Sezer'in de mallarına el konulmalıdır!
Bir hukukçu olmama rağmen, artık kanaat getirdim ki, bu memleketin
ilerlemesinin önündeki en büyük set, bazı hukukçuların ortaya
koyduğu sığ yorumlar ve aldığı çağdışı kararlardır..
Bir memleketin ilerlemesine katkı sağlayacak en önemli iki konudan
biri “ekonomi”, diğeri ise “özgürlük”tür..
Dış politikadaki açılımlar, eğitim, sağlık ve teknik altyapıda
gerekli olan yatırımlar dahi bu iki konu ile direkt
bağlantılıdır..
Bugün Türkiye’nin en önemli iki probleminden biri ekonomi ise,
bunun sebebi hala özelleştirmenin tamamlanamaması ve yabancı
sermaye akışının gecikmesidir..
Özelleştirmenin tamamlanamaması ve yabancı sermaye akışının
gecikmesinin müsebbiplerinden en önemlisi ise, ne yazık ki yargı
kurumudur..
Bununla beraber, bugün Türkiye’nin en önemli iki probleminden biri
türban ve eğitimde katsayı eşitsizliği ise, bunun en önemli sebebi,
yine yargı kurumunun almış olduğu çağdışı kararlardır..
Tabii, bütün bunların gerisinde yatan ana sebep, vatanseverlik
kavramının içinin hala doldurulamamış olmasıdır..
Bir tarafta, kalkıp “Türkiye’nin dış ve iç borcu katlanarak
artıyor” diyeceksiniz; diğer tarafta “Petkim, Türk Telekom, Tüpraş,
Erdemir, THY özelleştirilemez” diyeceksiniz..
Bunu söylerken, vatanseverlik olgusunu ortaya atacaksınız..
Oysa, ben vatansever olduğum için özelleştirme yapılmasını
istiyorum..
Ve ben Türkiye’yi çok sevdiğim için, Türk şirketlerinin
gerekiyorsa, yani daha fazla para verecekler ise, yabancılara
satılmasını istiyorum..
İşte bu yüzden, ATO Başkanı Sinan Aygün’ün yabancı ürünleri boykot
çağrısı Türkiye’nin menfaatlerini koruyan değil, Türkiye’de serbest
rekabeti önleyen, dolayısıyla kalitesizliği, istemeyerek de olsa
teşvik eden bir yaklaşımdan başka bir şey değildir..
Ne ilginçtir ki, ATO Başkanı Sinan Aygün, bu tür çalışmaları
Microsoft’un yazılımlarından destek alarak
gerçekleştirmektedir!.
Bugün Türkiye’de akaryakıt istasyonlarından en güvenilir olanları
BP, Shell gibi yabancı sermaye şirketleri değil midir?
Bununla beraber Aydın Doğan’a ait bulunan Petrol Ofisi ile Koç
Holding’e ait bulunan Opet istasyonlarının her geçen gün daha
kaliteli ürün, daha nezih bir ortam ve daha hızlı hizmet sunduğunu
kim inkar edebilir?
Bundan beş-altı yıl önce Anadolu’ya gidenler, mezbele gibi duran
Petrol Ofisi istasyonlarından akaryakıt almamak için büyük
şehirlerin merkezinden depoyu tam olarak doldurup yola çıkmıyor
muydu?
Shell ve BP yabancı sermaye yatırımı; Petrol Ofisi ise
özelleştirilip Türk sermayesine aktarılan bir şirket..
Şimdi ise, bir başka Türk olan İsmail Aytemiz’e ait Aytemiz
Petrol’ün % 50’sine bir başka Türk şirketi olan Ciner Grubu’nun
ortak olması ile rekabet ortamı daha da genişleyip daha iyi hizmet
ve ürün alma imkanı doğmayacak mı?
Tamam, batık bankaların sahiplerinin bu memlekete getirdiği yükü
tartışalım; ama bu memlekete, yan gelirleriyle birlikte 25 milyar
dolar getirecek olan 2-B yasasını veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer’in "görev zararını", yani Türkiye’ye yüklediği
“fatura”yı neden tartışmıyoruz?
Türkiye’nin elde edeceği 25 milyar doların gelmesini engelleyen
Cumhurbaşkanı Sezer, bu vetosuyla, “kanunsuz” bir şekilde oturup
emlak ve kira vergisini de ödemeyenlerin suçuna ortaklık etmiş
olmuyor mu?
Tam tersine hukukçu olan birinin, bu yasanın çıkması için öncülük
etmesi gerekmiyor mu?
“Vatanseverlik” bu mudur?
Memlekete “pahalıya” patlayan bir vetoyu savunmak “ucuz” bir
vatanseverlik numunesi değil midir?
Anayasa Mahkemesi üyeliği döneminde, “türban üniversitelerde
takılamaz” diyerek, bugünkü diktacı tavrın devam etmesini
sağlayanların sığındığı limanın “ortaklarından” biri de yine,
“hukukçu” Cumhurbaşkanı Sezer değil midir?
Çağın gerisinde kalmış olan bu sığ kararların altına imza atmış
olanların hem özgürlüklerin budanmasında hem de ekonominin ilerleme
kaydetmesinin engellenmesinde “hukukçu” kimliklerinin olması, bu
toplumun en büyük sorunlarından biri değil, en büyük
sorunudur..
Ekonomisi güçlü olmayan, özgürlük anlayışı çağdaşlıkla donanmamış
bulunan bir ülkenin, bulunduğu konum ne kadar stratejik, varisi
olduğu devletin kudreti ne kadar büyük olursa olsun, o ülkenin
ilerleyebilmesi mümkün müdür?
Ben bu güne kadar, koltuğunda oturan kişinin ellerinin olmadığı, ya
da elleri olan bir sürücü kullansa da benzini bitmiş bir
Ferrari’nin ilerlediğini ne duydum ne de gördüm!.