BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99

Sağlıkçılar sağlıksız!

Fiziksel veya ruhsal, her insan potansiyel bir hasta adayıdır.

Yediği/içtiği dokunur, hastaneye gider.

Çocuğu üşütür; yavrusunu kaptığı gibi hastaneye koşar.

Gerek kendi gerekse sevdikleri adına sağlık, herkesin en hassas noktası.

AK Parti’nin sandığa yansıyan başarısında sağlık uygulamaları ilk sırada.

İstediği eczaneden ilaç alma, istediği hastanede tedavi görme gibi “lüksleri” Türkiye halkı, AK Parti iktidarında gördü.

Halk bu hizmeti almaktan, hükümet de halkına bu hizmeti sunmaktan memnun.

Peki aracılar, özel sağlık kuruluşları; onlar bu işten memnun mu?

Burada biraz kalalım.

Sağlık işletmecileri, kendi üzerilerinden popülizm yapılmasından rahatsızlar.

Bunun son örneğini Libyalı hastalar konusunda yaşadılar.

Libyalı mevkidaşı Abdurrahim el Kib ile görüşen Başbakan Erdoğan, görüşme sonrası yaptığı açıklamada Libyalı hastalardan farklı ve fahiş ücret alan hastanelerin üzerine gideceklerini söyledi.

Konuyu anlamak için birkaç hastane işletmecisi ile görüştüğümde meseleyi bir de onların gözüyle anlamaya çalıştım.

“Burası liberal piyasa kuralları ile yönetilen bir ülke değil mi?” diye sordu biri.

“Ücretini ödeyen ister beş yıldızlı, ister iki yıldızlı otelde kalır. İsteyen balığı Eminönü'de tekneden, isteyen boğazda yer. Libyalı hastalar isterse devlet hastanesinde tedavi görür isterse, daha doğrusu bütçesi müsaitse, gelir tedavisini bizden alır. O zaman bu şikâyet niye? Biz de işletme değil miyiz; biz de vergi ödemiyor muyuz; ben vergimi geciktirdiğimde bana "Sen sağlıkçısın; senden ceza almayalım"mı deniyor; bizim de giderlerimiz yok mu?”

Libyalı hastaları tedavi etmenin de çok kolay olmadığını söylüyor sağlık işletmecileri.

Saç ekimi isteyen, burun kaldırma talebinde bulunan, hemşireleri rahatsız eden, vuran, kıran döken…

Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil’in geçen aylarda yaptığı ziyarette İzmir deki hastanelerde tedavileri süren Libyalı hastalar hakkında, "Yanlış davranışlarda bulunan hastalar adına özür diliyorum" açıklaması da, hastane sahiplerinin bu şikâyetlerini doğruluyor.

Libyalı misafirlerimizin yaşadıkları tarvmaların ruh ve bedenlerine etkisinin sonuçları bunlar; hiç şüphesiz…

Özel sağlık işletmecileri, devletle "rekabet" içinde olmanın sıkıntısını yaşıyorlar kısaca...

Pek yakında, geçmiş yıllarda eczacılarla Çalışma ve Sağlık Bakanlıkları arasında yaşanan krizin bir benzerini, bu kez özel sağlık işletmeleri ve ilgili bakanlıklar arasında görebiliriz.

Muayene ve ameliyat ücretlerinden alınan farkların abartılı bulunmasını ve devlet tarafından bu farklara uygulanan cezaların artırılmasını anlamakta zorlanıyorlar.

Çocuğumu kolejde okutmak istiyorum ama çok para istiyorlar” şeklindeki bir şikâyet kadar saçma ve tuhaf buluyorlar, aldıkları farklardan duyulan rahatsızlığı.

“Biz de özel sektörüz. Biz de vergi ödüyor, insan istihdam ediyor ve ticaret yapıyoruz” diyorlar.

Sağlık Bakanlığı tarafından yürürlüğe konan yeni uygulama sonrası pek çok hastane, devletle sözleşme imzalamayarak, dışarıdan hasta kabulunu durdurabilir.

Bunu onlar da istemiyor.

Devletle çalışırken günde bin hasta alıyorsam beş yüz kişilik istihdam sağlıyorum. Sözleşmeden çıktığımda hasta sayısı da çalışan sayısı da yarı yarıya düşer” diyorlar ki haksız da sayılmazlar.

Sağlık konusunda hepimiz hassasız ancak sağlık işletmecileri şu sıralar daha bir hassas.

Biraz kulak kabartılmalı.