BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99

Sezer'in de mallarına el konulmalıdır!

Bir hukukçu olmama rağmen, artık kanaat getirdim ki, bu memleketin ilerlemesinin önündeki en büyük set, bazı hukukçuların ortaya koyduğu sığ yorumlar ve aldığı çağdışı kararlardır..

Bir memleketin ilerlemesine katkı sağlayacak en önemli iki konudan biri “ekonomi”, diğeri ise “özgürlük”tür..

Dış politikadaki açılımlar, eğitim, sağlık ve teknik altyapıda gerekli olan yatırımlar dahi bu iki konu ile direkt bağlantılıdır..

Bugün Türkiye’nin en önemli iki probleminden biri ekonomi ise, bunun sebebi hala özelleştirmenin tamamlanamaması ve yabancı sermaye akışının gecikmesidir..

Özelleştirmenin tamamlanamaması ve yabancı sermaye akışının gecikmesinin müsebbiplerinden en önemlisi ise, ne yazık ki yargı kurumudur..

Bununla beraber, bugün Türkiye’nin en önemli iki probleminden biri türban ve eğitimde katsayı eşitsizliği ise, bunun en önemli sebebi, yine yargı kurumunun almış olduğu çağdışı kararlardır..

Tabii, bütün bunların gerisinde yatan ana sebep, vatanseverlik kavramının içinin hala doldurulamamış olmasıdır..

Bir tarafta, kalkıp “Türkiye’nin dış ve iç borcu katlanarak artıyor” diyeceksiniz; diğer tarafta “Petkim, Türk Telekom, Tüpraş, Erdemir, THY özelleştirilemez” diyeceksiniz..

Bunu söylerken, vatanseverlik olgusunu ortaya atacaksınız..

Oysa, ben vatansever olduğum için özelleştirme yapılmasını istiyorum..

Ve ben Türkiye’yi çok sevdiğim için, Türk şirketlerinin gerekiyorsa, yani daha fazla para verecekler ise, yabancılara satılmasını istiyorum..

İşte bu yüzden, ATO Başkanı Sinan Aygün’ün yabancı ürünleri boykot çağrısı Türkiye’nin menfaatlerini koruyan değil, Türkiye’de serbest rekabeti önleyen, dolayısıyla kalitesizliği, istemeyerek de olsa teşvik eden bir yaklaşımdan başka bir şey değildir..

Ne ilginçtir ki, ATO Başkanı Sinan Aygün, bu tür çalışmaları Microsoft’un yazılımlarından destek alarak gerçekleştirmektedir!.

Bugün Türkiye’de akaryakıt istasyonlarından en güvenilir olanları BP, Shell gibi yabancı sermaye şirketleri değil midir?

Bununla beraber Aydın Doğan’a ait bulunan Petrol Ofisi ile Koç Holding’e ait bulunan Opet istasyonlarının her geçen gün daha kaliteli ürün, daha nezih bir ortam ve daha hızlı hizmet sunduğunu kim inkar edebilir?

Bundan beş-altı yıl önce Anadolu’ya gidenler, mezbele gibi duran Petrol Ofisi istasyonlarından akaryakıt almamak için büyük şehirlerin merkezinden depoyu tam olarak doldurup yola çıkmıyor muydu?

Shell ve BP yabancı sermaye yatırımı; Petrol Ofisi ise özelleştirilip Türk sermayesine aktarılan bir şirket..

Şimdi ise, bir başka Türk olan İsmail Aytemiz’e ait Aytemiz Petrol’ün % 50’sine bir başka Türk şirketi olan Ciner Grubu’nun ortak olması ile rekabet ortamı daha da genişleyip daha iyi hizmet ve ürün alma imkanı doğmayacak mı?

Tamam, batık bankaların sahiplerinin bu memlekete getirdiği yükü tartışalım; ama bu memlekete, yan gelirleriyle birlikte 25 milyar dolar getirecek olan 2-B yasasını veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in "görev zararını", yani Türkiye’ye yüklediği “fatura”yı neden tartışmıyoruz?

Türkiye’nin elde edeceği 25 milyar doların gelmesini engelleyen Cumhurbaşkanı Sezer, bu vetosuyla, “kanunsuz” bir şekilde oturup emlak ve kira vergisini de ödemeyenlerin suçuna ortaklık etmiş olmuyor mu?

Tam tersine hukukçu olan birinin, bu yasanın çıkması için öncülük etmesi gerekmiyor mu?

“Vatanseverlik” bu mudur?

Memlekete “pahalıya” patlayan bir vetoyu savunmak “ucuz” bir vatanseverlik numunesi değil midir?

Anayasa Mahkemesi üyeliği döneminde, “türban üniversitelerde takılamaz” diyerek, bugünkü diktacı tavrın devam etmesini sağlayanların sığındığı limanın “ortaklarından” biri de yine, “hukukçu” Cumhurbaşkanı Sezer değil midir?

Çağın gerisinde kalmış olan bu sığ kararların altına imza atmış olanların hem özgürlüklerin budanmasında hem de ekonominin ilerleme kaydetmesinin engellenmesinde “hukukçu” kimliklerinin olması, bu toplumun en büyük sorunlarından biri değil, en büyük sorunudur..

Ekonomisi güçlü olmayan, özgürlük anlayışı çağdaşlıkla donanmamış bulunan bir ülkenin, bulunduğu konum ne kadar stratejik, varisi olduğu devletin kudreti ne kadar büyük olursa olsun, o ülkenin ilerleyebilmesi mümkün müdür?

Ben bu güne kadar, koltuğunda oturan kişinin ellerinin olmadığı, ya da elleri olan bir sürücü kullansa da benzini bitmiş bir Ferrari’nin ilerlediğini ne duydum ne de gördüm!.