BIST 10.267
DOLAR 32,24
EURO 34,76
ALTIN 2.410,69

Şia'nın Şam'a Asıl Yenilgisi

Bugünlerde tüm dünya İslam’ın Kerbela’dan sonra en dilhun ikinci manzarasını ‘seyrediyor’. Suriye topraklarında vicdani...

Bugünlerde tüm dünya İslam’ın Kerbela’dan sonra en dilhun ikinci manzarasını ‘seyrediyor’. Suriye topraklarında vicdani tüm hasletlerini ve dahi kutsi tüm kıymetlerini siyasi iktidar hırsına kurban etmişliğin darb-ı misali olmuş Şam’ın veya Yezid’in dün Kerbela’da sahnelediği o mel’un cürmü bile unutturacak mezalimler yaşanıyor. Vahşet aynı, sebep aynı, kişilikler aynı, aradaki tek fark o vahşetin zarfı olan mekan, zaman ve aktörlerin isimleridir belki de.. Son örnekte şaşırtan bir şey varsa o da isimlerle iddiaların kahredici çelişkisidir.

O çelişki, el’an Şam’da Esed’in safında kaydı hayat şartıyla atalardan alınmış bir zulmün saltanatını idame ettirmek amacıyla savaşan Devrim Muhafızları veya Hizbullah militanların isimleriyle dünkü Şam’ın veya Yezid’in Kerbela’da katlettiği ‘Peygamber Ailesi’ne mensup masumların isimleri arasındaki benzerliktir. O günün pak isimlerini ne ölçüde kirlettiklerinin farkında olmayan bugünün katilleri adeta en katı yürekleri bile eriten ağıtlarla daha dün işlenmiş gibi tazeliğini muhafaza ettikleri Kerbela vahşetinin Katili Yezid’in yanında İmam Hüseyin’in ve ehlinin kafasını koparıyorlar. Belli ki insanlık Ali Şeriati’nin ‘Dine Karşı Din’ diye tasvir ettiği o amansız çelişkiyi bir kez daha yaşıyor; ‘Hüseyin’e Karşı Hüseyin’.

Anlaşılan Kerbela’dan Şam’a yola çıkanların maksadı Yezid’den intikam almak, İmam Hüseyin’e yardım etmek, ehli beytin cevru cefasına ağlayıp ağıt yakmak, onların mazlumiyetlerini paylaşmak değil, aksine Şam’ın iktidarına, saltanatına ve dahi zulmüne ortak olmak imiş.

Anlaşılan iki bin yıl önce Roma ile Kudüs arasında yaşanmış sürecin bir benzeri bugün Kerbela ile Şam arasında cereyan etmektedir. Hatırlarsanız Roma’yı hidayete erdirmek niyetiyle yola çıkan Pavlos, Roma’yı Hıristiyanlaştırmak yerine Hıristiyanlığı Romalılaştırmıştı. Şia literatüründe Kerbela mazlumiyet ve masumiyeti Şam ise zulmü ve günahı simgeler. Özellikle İran Devrimi bağlamında Şia’nın zulme karşı direniş geleneği olduğuna dair epey edebiyat üretilmişti. Oysa bu algı bugün İran yönetimi tarafından adeta ters yüz edilmiştir. Belli ki İran ve Hizbullah artık ‘Şiat-u Ali’ olmaktan vazgeçip ‘Şiat-u Yezid’ olmuştur. Hakikatte ‘Şia’t-Ali’ deyimi adaletin tarafında olmaktır. Ne var ki, o iddianın sahipleri şimdi zulmün taraftarları oluverdiler. ‘Ökçeleri üzere geriye dönmek’ denilen savrulma da böyle bir şey olsa gerek.

Demek ki, Şia adeta 1400 yıllık iddiasından vaz geçip kendisine karşı başlattığı mücadelede Şam’a ikinci kez yenik düşmüştür. Ne var ki birinci mağlubiyeti asil bir izzet iken ikincisi tam bir zillet olmuştur. Çünkü ilkinde bedenini kaybetmişti, şimdi ise kimliğini ve benliğini teşkil eden ruhunu yitirdi. Bu da tarihe Şia’nın Şam’a karşı asıl yenilgisi olarak geçecektir.