BIST 10.199
DOLAR 32,36
EURO 34,66
ALTIN 2.391,43
HABER /  GÜNCEL

Şemdin Sakık Öcalan'ı anlattı

Bir dönem terör örgütü PKK'nın iki numaralı adamıydı. Şemdin Sakık pişmanlık yasasından yararlanmak için çıktığı duruşmada eski lideri Öcalan'ı bakın nasıl anlattı?

Abone ol

Terör örgütü PKK'nın sözde üst düzey sorumlularından Şemdin Sakık, mahkemede yaptığı savunmada, ''PKK Abdullah Öcalan'ın ailesi, çiftliği, aşireti, çetesi, tarikatı ve mafya şebekesiydi'' dedi. Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak amacıyla yaptığı başvurunun değerlendirilmesi amacıyla Diyarbakır 4 No'lu Ağır Ceza Mahkemesi'nde duruşma yapıldı. Sakık duruşmada, okuduğu 10 sayfalık savunmasını mahkemeye sundu. Sakık savunmasında şu ifadelere yer verdi: ''Şefimizin ikinci, üçüncü adamları yoktu. Hatta adamları bile yoktu. İkinci adamları yerine soytarıları, hizmetçileri ve dalkavukları vardı. Soytarı ve hizmetçilik görevi kadınlara, dalkavukluk ise erkeklere verilmişti. Örgüt içinde ikinci adam yoktu. Zira mensubu olduğum örgüt Apocular ismiyle ortaya çıkmış ve son ana kadar tek kişinin örgütü olarak kalmıştı. Bu oluşumda ikinci adam kurumu olmadığı gibi böyle bir söylemde bulunmak bile kendi başına bir suçtu. Hatta lider dediğimiz şefe benzer hareketlerde bulunmak (parti önderliğini taklit ediyor, yerine göz dikmiş) değerlendirmesine ve o kişinin sert biçimde cezalandırılmasına neden olunuyordu. Hatta Öcalan gibi konuşmak yaşamak, hareketlerde bulunmak ona benzemeye çalışmak bile suçtu. Bu zat hep 'ben' kelimesini kullandığı için bu hitap tarzı militanlara yasaklanmış ve 'ben' yerine 'biz' demek zorunda bırakılmışlardı. PKK Abdullah Öcalan'ın ailesi, çiftliği, aşireti, çetesi, tarikatı ve mafya şebekesiydi. Kendisini tek adam sanan birisi vardı ama kesinlikle ikinci adam yoktu. Bir tane bir ve sayısız sıfırlar vardı. yarım adamlar bile yoktu.'' Sakık, 1978-1990 yıllarında PKK'nın en üst yönetim organının politbüro olduğunu ve sosyalist ideolojiyi özümsediğini ve sosyalizmin müritliğine erdiğini belirterek, 7 ya da 9 kişiden oluşan bu sözde kurumun görevinin terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın talimatlarını örgüt kararına dönüştürme ve örgütü bu talimatlar doğrultusunda sevk ve idare etme olduğunu kaydetti. PKK'nın oluşum ve işleyiş tarzından haberdar olanların, bu oluşumun belli kuralları ve yerleşik ilkeleri olmadığını tümüyle Abdullah Öcalan'ın dudaklarından dökülen çelişkili cümlelerle yönetildiğini, teşkilat modellerinin kağıt üzerinde kaldığını ya da sürekli dağılıp bozulduğunu bildiklerini belirten Sakık, ''Yine bilinir ki gelmiş geçmiş örgüt başları arasında en çok arkadaşını öldürten adam unvanı Öcalan'a aittir. Bunların yaklaşık otuz tanesinin dramını Apo isimli kitabımda yazdım. Ve şimdi size soruyorum böyle bir psikopatın oluşturduğu yönetimleri ciddiye almak ne kadar doğru olabilir'' dedi. -SADDAM HÜSEYİN'İN MECLİSİ GİBİ...- Sakık savunmasında, örgütün merkez komitesinin 30-35 kişiden oluştuğunu ve kimlerin komitede yeralacağını terör örgütü elebaşı Öcalan'ın belirlediğini kaydetti. Terör örgütü elebaşı Öcalan'ın istediği zaman istediği kişinin görevine son verdiğini kaydeden Sakık, şöyle devam etti: ''Bu komite kağıt üzerinde etkili, yetkili; ama pratik olarak Saddam Hüseyin'in meclisinden pek farklı değildi. Örgütün bütün önemli kararlarını Abdullah Öcalan ya da örgüt kongreleri verir. Örgütte olduğum dönemde toplam 5 kongre yapıldı. Bir tanesine tek katıldım. 1995-96 kışında bulunduğum Kuzey Irak'ta merkez karargah denilen kampın askeri işleriyle görevlendirildim ve iki ay sonra tutuklandım. Öcalan'ın militanları tasfiye etme tarzına aşina olanlar bu görevin neden bana verildiğini bilirler. Buna yükseltip sonradan düşürme taktiği derler. Yüksekten düşürülen daha çok incinir ve kırılmadık yer kalmaz. Bu bir görev değil, tuzaktı. Örgütün üst düzey sorumlularının kimler olduğunu öğrenmek istiyorsanız bunu tespit etmek çok kolaydır. Suriye, Irak ve İran kamplarından çıkmayan Türkiye sınırlarını geçmeyen ya da sınıra yakın alanlarda görevlendirilen kadrolar üst düzey ve dolayısıyla yaşatılması gereken militanlardır. Türkiye'nin içlerine doğru savrulan riskli bölgelere gönderilen militanlar ise gözden çıkarılanlardır. PKK'da bir kişinin ölmesi gerekiyorsa ona bölge sorumlulukları verilir ve riskli bölgelere gönderilir. Bana hep böyle yapıldı. Üst düzey sorumlu olduğum için değil, bir an önce tasfiye olmam gerektiği için bölgeden bölgeye dolaştırıldım.''