BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  MEDYA

Şöhret olacak çocuk nasıl da belli

Yıl 1977. Ankara'da bir memur evi. Bu kız çocuğunu tanıdınız mı? Şimdilerin ünlü oyuncusu, yazarı, televizyoncusu...

Abone ol

Yıl 1977. Ankara'da bir memur evi. Salonun baş köşesinde siyah beyaz televizyon... Koltuğa kurulup koca sazın tellerine dokunduran bu kız çocuğu azimli. Çok şey olacağı o günden belli. 

Uzuuun bir yol var önünde. Bir o kadar da sapa, ıssız, inişli çıkışlı bir yol. Dünya kederlerini yüklenmiş sırtına, çıkmış yola... Babadan uzak yıllar, babanın geri dönmediği yıllar... Zor yıllar.... Derken 19'unda, henüz 9 hafta bile tanımadığı bir adamın hayallerine takılıp girmiş ilk dünya evine.

 

Zeynep KURTBAY

İNTERNETHABER

Ankara'daki ailesini, okulunu geride bırakmış, ver elini Almanya. Flört edecek yaştayken kocası olmuş, daha öpüşmek nedir bilmezken kendinden 10 yaş büyük kocayla aynı yastığa baş koymuş.

Kötü kader Almanya'da da bırakmamış yakasını. Zor geçen bir 6 yıl daha. Sonra.. Üzerinde bir elbisesi bir çift ayakkabısı, elinde valizi bir başına çıkmış gelmiş İstanbul'a. Bundan sonrası sadece hayatta kalma mücadelesi değil. Medyada var olmaya hatta medyanın en çok ışıldayan figürlerinden biri olmaya uzanan bir direncin öyküsü..

Doğrusu yılmak bilmeyen azmine, akıllı bir profesör gibi acılarını çok iyi yönetmesine ve bütün bu akışdan alkışa değer bir hayat yaratmasına hayran olmamak elde değil.

ALMANCA BİLMEDEN ALMANCA OYUN OYNADI

'O kadar çok şey yapmak istiyordum ki sonunda her şey oldum' demişsiniz. Gerçekten de oldunuz mu?

Oyuncu olmak, olmak istediğim her şeyin en kısa yoluydu. Çok küçük yaştan itibaren yazıyordum. Tüm yakın çevremin ve ailemin itirazlarına rağmen sınavlara girdim. Tiyatro bölümünü kazandım. Sadece oyunculuk değil teori ve yazı dersleri de alıyorduk. Bir reji defteri tutarım üzerime adam tanımam.

Profesyonel hayat nasıl başladı?

İlk başladığım yer Berlin Tiyatro.. Tek kelime Almanca bilmeden sahneye çıktım. Almanca konuşup Türkçe tonluyorum. Millet alkıştan yerlere yatıyor. Ben ne söylüyorum diyorum. Bilmeden Almancayı. Çok ses getirdi o tiyatro. Kültür Bakanlığının özel projesiydi.

Çok şapkanız var? Tiyatro, televizyon, gazete, yazarlık... Hangisi daha baskın? Hangisi daha önde sizin için?

Oyunculuk için çok çaba vermeme rağmen yazı derim. Çünkü yazı hep vardı hayatımda hala da var ve hep baskın. Çok iyi yazı yazdığım zaman sevinçten uyuyamam ben.

Medya serüveniniz nasıl başladı? Büyük de bir hayran kitleniz vardı o yıllarda özellikle kadınlardan oluşan?

HBB'de bir televizyon programı yapıyordum. Kimin izlediğini bilmiyorum. Kamera olmadığı için elimizdeki görüntülerin üzerine ben başladım yazı yazmaya… Bunlar çok sevildi ve bir gün bir yayıncı dedi ki kitap yapalım, müthiş sattı. O kitap beni televizyon seyircisiyle buluşturan kitap oldu.

YAZARLIĞINI İLK KEŞFEDEN ZAFER MUTLU

Sonra onlara gazete okurları da eklendi. İlk gazete Sabah oldu; Günaydın ilavesi... Nasıl keşfedildiniz?

Zafer Mutlu Ercan Arıklı'ya demiş ki bu kıza iyi bak. Çok yakında Türkiyenin konuştuğu kız olacak demiş. Ercan Arıklı da demiş ki olmaz o kız çok esmer.  Sonra Emre İskeçeli aradı işte biliyorsun, 'Günaydın ilavesinde yazar msısınız' diye. Günaydın'a yazmaya başladım. Sen de ilk editörüm oldun. 6 ay sonra herkes ayrıldı Sabah'tan. Vatan'a geçtik hep birlikte.

DUR BAKALIM KIRILIYOR MU DİYE ATIYORLAR

Zafer Mutlu size ''Tedirginliklerini bir kenara bırak. Yoksa iş işten geçer'' demiş, öyle söylediniz bir röportajınızda... Bu öğüde ne kadar kulak verdiniz?

'Korkak olma' dedi. Görüntüm kırılgan… Aslında hiçbir zaman korkak olmadım. Aslında kırmaktan korkuyorum ben. Medya dünyasının şöyle bir vahşiliği var… Bir şeyi kırılgan gördükleri zaman dur bakalım kırılıyor mu diye atıyorlar, ahh kırılmadı… Sonra bir daha atıyorlar… Ben kırılmıyor olabilirim ama oyuncak da yapmayın beni ne gerek var. Habire yere habire yere...

İCLAL AYDIN'IN AKIL HOCALARI KİMLER?

İCLAL AYDIN'IN DERSİM HİKAYESİ

MARKASINI GELİŞTİRMEK İÇİN NELER YAPIYOR?

HABERTÜRK'TEKİ PROGRAMI SEKSAPELİTE KRİTERİNE Mİ TAKILDI?

ELİ SATIRLI YAZARLARA NASIL SESLENDİ?

ONLAR DA YARIN...

 

Yıl 1990... 19 yaşında bir tiyatrocunun peşine takılıp gittiği Berlin'de...