ALTIN 4.297,26

Terörsüz Türkiye: Kuru Ağaçtan Yeşeren Umut

Bir zamanlar tüm Türkiye’yi saran büyük bir terör tehdidi, toplumu her açıdan sarstı ve insanları tıpkı kuruyan ağaçlar gibi cansız, hareketsiz ve umutsuz hale getirdi. Şiddet, korku ve güvensizlik atmosferi içinde bireyler ruhsal olarak tükenmişti. Her gün yaşanacak terör saldırının korkusuyla nefes alınıyordu. Bu korku, sadece dışsal bir tehdit değil, aynı zamanda içsel bir çürümeyi, umutsuzluğu da beraberinde getirdi.

Türkiye’nin dört bir yanında yeşeren filizler umut vermeye başladı. Terörün etkisinde, var olan korku, toplumsal yaralar ve bölünmeler birer “kuruyan dal” gibi görünse de son günlerde bu görüntü değişmeye başladı. Kuru ağaç PKK yerini Terörsüz Türkiye ile yeni fidanlara bıraktı.

Terör, bu ülkenin insanının ruhunu çekti. Çocuklar, kadınlar, gençler toplumun her katmanında yaralar açtı. İnsanlar korku ve güvensizlik içinde büyüdü bu hal toplumsal bir tükenmişlik halini doğurdu. Güvenlik sadece fiziksel bir olgu değil. Aynı zamanda duygusal bir iyileşmedir. Bu iyileşme güven duygusunun yeniden inşasıyla mümkün olacaktır.

Terörsüz Türkiye sürecinde bu güvenin yeniden inşa edilebilmesi için, devletin ve toplumun tüm katmanlarının iş birliği içinde çalışması gerekmektedir. Ancak bu durum sadece güvenlik önlemleriyle değil, aynı zamanda eğitim, kültürel diyalog, toplumsal adalet ve ekonomik fırsatlar gibi köklü reformlarla hayat bulacaktır. Geleceğe dair umutlar yeniden yeşerecektir.

Terörsüz bir toplum, sadece korkusuzca yaşamayı değil, aynı zamanda huzur içinde bir arada var olmayı da gerektirir.

Terörsüz Türkiye’de, toplumsal yaraların sarılması zaman alacaktır. Ancak bu yaraların sarılması toplumsal bilinçlenme ve hoşgörüyle mümkün olacaktır. Her birey, kendi köklerinden beslenmeye, kendine ve çevresine güvenmeye başladığında, toplumsal barış filizlenecek ve büyüyecektir. Yavaşça yeşeren bu umut, Türkiye’nin terörün gölgesinden çıkıp aydınlık bir geleceğe doğru adım atmasını sağlayacaktır.

Özgür Özel ve Fesih Açıklaması Üzerine

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan AK Parti meclis grup toplantısında "Örgütün dışarıdaki kollarının da silah bırakma sürecine katılması hayati öneme sahip" "Sayın Özel'e ve diğer parti yöneticilerine yapıcı tutumları için takdirlerimizi iletiyorum" dedi.

Türkiye siyasetinde bazı cümleler vardır ki, söylenmesi kolay ama sonuçları çok ağırdır. Toplumun sinir uçlarına dokunan, yıllarca süren acıların, kayıpların ve travmaların öznesi haline gelmiş bir konuya dair bir siyasi liderin açık yüreklilikle söz söylemesi, her dönemde büyük cesaret ister.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, PKK’nın kendini feshetmesine dair yaptığı açıklama “CHP olarak tarihsel bir tutarlılık içerisinde, barışın yanındayız" ifadesi çok anlamlı.

Özel, toplumsal barışın kalıcı hale gelmesi için demokrasi ve hukukun üstünlüğünün kurumsallaştırılması gerektiğini vurguladı. Özel’in sözleri, yalnızca bir temenni ya da siyasi retorik değil; Türkiye siyasetinde “yeni bir dil” denemesidir. “PKK silah bırakmalı, hatta kendini feshetmeli” demek; bir yandan devlete ve halka güven mesajı vermek, bir yandan da demokratik siyasetin sınırlarını zorlayanlara karşı net bir tutum ortaya koymaktır.

Bu açıklama neden cesur?

Çünkü Türkiye’de bu tür meselelerde siyasi pozisyon almak, partinin iç dinamiklerinden tutun da sokaktaki yurttaşın tepkisine kadar birçok riski beraberinde getirir. Özellikle de CHP gibi hem ulusalcı hem sosyal demokrat damarları bir arada taşıyan bir partinin lideriyseniz… Bu cümleleri kurduğunuzda, bir yandan “teröre karşı net duruş” beklentisiyle hareket eden tabanınızı tatmin etmeli, öte yandan “demokratik çözümden yana” olan seçmene de hitap etmelisiniz. Bu dengeyi kurmak zordur.

Ancak Özgür Özel’in yaptığı şey, tam da bu dengeyi inşa etmeye çalışmak. Bir yandan devlete olan bağlılığı, hukuk devletine olan inancı ortaya koyarken; diğer yandan Türkiye’nin kronikleşmiş bir sorununu çözmek için “siyasi cesaret” sergiliyor. Çünkü mesele sadece bir terör örgütünün varlığı değil, aynı zamanda bu varlığın toplumsal ve siyasal etkileridir.

Ayrıca bu açıklama, CHP’nin son dönemde benimsediği “normalleşme” politikasının da bir parçası gibi görünüyor. Özel’in, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’la yaptığı görüşme sonrası verdiği mesajlar, yumuşayan siyasi atmosferin ve kutuplaşmayı aşma çabasının bir göstergesiydi. PKK’nın feshi meselesinde de benzer bir yaklaşım var.

Tarih, yalnızca atılan adımları değil; o adımları atmak için gösterilen niyeti ve cesareti de yazar.

Özgür Özel’in bu çıkışı, belki bugün çok şey değiştirmeyecek. Ama siyasette korkmadan konuşmanın, barışçıl çözüm arayışının ve demokratik zeminde politika üretmenin mümkün olduğunu göstermesi bakımından oldukça değerlidir.

Zira bu toprakların, Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli gibi cesur ve sorumluluk sahibi siyasilere her zamankinden daha çok ihtiyacı var.