BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

Nazlı Ilıcak'tan Şamil Tayyar bombası

Şamil Tayyar'ın kendisi hakkındaki sözleri üzerine Sabah yazarı Nazlı Ilıcak deyim yerindeyse açtı ağzını yumdu gözünü...

Abone ol

GAZETECİLER.COM (ÖZEL HABER) Twitter'ın Annesi lakabıyla anılan Sabah yazarı Nazlı Ilıcak bugün lakabının hakkını verecek bir polemiğin fitilini ateşledi. AK Parti milletvekili Şamil Tayyar'ın kendisi hakkında sarfettiği eleştirileri Twitter'dan yanıtlayan Ilıcak, amacının tartışmak değil, cevapsız kalan iddilara yanıt vermek olduğunu yazdı ama mesajları açıkça yeni bir polemiğe yol açacak gibi görünüyor.

İşte Nazlı Ilıcak'ın Twitter bombaları:

"ERGENEKON'U VİSKİ MARKASI SANAR"

* Şamil Tayyar benim icin "Ergenekon'u viski markası sanar. Oda Tv'den şikayetini de çektiği icin de o artık konuşamaz" demiş

* MİT-Yargı mücadelesinde iktidarı eleştirmem üzerine de "Ben onun neden böyle yazdığını biliyorum ama söylemem" demiş

"O SAYEDE MİLLETVEKİLİ BİLE OLDU"

* Ergenekon konusunda Tayyar'la rekabet ne mümkün! O bu sayede Milletvekili bile oldu. Ben sadece onbinlerce kitap satıyorum

* Neden MİT meselesinde hükumeti eleştirmiştim? Bilip söylemediği nedir arkadaşım? Yorum yanlış denilir ama kisiyi hedef almak Milletvekiline yakışmaz

* Cemil Çiçek Fazilet Partisi'nden Milletvekili seçildiğimde "Seçilip arka kapıdan çıkanlar vardır" demişti. Ben öyle olmadım. Tayyar'in da olmasını istemem!

"AĞZINDAN ÇIKANA DİKKAT EDECEK!"

* Öyleyse ağzından çıkana dikkat edecek. Meslektaşının başarısına haset etmek yerine sevinecek. Kendisine de bir gün bizler gibi olmak nasip olur...

* Bu sözleri tartışma açmak icin değil cevapsiz kalan iddiaların farklı yorumlara yol açabileceği düşüncesiyle yazıyorum

Ilıcak, Twitterdaki bombardımanı üzerine "Şamil Tayyar da Ergenekon ile ilgili kitaplar yazdı ve sattı" diyen bir kullanıcının mesajı üzerine ise şöyle yazdı:

* Az sattı Keske daha çok satsaydı da benimle anlamsız bir rekabete girmeseydi


BÖYLESİNİ YUNANLILAR BİLE DEMEDİ
BARIŞ HAREKATINA SOYKIRIM BENZETMESİ


[PAGE]BARIŞ HAREKATINA SOYKIRIM BENZETMESİ

GAZETECİLER.COM - ÖZEL HABER - Vizyona giren 1453 filmine çıldıran Yunanlılar ihtiyaç duydukları karalama malzemesini bir Türk yazardan temin ettiler.

Ta Nea gazetesi, Hürriyet Daily News yazarı Burak Bekdil'in yazısı ile 1453 filmine vurdu.

Haberde Bekdil'in yazısı referans gösterilerek bu film ile Türkiye'nin milliyetçilik eğilimlerini köpürttüğü iddia edildi.

Filmde tarihi bir çok hata bulunduğu iddia edilen haberde, Bekdil'in yazısına şu ifadelere yer verildi;

"En sert eleştiri Hürriyet Daily News gazetesinin yazarı Burak Bekdil'den geldi. Bekdil, milyonlarca insana Türklerin sadece kılıçla hüküm sürmedikleri aynı zamanda bundan keyif aldıkları da öğretiliyor. Acaba Fetih 1974 filmi de yapılacak mı?" diye eleştiride bulundu."

KIBRIS BARIŞ HAREKATI İÇİN SKANDAL SATIRLAR

Ta Nea'nın alıntıladığı Hürriyet Daily News gazetesindeki yazıda özellikle Kıbrıs Barış harekatına dair skandal satırlar yer alıyor.

Burak Bekdil, tam olarak "soykırım" kelimesini kullanmasa da Barış Harekatı için o manaya gelen "nesli tüketme" (Extinction) sözünü kullandı.

İşte o yazıdan bölümler;

"Başka ulusların topraklarına oturuyoruz". Bir de Kıbrıs var. Başka bir Türk yapımcı dolarlar için hızlı bir gözle yakında "Fetih 1974'ü" çekebilir. Bir başka "Nesli tüketme 1915"

(Orjinal metin: ) "We are sitting on other nations' lands! Ah, there is Cyprus too..." Another Turkish producer with a quick eye for $$ should soon set off to release a "Conquest 1974," and another, an "Extinction 1915."

ÜZÜCÜ OLAN ATALARIMIZLA GURUR DUYMAMIZ(MIŞ)

"Daha da üzücü olanı, milyonlarca Türk sinema salonlarına gidip, atalarıyla gurur duyacaklar. Çocuklarına 'bizim üstünlüğümüzü anlatacaklar. "Biz sadece harika değiliz" çünkü, "Biz aynı zamanda kılıçın gücüne de sahiptik. Bundan daha da üzücü olanı. Bu fikri taparcasına seviyoruz. Bu aslında tam da Başbakan Erdoğan'ın "Dindar nesil yetiştirme istiyoruz... Tarihi değerleri kucaklayan bir nesil" sözleriyla aynı anlama geliyor.

(Orjinal metin: ) Sadly, millions of Turks will go to the theaters to feel proud of their ancestors and to visually show their children "our greatness." We are great not only because "we had the power of the sword" but, even more sadly, because "we still adore the idea. This is what Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan must have meant when he recently said he wanted to "raise devout generations...which should embrace our historic values."

Hürriyet Daily News'daki yazının tam metni için tıklayın

HÜRRİYET'TEN BİR SKANDAL DAHA...
ARI SOKUNCA ERKEK KADIN OLUR MU? HÜRRİYET YAPTI...
[PAGE]

ARININ SOKTUĞU ERKEK KADIN OLUR MU?

GAZETECİLER.COM -
Hürriyet Gazetesi bir arı yüzünden rezil rüsva oldu. Bulvar gazetesinde yer alan bir haberi dış haber sayfasında asparagas bir başlıkla duyurdu. Okurların yanı sıra, kendi yazarından da tepki aldı.


10 Şubat'ta Hürriyet'te "Arı soktu kadın oldu" başlığıyla yayınlanan haber asparagas çıktı. Haberin aslını yansıtmadığını ortaya koyan kişi de Hürriyet'in okurları ve haberin takibin yapan okur temsilcisi Faruk Bildirici oldu.

Hürriyet'teki haberde Ted Prince adlı Amerikalı bir erkeğin cinsiyet değiştirerek kadın olmasını konu alıyordu: "Ted Prince'i (40) bir gün arı soktu ve bu olay, Ted'in erkeklik hormonlarının seviyesini hızla düşürdü. Aslında daha çocukken, kimi zaman kız elbiseleri giyen ancak yıllarca bu duygusunu bastıran Ted, arı kazası sonrasında cinsiyetini değiştirdi. Ted, Chloe adıyla, bir kadın oldu." deniliyordu.

EMİN MİSİNİZ?

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici, okurlarından gelen "Emin misiniz?" sorusu üzerine önce Hürriyet'in sağlık muhabirine, sonra onun aracılığı ile uzman doktorlara danıştı. Uzmanların haberi yorumlaması ile yetinmedi, habere mahreç koymayan Hürriyet dış haberler servisini topa tuttu. 

Ortada bir "Arı soktu kadın oldu" vakası yok diyen Bildirici bir bulvar gazetesinde yayınlanan haberin Hürriyet'te yer alma biçimini sert bir şekilde eleştirdi. İşte Bildirici'nin yazısından bir bölüm:

"(...) "Arı soktu kadın oldu" başlığının tıbben mümkün olmadığı netleşmiş oldu. Peki, Hürriyet'in sayfalarında kendine yer bulan ve tıbben doğrulanmayan bu bilginin kaynağı neydi?

Dış Haberler Servisi tarafından Türkçeye çevrilen haberde maalesef Hürriyet'te alışık olduğumuz üzere mahreç yoktu, haberin kaynağı da belirtilmemişti. Kısa bir internet taraması, haberin kaynağının İngiliz bulvar gazetesi Daily Mail olduğunu ortaya koydu. Gazetenin internet sitesindeki haber "Kocam, karım oldu: Transeksüel kadın, arı sokmasının nasıl cinsiyetini değiştirdiğini ve karısının nasıl ona destek olduğunu anlatıyor" başlığıyla verilmişti. Chole (Ted) Prince, o haberde "arı sokmasının erkeklik hormonlarını düşürdüğünü" değil "düşmesini tetiklediğini" söylüyordu.

ÇEVİRMENLİK BAŞKA GAZETECİLİK BAŞKA...

Anladığım o ki, ortada bir "Arı soktu kadın oldu" vakası yok. Arı sokması üzerine cinsel ikileminin fiziksel kaynağını öğrenen bir erkeğin kadın olmayı seçmesi durumu var.

Çevirmenlik başka, gazetecilik başka iştir. Keşke haber hazırlanırken de çeviri ile yetinilmeyip gazeteci şüpheciliğiyle yaklaşılabilseydi. Tabii haber sayfaya konulurken editoryal süzgeçten geçirilebilir, en azından uzmanlara danışılması istenebilirdi. Neticede kaynak bir bulvar gazetesi.


CEMAAT, KENDİSİNE "CEMAAT" DENİLMESİNDEN RAHATSIZ...
Yeni bir isim de buldular kendilerine... Artık onlara...
[PAGE]CEMAATİN YENİ ADI CAMİA

GAZETECİLER.COM - Cemaat, kendisine cemaat denilmesinden rahatsız.
Bu rahatsızlığı ilk kez Zaman'ın tepe ismi Ekrem Dumanlı açık bir şekilde ifade etti.
Peki "cemaat" denilmeyecek de ne denilecek?
Dumanlı diyor ki;
"Camia sözü daha uygun"...
İyi de "cemaat" cemaat denilmesinden neden rahatsız?
İşte o sorunun yanıtını da vermiş Dumanlı...
Diyor ki;
"Klasik sivil toplum örgütlerini de aşarak, dünyanın dört bir yanında teveccühe mazhar olmuş, büyük bir camiaya, cemaat deyip onlara marjinal bir grup muamelesi yapmak, tahmin edilemeyecek kadar çok sayıda insanın incitilmesidir."

Ekrem Dumanlı, cemaat ile camia arasındaki ayrımı da maddeler halinde sıralamış...

İşte cemaatten camia açılımı;

1. Camia, toplumun genelinde hüsnü kabul gören yapıdır. (...)Yeryüzünün bütün kültürleriyle diyalog haline geçmiş, sahip olduğu insanî değerlerle her kesimin gönlünde sempati uyandırmış bir kitle, dar manasıyla "cemaat" değil, kuşatıcı ve kucaklayıcı yapısıyla bir "camia"dır ve onun merkez üssü ma'şeri vicdandır.

2. Cemaat diye bahsedilen kitlenin içinde Türkiye'nin her kesiminden, en eğitimli insanları da bulunmaktadır. (...) Bu sivil yapıya ne zorla üye olunur; ne de istifa dilekçesiyle yollar ayrılır.

3. Camia'nın kapısı herkese açıktır. Hatta camianın aktif destekçileri onlarca yıldır anlamsız bir şekilde düşmanlık yapanlarla bile diyaloğa girmekten çekinmez. (...) Siz gönlü bu kadar geniş, tahammül gücü bu kadar derin bir topluluğa "cemaat" deyip marjinal bir grup muamelesi yaparsanız camia sizi inandırıcı bulmaz.

4. Camia, her siyasî eğilime saygıyla bakar. Onun savunduğu ilkeler 'daha çok demokrasi', 'daha çok özgürlük', 'daha çok şeffaflık'tır.

5. Camia'nın hizmet felsefesi "müspet hareket etmek" üzerine kuruludur. Asla hiçbir kimse için kötülük beslemez, intikam duygusu taşımaz. Hukuka saygılıdır, demokrasinin en güçlü destekçisidir.

6. Camia, toplumsal değişim ve dönüşümün vicdanıdır.

7. Camiayı bugünlere taşıyan evrensel değerler olduğu kadar; o maksat uğruna gösterdiği hasbîlik, fedakârlık, diğergamlık ve adanmışlık duygusudur. Hizmet ehli hiçbir dünyevî beklenti içine giremez.

8. Doğrudur; "cemaat" çoğu kez "tek tip" insan yetiştirebilir; ancak camianın böyle bir lüksü yoktur.


SERHAT ULUEREN"İ DELİRTECEK TAPE...
Güneş'in köşe yazarı bu telefon konuşmasını yayınlayıp Ulueren'e ağır eleştiriler getirdi...
DİĞER SAYFADA

[PAGE]
SERHAT ULUEREN'İ ÇILDIRTACAK TAPE
GAZETECİLER.COM
- Serhat Ulueren'in Telegol programında Aziz Yıldırım hakkındaki tapeleri yayınlamasına ilginç bir karşılık geldi.

Güneş gazetesi yazarı Rıza Zelyut da Ulueren'in dava dosyasına giren telefon konuşasını yayınladı.

Davanın bir numaralı şüphelisi konumundaki Olgun Peker ile Ulueren arasındaki konuşmada ünlü programcı, Peker'e "babacağım" diye hitap ediyor.

"Serhat Bey kardeşim!" diyerek yazısının girişini yapan Güneş yazarı Zelyut, bu tapeyi neden yayınladığını şu satırlarla izah etti;

"Sen ve dört arkadaşınız; televizyondaki programınızda Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’yi çoktaaaan mahkum ettiniz. Bu arada; bana göre kendisi şike olan şike soruşturmasındaki telefon konuşmalarını da aranızda gülüşerek okuyorsunuz. Şimdi ben de size bir telefon konuşması okuyacağım. Hem de şike davasının  1 numaralı şüphelisi; siz medyanın kamuoyuna mafya babası diye yansıttığı Olgun Peker’in yaptığı bir konuşma bu. 12. Ek Klasör 360. sayfada yer alan bu konuşmayı  bakalım hatırlayabilecek misiniz:
Konuşma tarihi  : 22.03.2011
Konuşma saati  : 15.23


Serhat ULUEREN (S.U): Efendim

Olgun PEKER (O.P): Alo
S.U : Efendim ?
O.P : Canım ne yapıyorsun ? Olgun ben.
S.U : Ha iyi babacığım. Ne yapıyorsun ?
O.P : Ne yapayım geldim bir kaç günlüğüne de eee
S.U : Hoş geldin görüşelim.
O.P : Hoş bulduk. İnşallah yarın falan müsaidim de sana bir şey söyleyeyim de bilgin olsun diye hani...
S.U :Buyur abi
O.P : Şimdi buraya geldim bu İstanbul veya işte bir takım Giresunspor’da oynayan futbolcuları polis çağırıyormuş. Olgun PEKER size senet imzalattı mı falan diye ifade alıyormuş biri mail atmış Olgun PEKER futbolculara senet imzalatıyor diye alakasız bir şey doğrusu kendim de geldim şimdi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne ne var nedir hani
S.U : Tamam
O.P : Bir şey varsa ben ifade vereyim yok bi ... dediler ya bunu herhalde biri i.nelik olsun diye yaptı yine
S.U : Hıı
O.P : Yarın bugün eee basına falan düşer yanlış anlaşılır sana da bir haber vereyim dedim ya
S.U : Yok abi ben bunu kullanmam merak etme sen rahat ol
O.P : Yani böyle bir şey varmı ya 1 günlüğüne geldim
S.U : Ben Giresunspor’la ilgili bu şeyi kullanmam babacığım sen rahat ol
O.P : Hayır yani birşey yani böyle bir adilik olabilir mi yaa sen ne yapıyorsun iyi misin ?
S.U : Bu konuda ne gerekirse yaparım yardım ederim sana...
O.P : Allah razı olsun.
S.U : Patronlarla ben seni hemen arayım
O.P : Tamam görüşürüz müdürüm görüşürüz
S.U : Hadi öptüm
O.P : Sağol
RAHAT OL SERHAT KARDEŞ
"Serhatçığım! 
Eğer yukarıdaki gibi bir konuşmayı Olgun Peker; Aziz Yıldırım ile yapmış olsaydı; sen ve dört arkadaşın her programda bunu yayımlar; “Oynat bakalım!” diyerek dalganızı geçerdiniz.  
Eğer bu konuşmaya ben de sizin veya  şike soruşturmasını yürüten Savcı Berk’in mantığı ile baksa idim; senin Olgun Peker’in adamı olduğunu; hatta çeteye yardım ettiğini düşünürdüm. Konuşmaların şekli bunu gösteriyor çünkü. Lakin; çağdaş hukuk gereği, bu telefon konuşması , tek başına bir insanı çete üyesi gibi göstermeye yetmez.  Sadece telefon konuşması delil sayılsa senin de “şüpheli” ilan edilmen gerekmez miydi?


ENGİN ARDIÇ BU KEZ GERİ VİTESTE EZDİ; APTALLAR
Medya dünyası bu yazıya sinir oldu
[PAGE]GAZETECİLER.COM - Engin Ardıç'ın klasik taktiği... Kaleminin uçkuruna hakim olamaz, tepki alınca da "ironi yaptım siz aptalsınız"a yatar...
Yine aynısını yaptı.
Sert eleştirilerle karşılaşınca geri vitese taktı. Ancak bu kez de geri vitesteyken ezdi... O cümlede ironi yaptığını ancak aptal olanların anlamadığını öne sürdü.

Yazısının sonu ise Ergun Babahan'ın dünkü atışına malum üslubu ile yanıt verdi.
Dedi ki;

"Erguncuğum, sen de bu gazetenin yöneticilerine vurmak için beni kullanmaya çalışma lütfen. Kuyruk acını kendi kendine dindir, ben ağrı kesici değilim."

APTALLAR!

Şafak Pavey için "hem özürlü hem CHP"li diyen Engin Ardıç bu yazısını cümle alemin yanlış aldığı iddiasında. O aslında İRONİ yapmış ama onun bu esprisini algılayacak onun zekasında "bir akıllı" çıkmamış.

İşte yazısından bir bölüm;

"Bir şeyi, alaycı bir tavırla tabii, "söylemek istediğinin tam tersini söyleyerek" ifade etmektir. Bir söz sanatıdır. Örneğin, "Kılıçdaroğlu ne büyük bir muhalefet lideri" derseniz, ironi yapmış olursunuz...

Fakat, ironinin yerini bulabilmesi, yaptığınız esprinin geçmesi için "muhatapta asgari bir zekâ seviyesi" aranır elbette...

(...) Bir de, aptal olmaman. Elbette, bir sözün "tırnak içinde tekrar tırnakla" yazıldığı zaman bununla ne yapılmak istendiğini algılayabilecek kadar da temel eğitim... Kimi zaman ironinin aptallar tarafından da anlaşılabilmesi ve başını derde sokmamak için cümlenin sonuna ayraç içinde bir ünlem işareti konur. Yani şu: (!)... Fakat o zaman da esprinin tadı kaçar. "Espri yaptık ha, yanlış anlamayın" diye bağırmanın keyfi yoktur. Bir şeyi insanların kafasına vura vura anlatmak yazarlıkta pek makbul bir teknik değildir.

Yazının devamı için tıklayın

YAŞAR BÜYÜKANIT 27 NİSAN MUHTIRASIYLA İYİ İŞ ÇIKARDI...
RUŞEN ÇAKIR'DAN ÇARPICI YORUMLAR

[PAGE]YAŞAR BÜYÜKANIT İYİ İŞ ÇIKARDI!


GAZETECİLER.COM- Pelin Çift'in sunduğu Medya Kritik programına konuk olan Ruşen Çakır, iktidar - cemaat kavgasına dair çarpıcı tespitlerde bulundu. Çakır, "Gülen hareketinin geçmişinde görmediğimiz türden bir hataydı bu" diyerek MİT krizini yorumladı.

27 Nisan muhtırasına da değinen Çakır, Gülen ile Erdoğan'ı bu muhtıranın yakınlaştırdığını belirtip, "Yaşar Büyükanıt büyük bir iş başardı" dedi.

İşte canlı yayındaki açıklamalar;

SİYASİ İKTİDARA YAPILAN HAMLEYDİ

Başbakan'ın dünkü konuşmasında öne çıkarmak istediği asıl unsur 'kavga yok, kriz beklemeyin'di ama asıl cümle "Seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz"di. Başbakan'ın bu cümlesi açıkca şunu söylüyordu, MİT Müsteşarı'na yapılan bu hamle esas olarak siyasi iktidara yapılmış bir hamledir. Yani bu olay aslında adliye ile MİT arasındaki bir çekişme değil, adliye içindeki bir grup, bir yapı ya da bir çevreyledir.

'7 ŞUBAT MÜDAHALESİ'

Aslında iktidar da biliyor ki savcılar KCK içindeki MİT üyelerini değil PKK ile yapılan görüşmeleri yani Oslo görüşmelerini sorgulamak istedi. Hepimiz biliyoruz ki hiçbir devlet görevlisi böyle bir işe, yani Oslo görüşmelerine tek başına karar vermez, tek başına bu görüşmeleri yapmaz. Siyasi bir irade lazımdır -ki bu da vardı. Savcıların bu hamlesi de dolayısıyla siyasi irade üzerinde yeni bir vesayet olarak okundu.

Birkaç gündür basında yer alan yazılarda; hükümete yakın yazarların yaşananları milli irade üzerinde yeni bir vesayet arayışı olarak okuduğu gördük. Hatta buna '7 Şubat müdahalesi' dediler.

BÜYÜKANIT BÜYÜK İŞ BAŞARDI

Benim iddiama göre 27 Nisan Muhtırası'yla beraber Gülen Hareketi ile AK Parti arasında yakınlaşma hızlandı. Geçmişten gelen bazı sorunlar ve TSK'nın gücü nedeniyle bu birleşme yaşanmamıştı. Yaşar Büyükanıt büyük bir başarı ile 27 Nisan'da bu iki gurubu birleştirdi. Seçim döneminde böylece AK Parti hareketine oksijen pompalandı.

Seçim döneminden sonra Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, bunun böyle gitmeyeceğini bilerek askeri vesayetin üzerine gitti. Ergenekon ve Balyoz süreci ile de tüm bunlar yapıldı. Bir yerden sonra, Özel'in Genelkurmay Başkanı olması ile de gördük ki Türkiye'de artık askeri vesayetin esamesi okunmuyor.

BU OLAY BARDAĞI TAŞIRDI

Bundan sonra iktidarın birçok bileşeninden iki ana güç arasında bir çekişme başladı. Çünkü Türkiye çok büyük bir ülke, çok büyük imkanlar ve fırsatları var. Jeopolitik olarak çok önemli bir ülke. Bunun dış boyutları da var, İran gibi Suriye gibi. Öteden beri hükümetle bu çevre arasında Suriye ve İran konusunda farklı bakış açısı var. Görüyoruz ki gittikçe de bu farklılık artıyor. Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen arasında çok büyük farklılıklar var. Tabii ki ikisi de dindardır ama geçmişlerine baktığımızda büyük farklılıklar görürüz. Bu farklılıkların tekrar su yüzüne çıkmaya başladığını söyleyebiliriz. Bu son olayda da bardak taştı.

"GÜLEN HAREKETİNİN GEÇMİŞİNDE
GÖRMEDİĞİMİZ TÜRDEN BİR HATA"

MİT Müsteşarını ifadeye çağırmak çok büyük bir hataydı. Zaten son yapılan açıklamalara baktığımızda hata olduğunu görmeye başladıklarını da görüyoruz. Ama Gülen Hareketi'nin geçmişine baktığımızda görmediğimiz türden bir hatadır bu. Son yaşadığımız kriz tek başına bir savcının yaptığı hata olsaydı ne medya bu olayla bu kadar uğraşırdı ne bu olay bu kadar büyürdü. Bu hatanın bu zamanda yapılması çok şaşırtıcı. Çünkü şunu herkes biliyor ki, Hakan Fidan bugün hem Cumhurbaşkanının hem de Başbakanın gözbebeği.

AYŞENUR ABLA BİRAND'A O SORUYU NEDEN SORAMADI?

[PAGE]AYŞENUR ABLA BİRAND'A O SORUYU NEDEN SORAMADI?

GAZETECİLER.COM (ÖZEL) Mehmet Ali Birand'ın Son Darbe:28 Şubat belgeseli, belgeselin içeriğinden çok daha büyük bir tartışma ile gündemden düşmüyor.
Belgeselin başlangıç aşamasında projenin içinde yer alan Rıdvan Akar'ın, Birand'ı "emek arsızlığı" ile suçlaması ve ardından dava açacağını ilan etmesinden sonra, Birand "Rıdvan benim maaşlı elemanımdı, belgesel benim belgeselim" dedi ve tartışma giderek büyüdü.

AYŞENUR ARSLAN O SORUYU SORMADI

Birand çarşamba günü polemiğe girdiği Rıdvan Akar'ın haber müdürü olduğu CNN Türk'te Ayşenur Arslan'ın hazırlayıp sunduğu Medya Mahallesi'nin konuğu olmuştu.

Ayşenur Arslan progamının konuğuna kanalının yöneticisiyle yaşadığı polemiği sormamış ve bu nedenle de bazı köşe yazarları tarafından eleştirilmişti.

Mahallenin Ablası Ayşenur Arslan, bugün canlı yayında neden Birand'a o soruyu sormadığını açıkladı. Yetinmedi "taraf tutmadan, kimsenin avukatlığını yapmadan" Birand ile Akar arasındaki gerilime nasıl baktığını açıkladı.

"BİRAND'A SORMADIM ÇÜNKÜ"

İşte Abla'nın o soruyu neden sormadığının yanıtı:

"Birand burada oturduğunda, bir gün önce internette Rıdvan Akar ile ikisi arasındaki rahatsızlık internete düşmüştü. 28 Şubat belgeseli tartışılıyordu. Rıdvan Akar CNN türk'ün yöneticisi. Akar, belgesele birlikte başlamışlardı. ama yolları ayrıldı. Akar gitti, Birand belgeseli başka isimlerle devam ettirdi. Ben tanığım, Erbakan'dan Demirel'e pek çok isimle Rıdvan Akar konuştu. Rıdvan Akar diyorum ama editörlerimizden sevgili Kerem yine pek çok isim konuştu.

Ben Birand'ın konuk olduğu gün o konuya girmedim. Balçiçek ilter'den Mustafa Sönmez'e pek çok arkadaşım bana sitem etti. Ben bunu üzerime alındım. Onlara söyledim ama sizlerle de paylaşmak gereği duydum. Ogün Rıdvan Akar bana dedi ki "lütfen Birand'a sorma bu konuyu." Kendince haklı bir gerekçeyle. Ama Birand bu konuyu başka yerlerde konuştu anlattı.

Taraf tutmak benim işim değil ama Akar bir inşaatın temelini atan en önemli isimdi o belgesel için. Tek beklediği de o belgeseli ardında isimlerin yer almasıydı. Ben Rıdvan Akar'ın yanında yer alırım ama benim derdim o değil. Birand diyor ki "bu belgesel benim, onlar da benim maaşlı elemanımdı..." Ben gazetecinin maaşlı eleman olarak görülmesini kabul edemem, edemiyorum.  Rıdvan Akar'ın avukatlığını değil ama maaşlı eleman lafı bana çok dokundu."





CANLI YAYINDAKİ CEHALET GAFI DİLLERE DÜŞTÜ...
ROMA'YI SEZAR YAKTI SANIYOR...
[PAGE]CEHALET GAFIYLA DİLLERE DÜŞTÜ

GAZETECİLER.COM -
Tv8 ekranlarında canlı olarak yayın yayınlanan Disko Kralı programına katılan Lerzan Mutlu, yaptığı cehalet gafıyla dillere düştü.
Lerzan Mutlu, Roma'yı "Sezar'ın yaktığını" sanıyor...

Sezar Ruhluyum!

Disko Kralı'nda Okan Bayülgen, Lerzan Mutlu'nun seslendirdiği Kibrit adlı parçanın sözleri üzerine konuşurken Lerzan Mutlu geceye damgasını vuran cümleyi kurdu " Romayı yakan Sezar Ruhluyum". Bayülgen'in Roma'yı Neron'un yaktığını söylemesi üzerine hem izleyenler hem de konuklar kahkahalara boğuldu.

Lerzan Mutlu da tarih cehaleti ile sosyal medyada dillere düştü.
İşte o cehalet gafı: