BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,96
ALTIN 2.421,77
HABER /  GÜNCEL

PKK'nın kötü polisi Ruşen Çakır'a konuştu

Terör örgütü PKK ne zaman ve nasıl çekilecek? Gazeteci Ruşen Çakır, merak edilen sorunun yanıtını K. Irak'ta buldu.

Abone ol

Sert demeçleriyle Türk basınında 'kötü polis' olarak bilinen KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan ve PKK’nın en üst düzey kadın yöneticilerinden Delal Amed, çekilmenin kısa bir süre içinde başlayacağını, ancak tamamlanmasının zaman alacağını söyledi...

Çekilme için yasal güvence taleplerinden vazgeçtiği izlenimini veren Kalkan, Öcalan'ın mektubunun kendilerini tatmin ettiğini açıkladı.

Akillerin yarısının kadın olması gerektiğini belirten Kalkan, eksiklere rağmen girişimi önemsiyor.

KARADENİZ'DEN K. IRAK'A ÇEKİLME 6 AY

Kalkan ayrıca dağlarda eriyen kar nedeniyle Haziran ortasına kadar dereleri geçmenin imkansız olduğunu söylüyor. Kalkan, Karadeniz'den K. Irak'a yürüyüşün 6 ayı bulabileceğını belirtiyor.

ÇEKİLİYORUZ

Vatan yazarı Ruşen Çakır, K. Irak'ta PKK'nın KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran Kalkan ve  PKK’nın en üst düzey kadın yöneticilerinden, YJA Star adı silahlı kadın birliklerinin başındaki Delal Amed ile görüştü. Gazetenin manşetine taşınan Kalkan'ın "çekiliyoruz" sözü yer aldı. Çakır sordu, Kalkan ve Amed cevap verdi.

‘Hiç tereddüdümüz kalmadı’

- Geri çekilme noktasında herhangi bir sorun yok değil mi?

Kalkan:
Yoktur, bizden yana ciddi sorun olacak bir durum yok. Fakat tabii ki koşulların oluşması, pratikleşmesi gerekiyor. Çekilme bir saatlik, bir günlük iş değil.

- Daha önce “yasal güvence” gibi talepler vardı. Bu tür sorunlar bitti mi?

Kalkan:
Önemli ölçüde bittiği kanaatindeyim. Bu konudaki açıklamayı birkaç gün içinde yönetim yapacak. Sanmıyorum ki sorun olsun. Fakat yönetimimizin bazı görüşleri, önerileri, talepleri olabilir.

- Siz Öcalan’ın son mektubunu görmüş olmalısınız. Sizi tatmin etti mi?

Kalkan:
Gördüm, evet tatmin etti.

- Son dönemde sizin de dahil olduğu üst düzey yöneticilerin yaptıkları açıklamalarda hep bazı tereddütler vardı, anlaşılan bunlar kalmamış.

Kalkan:
Evet, kalmadı. Aslında bizim o açıklamalarımız gerillanın ikna edilmesine dönüktü. Yıllardır oluşmuş bir sistem, bir çalışma ve mücadele var. İnsanlar oralara kolay gitmemişler, boşa gitmemişler, bir amaç uğruna gitmişler. Bunu tersine çevirmek bir anda, öyle kolay olacak bir iş değil. Bir de salt kuru bir emirle de olmuyor. Askerdirler tabii ama bir amaç uğruna mücadele ediyorlar, yani mecburi askerlik yapmıyorlar. Onları ancak Önder Öcalan ikna edebilirdi. Bu nedenle biz “İmralı’dan daha çok çağrı, mesaj gelmeli” dedik; bunlar yerine geliyor.

‘Elimizde silah olmayacak’

- Sonuçta gerillayı ikna konusunu aşmışa benziyorsunuz...

Kalkan: Başlangıç açısından öyle. Tümü ne olur, o sürece bağlı.

- Sürecin başından bu yana dağdakiler ne tür beklenti ve kaygı dile getirdi?

Delal Amed:
Bu yıl yeni bir hamle süreci başlayacaktı. Tüm hazırlıklar, motivasyon buna dönüktü. Çok kararlıydılar, ama yeni süreçle birlikte en çok Önderlik’in (Öcalan) durumunu dile getirdiler. Somut adımlar bekliyorlar. Ayrıca hükümetten somut adımlar görmek istiyorlar. Bir de, geçmişte atmış olduğumuz çok sayıda adıma hükümetlerden karşılık gelmemiş olmasının yarattığı kaygı var.

- Bir ara “Hükümet geri çekilmeyle zaman mı kazanmak istiyor” diye özetlenebilecek kaygılar dile getiriyordunuz. Öcalan’ın son mektubuyla bu da bitti mi?

Kalkan:
Yönetim olarak bu konuyu enine boyuna tartıştık. Böyle bir anlaşma olmadığını, durumun siyasi süreç değerlendirmesinden kaynaklandığını, bir görüş ve strateji belirleyerek mücadele edip birtakım şeyleri değiştirmemiz gerektiğini anladık. İmralı’dan bize gelen mesaj, verilen bilgiler bu temeldedir. Artık şunu biliyoruz: Birileri bize hazır bir şeyler vermeyecek, bizler yöntemi değiştirerek mücadele edeceğiz ve kazanacağımıza da inanıyoruz.

- Anladığım kadarıyla “Hükümetin çok net bir çözüm projesi olmasa bile, biz bu süreçte, yeni yöntemlerle bir çözüm çıkartabiliriz” diyorsunuz.

Kalkan:
Doğrudur. Açık söyleyeyim: Net bir proje göremiyoruz. Hiç yok da değil, bazı söylemler var, fakat çok kopuk birbirinden ve muğlak. Biz buna rağmen, kendi kararımızla yapıyoruz. Çünkü her şeyin önü açılsın istiyoruz. Sanki her şeyin önünü PKK tıkıyormuş gibi bir hava yaratılmak istendi. Zaten değildik ama onlara göre de engel olmaktan çıkıyoruz ama tabii ki bir kenara çekilmiyoruz. Bu süreç de yeni başlayan bir mücadele süreci.

- Ama bu süreçte elinizde silah olmayacak...

Kalkan:
Olmayacak tabii ki. Risklidir, bir mücadeleye başladığınızda sonuç garanti değildir ama koşulların bizden yana olduğu kanaatindeyim.

Akillerin en az yarısı kadın olmalıydı

- Akil insanların faaliyetlerine ne diyorsunuz?

Kalkan: Öncelikle en az yarısı kadınlardan oluşmalıydı. İçeriği yetersiz, oluşumu zayıf, bileşimi bize göre tek yanlı kaldı, planlaması az, ama bütün bunlara rağmen 67 insan İstanbul’dan Şemdinli’ye kadar gitmişler, halkla tartışıyorlar. Belki de ilk defa basın ve siyasi partiler dışında toplumda bu sorunlar tartışılıyor. Bunu çok önemsiyorum. Bu sürse, engel konulmasa, daha da geliştirilse eksiklikler giderilebilir. Toplum doğruyu bulur.

‘Demir kapı geri çekilmeli’

- Esas sürecin geri çekilmeden sonra başlayacağını çok dile getirdiniz. Burada sizi beklerken sohbet ederken birisi “Demir kapı geri çekilmedir” dedi.

Kalkan: Devletin bölgede çok daha fazla gücü var. Bizim çekilmemiz, bu bölgenin tümüyle savaş gücünden arınmasını ifade etmeli. O zaman siyaset öne çıkabilir, toplumun değişik kesimleri görüşlerini daha rahat, özgürce ifade edebilir. Bu anlamda geri çekilme önemli ama esas olan siyasi çözüm, siyasi iradenin atacağı adımdır.

PKK’daki ‘Şahin Kanat’ HPG’dir

- Size ve Cemil Bayık’a PKK içinde “şahinlik” atfediliyor. Bu doğru mu?

Kalkan: (Delal Amed’e dönerek) Şahinler HPG’dir (PKK’nın silahlı gücü). PKK’yi ister silahla, ister ideolojik/politik yollarla tasfiye etmek isteyenler hem zaman, hem güçlerini boşuna harcar. Ama PKK’yi anlayarak, onunla uzlaşarak çok şey kazanabilirler. Biz buna açığız, esnek bir partiyiz. Biz bir partiyiz fakat bu parti insanlardan oluşuyor. Mesela Önder Apo’nun düşünce ve kavrayış gücüyle benimkisi bir değil. Kendisini 40 yıldır tanırım. O büyük düşünce gücü olmasaydı bu kadar şey gelişmezdi. Aramızda farklılıklar var tabii ki. Herkes bilinçli şekilde bir amaç için katılmış. Ama bizde sistem oluştu, oturup tartışıyoruz. Resmi toplantılarda tartışma özgürlüğü tamdır. Sonunda bir karar çıktığında onu kabul edip uygulamak önemli. Görüşlerimiz birbirine yakın ama her şeyde yüzde 100 aynı değiliz.

‘İyi polis kötü polis’

- Bana göre özellikle kritik dönemlerde mesela Murat Karayılan Türk basınına ılımlı mesajlar veriyor, yani “iyi polis” oluyor; mesela siz veya Cemil Bayık da Kürt basınına “devrimci halk savaşı” gibi konuları öne çıkartıp sert mesajlar veriyorsunuz, yani “kötü polis” oluyorsunuz.

Kalkan: Görev gereği de olabilir. Bizlerin hangi görevleri yürüttüğünü bilmek lazım. Birçok örgüt ve partide bu tür görev paylaşımları vardır, bizde neden olmasın?

- Hep birlikte verdiğiniz o fotoğraf birlik içinde olduğunuzu göstermek için miydi?

Kalkan: Öyle çok fotoğraf var ama basına vermiyorduk. Bu süreç gelişince ve heyet olunca basına verildi. Bundan bir ay önce bütün arkadaşların olduğu toplantılar yaptık.

‘Öcalan’dan duymak istiyorlar’

- Şu anda süreç hakkında üst yönetimde hiçbir sorun yok diyebiliyor musunuz?

Kalkan: Üst yönetimimizde yoktur. Bazı tartışmalar oluyor ama şimdiye kadar karar almada hiçbir sorun yaşamadık. Önder Apo’ya da aktardık. Fakat sadece yönetim çekilmiyor. Orta kademe komuta, savaşçı güç süreci anlamakta biraz zorlanıyor. Bilinç düzeyleri ve tecrübeleri bir yana heyecanlılar da. Duygu ve tepkiyle hareket edebiliyorlar. “Örgüt ne derse yaparız ama niye böyle oldu?” diye soruyor, anlamak istiyorlar. Bir de “Gerçekten Önder Apo böyle söylüyor mu? O zaman biz görmek istiyoruz” diyenler de vardı.

- Buradan bir arıza çıkabilir mi?

Kalkan: Çekilme başladıktan sonra Önder Apo’nun önü açılır, daha etkili hitap etme imkanları artarsa çıkmaz. Çıksa da ciddi bir sorun olmaz. Eğer Önder Apo’nun gerillaya hitap etme imkanı olmazsa biz bu gücü yönetim olarak çekemeyiz. Çekilme başlayacak ama herkes bir şeyleri görmek isteyecek. Apo’nun örgüte doğrudan hitap etme imkanları geliştirilirse, Meclis’in siyaseti demokratikleştirme çalışmaları gelişirse sorun kalmaz.

‘Sürecin sonunda neler olacak?’

- Süreç sorunsuz ilerlerse sonunda ne olacak?

Kalkan: Karşılıklı adımlar atılırsa hızla sonuç alınabilir. Sonuçta şu olacak: Türkiye’nin mevcut durumunda köklü siyasi değişiklikler olacak. Yeni anayasa Kürtleri ve diğer azınlıkları inkar eden, tekçi bir anayasa olarak mı kalacak yoksa çoğulcu mu olacak? Ardından buna uygun yasal düzenlemeler tabii ki. Kürt sorunu hem çok zor, hem çok kolay bir sorun. Yeter ki çoğulcu bir zihniyet olsun.

Karlar eriyince her yer dere olur, onları geçmek zor

- Soru: Murat Karayılan çekilmenin sonbaharı bulabileceğini söylemişti. O kadar zaman alır mı?

Delal Amed: Alır tabii, fazlasıyla alır. Belli hazırlıklar lazım. Sonuçta biz nasıl girdiysek öyle çıkacağız. Güvenlik tedbirlerinin alınması gerekir ki bunu kendimiz sağlayacağız, kimseden öyle bir beklentimiz yok. Bir de güçlerimiz sayıca çok, yani zaman alır.

- Soru: Ama startın verilmesi zaman almaz herhalde. Yakınlardaki güçlerin çekilmesi de başlar...

Amed: Evet başlar. Başlatmada sorun yok ama hepsinin çekilmesi zaman alır.

Kalkan: Dağlar hep kardır. Karlar eriyince her dere bir çay olacak. Onları geçmek bu mevsimde çok zordur. Haziran ortasına kadar birçok suyu geçmek imkansız. Ayrıca Karadeniz’den bir birim yola çıksa Dersim’e 3 ayda gelir. Dersim’den buraya da yürüse 3 ay.

- Soru: Madem devletle anlaşmalı bir çekilme yaşanacak, herkesin girdikleri gibi çıkması gerekmeyebilir. Belli noktalarda toplanıp, kamuoyunun bilgisi olmadan karayoluyla gidebilirler.

Kalkan: Böyle bir şey bizim için gerekli değil. Doğru da bulmayız. Öyle bir anlaşma yok. Önder Apo’nun BDP, Avrupa ve bizimle yürüttüğü tartışmalardan sonra aldığı karar temelinde çekiliyoruz. Tabii bunun devlet yetkilileriyle İmralı’da yapılan görüşmelerle bağı var. En önemlisi Başbakan’ın da defalarca söylediği gibi “silahlar sussun, fikirler, siyaset konuşsun!” Birisi bunu söylerse biz PKK olarak, çizgimiz gereği buna evet deriz. Karşıdaki güç siyasi mücadelenin önünü açarsa PKK bunu reddedemez. Reddederse kendisine ters düşer ve kaybeder. Örneğin 14 Nisan 2009’da başlayan KCK operasyonları olmasaydı süreç böyle gelişmezdi. Deniyor ki “siyaset yapsınlar.” Siyasetçi hapistedir, bu ortamda kim siyaset yapabilir?