BIST 9.998
DOLAR 32,37
EURO 34,89
ALTIN 2.405,48
HABER /  GÜNCEL

Özkök'ten iki yazara alkış

Geçmişte ayrı dünyaların insanı olan Gülay Göktürk'le Ahmet Hakan, ortak bir zeminde birleşti. İki yazarı değerlendiren Ertuğrul Özkök heyecanını gizlemedi.

Abone ol

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, geçmişte ayrı dünyaların insanı olan Ahmet Hakan'la Gülay Göktürk'ün yazısını 'nefis' olarak değerlendirdi. "Tek deklare dönek" başlıklı yazısında Özkök, iki farklı yazarın ortak noktasını şöyle analiz etti:

Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak:
www.hurriyetim.com.tr

- 24 saat arayla iki nefis yazı okudum. Biri pazar günü Hürriyet’te Ahmet Hakan’ın yazısı...

Diğeri Ilıcaklar’ın Tercüman’ında Gülay Göktürk’ün.

Biri sol cenahın ‘çocukluk hastalığı’, öteki ise ‘İslamcı cemaatlerin’ hem çocukluk hem de ergenlik hastalığıyla ilgili.

Ama her ikisi de sonunda aynı meydanda buluşuyor.

‘Cesur döneklerin tarih dersine.’

Her zamanki gibi ‘döneklik’ kavramını burada olumlu anlamda kullanıyorum.

* * *

İsterseniz kronolojik olarak anlatayım.

Pazar günü, Sosyalist Fikir Kulübü üyelerinin 21 Mayıs’ta Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yaptıkları 40’ıncı yıl anma törenini yazmıştım.

Gülay Göktürk, Tercüman’daki köşesinde bu toplantıya hangi duygularla katıldığını anlatmış.

Önce çok tereddüt etmiş.

‘Aradan geçen yıllar bana, dostluklarda siyasi yol arkadaşlığından çok daha önemli şeyler olduğunu, siyasi birliğin, genel olarak dünyaya bakışın ve hayatı kavrayışın çok küçük bir parçası olduğunu öğretti’ diyor.

Artı sosyalist olmasa da o toplantıya gitmeye karar vermiş.

Ama bakın hangi duygularla:

‘Üstelik içlerindeki tek ‘döneğin’ ben olmadığını biliyordum. Ama birçoğunun ne düşündüğü belgeli olmadığından, bir yerlerde yazıp çizmediklerinden, o toplantıdaki tek ‘deklare’ durumunda olacağımı da...’

Toplantıya gittiğinde salonda bulunanların çoğunun kendisi gibi değiştiğini görmüş.

Tabii hiç değişmeyen bir azınlığı da.

Onlardan birine, ‘En azından fikir suçuna inanmıyorsundur, öyle değil mi’ diye sormuş.

Şu cevabı almış:

‘Hayır inanıyorum.’

* * *

Göktürk o döneme ait bir olayı anlatıyor.

ODTÜ Öğrenci Birliği seçimleri yapılıyormuş.

Sosyalist Fikir Kulübü’nün seçimleri kaybetme ihtimali varmış. En güçlü rakip ise sosyal demokratlarmış.

Seçim günü SFK’dan bir grup, seçim sandıklarını kaçırmış.

Göktürk, ‘Ben dehşete düştüm’ diyor.

Ama öteki arkadaşlarının çoğu aynı fikirde değilmiş. ‘Devrimci hareketin çıkarları için her şey mübahtır’ diye düşünüyorlarmış.

Her zamanki gibi Sinan Cemgil biraz farklı konuşmuş.

O da, ‘Haklısın, hata yapıldı. Ama olayı büyütme, içimizde tartışalım’ demekle yetinmiş.

Göktürk bugün olayı şöyle değerlendiriyor:

‘Sanırım o olay, sosyalist hareketin demokrasi karşısındaki tutumu konusunda yaşanan tarihi deneylerden biriydi. O gün, o konuda ortaya çıkan ayrılık aradan geçen yıllarda büyüdükçe büyüdü, bugün de hálá bütün şiddetiyle devam ediyor.’

Evet, tırnak içinde bile olsa, kendine ‘dönek’ diyebilen bir yazarın hepimizin şahsi tarihinden çıkardığı ders bu.

* * *

İkinci tarih dersi ise pazar günü Ahmet Hakan’dan geldi.

Belki de hayatı boyunca yazdığı en önemli yazıydı.

Belki de tek fark, ‘ideal’ kelimesinin yerini ‘inancın’ almasıydı.

Hürriyet’te yayınlandığı için yazıyı özetlemiyorum.

Ama okumadıysanız mutlaka okuyun.

Ahmet Hakan, kendisi de dahil olmak üzere, içinde bulunduğu İslami kesimin Madımak dramına ‘hafifletici neden’ aramasının yanlışlığını anlatıyor ve devam ediyor:

‘Bugün çok şükür öyle bakmıyorum. Ve yine çok şükür utanç duyuyorum, yüzüm kızarıyor.’

Şu cümlelere dikkat:

‘Değil mi ki ben Sivas’ta yaşananlar karşısında içinde bulunduğum kampın çıkarları adına uyduruk gerekçeler bulmaya çalıştım. Ve değil mi ki ben yaşanan vahşet karşısında yüreğimin ve vicdanımın isyanını bastırdım.’

Ahmet Hakan bugün Madımak Oteli’nin müze yapılmasını destekliyor.

* * *

24 saat arayla okuduğum bu iki yazı şunu gösteriyor:

‘Döneklik suçlamasından’ korkmayan insanlar artık daha cesurca söz almaya başladı.

Sadece devletin resmi tarihi yıkılmıyor.

Solcu, sağcı ve İslami kesimin resmi tarihi de enkaza dönüyor.

Türkiye’nin gerçek demokrasi tarihi işte bu hatırattan doğacak...