BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Spiker Sami Türkü şoke etti

Dün kendisine suikast düzenlenen Hikmet Sami Türk NTV'de Banu Güven'in konuğuydu. Güven kendisine öyle bir soru sordu ki şoke oldu...

Abone ol

İNTERNETHABER

Canlı bomba eyleminin hedefi olan Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk dün olaydan hemen sonra NTV'de Banu Güven'in programına konuk olarak katıldı. Türk'e göre bu saldırının sebebi kendi bakanlığı döneminde gerçekleştirilen "Hayata Dönüş Operasyonu"ydu. Eski Bakan hiç beklemediği bir soruyla karşılaştı. Banu Güven canlı yayında bakana "içiniz rahat mı?" diye sordu...


EYLEMLER BİZİ YOLUMUZDAN ÇEVİREMEZ

Yayının başında Güven "Neler yaşadınız? Neler hissettiniz bugün?" diye sorarak başladı röportajına. Hikmet Sami Türk "Ben Adalet Bakanlığı yaptığım günden bu yana, özellikle cezaevinde hayata dönüş operasyonu gerçekleştirdiğimiz günden bu yana bu şekilde tehditlerin hedefi olan bir insanım" dedi ve bu eylemlerin kendisini çok fazla etkilemediğini söyledi. Sözünü de "Bu hiçbir zaman bizi izlediğimiz yoldan çeviremez" diye bağladı.

ŞOK EDEN SORU: İÇİNİZ RAHAT MI?

Banu Güven'in sıradaki sorusu Bakanın "izlediği o yolla" ilgiliydi. Güven önce "Hayata Dönüş" operasyonuyla ilgili bilgi verdi. "8 yıl sonra dava dün zaman aşımından düştü. Müdahil avukatların 'burada silahlı direniş yoktu' açıklamasına savcının da son aşamada katıldığını gördük." dedi ve o zor soruyu sordu:

"12 kişinin hayatını kaybettiği adıyla çelişkiye düşmüş bu operasyon konusunda içiniz rahat mı? Bir hukukçu olarak davanın zaman aşımından düşmesini nasıl eğerlendiriyorsunuz?"

Biraz bozulan Türk sorunun ikinci kısmına cevap vermeyi tercih etti: "Bir defa şunu söyleyeyim. Olayda 2 jandarmamız şehit oldu, 12 tutuklu ya da hükümlü yaşamını kaybetti. Bunlar çok üzücü olaylar. Bu çeşit çok sanıklı davalar kolay kolay çözülmüyor. Keşke daha evvel sonuçlansaydı. Keşke karara bağlansaydı..." dedi.

'SUS YOKSA GİDERİM' SİNYALİ

Ama Güven o soruyu sormakta çok ama çok kararlıydı. Bir kez daha "Peki sizin içiniz..." diye başladı konuşmaya ama eski adalet bakanı da soruyu sordurmamak için elinden geleni yapıyordu. Güven'in sözünü kesti ve "Lütfen diğer televizyoncu arkadaşlara haksızlık etmeyelim... Onlara da katılacağım, son soru?" diyerek Güven'e "o soruyu sorma, giderim" mesajını verdi.

BAŞKA TÜRLÜ GERÇEKLEŞSEYDİ DİYOR MUSUNUZ?

Banu Güven bu kez biraz daha yumuşatarak konuğuna şu soruyu yöneltti:

Bu operasyon başka türlü gerçekleşmiş olsaydı diye düşündüğünüz oluyor mu sayın bakan?

Türk'ün cevabı şöyleydi: "Hayır başka çare yoktu. 60 gün süren ölüm orucunun sona erdirilmesi için her türlü girişim yapıldı ve bu operasyon ölüm oruçlarına son verilmesi, gençlere ölüm orucu yapmaları konusunda baskı yapan teröristlere karşı yapıldı ama maalesef direnişle karşılaşıldı."

HAYATA DÖNÜŞ OPERASYONU NEDİR?
O GÜN NELER OLMUŞTU? 

[PAGE]


Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler, F tipi hücre sistemine geçişi engellemek amacıyla 20 Ekim 2000 tarihinde açlık grevi başlatmıştı. Eylemin, 19 Kasım’da ölüm orucuna dönüştürülmesi üzerine 19 Aralık tarihinde Bayrampaşa Cezaevi`nde başlatılan operasyonda 12 tutuklu ve hükümlü hayatını kaybetmişti.

JANDARMA DA JANDARMANIN SİLAHIYLA ÖLDÜ

Bu operasyon sırasında Ümraniye Kapalı Cezaevi'nde Uzman Çavuş Nurettin Kurt ile Çanakkale Kapalı Cezaevi'nde Mustafa Mutlu adlı iki asker de yaşamlarını yitirmişti. İlk olarak, Nurettin Kurt’un "teslim ol" çağrılarına ateşle karşılık veren mahkumlarca vurulduğu açıklanmıştı. Ancak Kurt’a yapılan otopside ölüme yol açan yaralanmaya “yüksek kinetik enerjili bir silahın” sebep olduğu belirlendi. Ümraniye Cezaevi’nden çıkarıldığı iddia edilen beş adet tabancanın içinde “yüksek kinetik enerjili silah” olarak kabul edilen uzun namlulu silahlar yoktu. Ayrıca silahın mahkûmlarda olmayan uzun namlulu bir silah olduğu belirlendi ve Kurt'un ölümüne yol açan silahın mahkûmlardan elde edildiği öne sürülen silahlar olmadığı ortaya çıktı. Raporda, ölüme yol açan silahın sadece Kalaşnikof ya da G-3 piyade tüfeği olabileceği belirtildi ve Kurt'un askerlerin silahıyla öldüğü kesinleşti.

TÜRK 'KALEŞNİKOFLA ATEŞ EDİLDİ' DEDİ İÇERDE KELEŞ YOKTU

Adli Tıp uzmanlarının raporlarına göre, Bayrampaşa Cezaevi'ne yapılan operasyon hakkında söylediği "Kalaşnikofla ateş ettiler" diyen bakan Türk'ün demeçlerinin asılsız olduğunu ortaya koymuştu. Rapor'a göre "koğuşlardan ateş edilmemiş, öldürücü dozun üzerinde gaz bombası kullanılmıştı".

KADINLAR SİNİR BOMBALARIYLA ÖLDÜLER

Bayrampaşa Kapalı Cezaevi'ndeki C-1 koğuşundaki kadın tutukluların güvenlik görevlilerinin kullandığı "göz yaşartıcı, gaz ve sinir bombalarının çıkardığı yangında öldükleri" belirlendi. Adli tıp uzmanlarının raporunda, yanarak ölen kadınların giysi parçaları ve ciltlerinde yanıcı olan solvent maddelerinin bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı. Yine Adli tıp raporuna göre silahlı bir direniş olmamıştı.

OPERASYONA KATILAN YÜZBAŞININ İTİRAFLARI 

[PAGE]



Emekli Binbaşı Zeki Bingöl, o tarihte yüzbaşı rütbesinde ve Bayrampaşa Cezaevi’ndeki operasyonun koordinatörüydü. Doğrudan tanığı olduğu olayları, 7 yıl sonra yazdığı kitapta anlatarak yankı yaratan Bingöl, NTV’nin sorularını şöyle yanıtladı.

Bingöl, sabah 04:55’te başlayan operasyonda ilk kurşunun atılmasını şöyle anlatıyor:

DUR’ İHTARI VE İLK KURŞUN 

“PKK koğuşu önünde bulunan bir tutuklu görülüyor, ona dur ihtarında bulunuluyor, o da kaçmaya tevessül ediyor, o esnada ateş ediliyor.

Zannediyorum ayağından vuruldu. Ondan sonra diğer koğuşlar kapının önüne çıkıp jandarmanın koğuş kapılarının tuttuğunu görünce, orta kısımda büyük bir ateş yakıldı böylece bütün birliklerin ileri gitmesi engellendi.”

Koridorlardan ilerleme imkanı kalmayınca güvenlik güçleri, koğuşların çatısına çıkıyor ve içeriye iki tip bomba atıyor. Emekli Binbaşı Bingöl, bu bombalardan birini daha önce hiç görmemiş:

BOMBA KARA KUVVETLERİ’NDEN GETİRİLMİŞ

Bizim envanterimizde olmayan, plastikten yapılmış, kauçuktan bir bomba kullanıldı. Adli Tıp Kurumu’nun, savcılığın tutanağında iki tip bombadan bahsedildi, gaz bombası olarak. Bir tanesi bizim kullandığımız, envanterimizde olan, dünya standartlarında kullanılan bir gaz bombasıdır; temeli biberdir, bildiğimiz acı biberdir, biberin yoğunlaştırılmış halidir. Diğeriyse Kara Kuvvetleri’nden getirilmiş bir bombaydı. Ben bunu daha önce görmemiştim.”

Operasyonun ardından tutulan tespit tutanağında operasyonu koordine eden Yüzbaşı Zeki Bingöl, dört bölük komutanı ve cezaevi savcısının imzaları bulunuyor. Üç imza yeriyse boş bırakılmış. Bingöl şöyle diyor:

TUTANAĞI İMZALAMAYA KORKTULAR

“Orada imzası olması gereken kişilerden birisi tabur komutanı, diğer iki kişi de İstanbul Cunhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ve Bayrampaşa Cezaevi savcısıdır. Onlar imzalamayınca imza yerleri boş bırakıldı.”

Zeki Bingöl, neden imzalanmadı sorusunun yanıtını kitabın 173. sayfasında şöyle anlatıyor:
…Çok garipti. Harekat emrini imzalayan General emri toplatıyor. Operasyona katılan birlikler isimlerini savcıdan saklıyordu. Hatta başsavcı bile imzalamıyordu. Çok garipti. Belli ki hepsi DHKP-C’den korkuyorlardı…Yani hiç kimse operasyon evraklarında adının geçmesini istemiyordu…