BIST 10.267
DOLAR 32,24
EURO 34,78
ALTIN 2.408,47
HABER /  GÜNCEL

Koç grubunun 82 bin çalışanı var

Yapı ve Kredi Bankası, TANSAŞ ve TÜPRAŞ satın alarak dikkatleri çeken Koç Holding Ceo'su Bülend Özaydınlı basın toplantısında grubun faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

Abone ol

Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Bülend Özaydınlı, Yapı ve Kredi Bankası, TANSAŞ ve TÜPRAŞ satın almalarıyla Koç Topluluğu'nun yıllık kombine cirosunun yaklaşık olarak 42 milyar dolar, konsolide cirosunun ise 30 milyar dolar seviyesine geleceğini, 62 bin düzeyindeki çalışan sayısının 82 bini aşacağını vurguladı. Özaydınlı, ''Bu verileri ekonomik kriz öncesi rakamlarımız ile karşılaştırdığımızda karlılığımız ve satışlarımızın yaklaşık 4.5 katına çıkmış olacağını ve bu kez dünyanın en büyük 200 şirketi arasına gireceğimizi gurur ile ifade etmek isterim'' dedi. Bülend Özaydınlı, Koç Topluluğu'nun basın ve kamuoyunu bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, yeni şirket satın almaları ile büyüme faaliyetlerinin yanı sıra organik büyüme çalışmalarının da hızla devam ettiğini söyledi. Otomotiv şirketlerinin yılın ilk altı ayında, 215 bin adetlik üretim ile Türkiye'deki otomotiv üretiminin yarısını, 137 bin adet ihracat ile otomotiv ihracatının da yaklaşık yarısını gerçekleştirdiğini kaydeden Özaydınlı, Tofaş'ın Fiat, Peugeot ve Citroen markaları için toplam 1 milyon araç üretimini kapsayan MiniCargo projesinin geliştirme ve üretim sorumluluğunu üstlenmesinin ardından D200 kodlu yeni bir sedan otomobilin üretimi için Fiat ile el sıkıştığını anımsattı. Özaydınlı, 2007'nin ikinci yarısında piyasaya çıkacak olan bu modellerin büyük oranda ihraç edileceğini vurgulayarak, şunları söyledi: ''Tofaş'ın yıllık üretim miktarı 300 bin aracın üzerine çıkacak ve Türkiye'nin en büyük otomotiv üreticisi olacaktır. Tofaş ayrıca bu sektörde ilk defa 3 ayrı markaya üretim yaparak bir ilki daha gerçekleştirmiş olacaktır. Bu projelerimiz ile öncülüğünü ve savunuculuğunu yaptığımız Türkiye'nin Avrupa'nın otomotiv üretim merkezi olma hedefine biraz daha yaklaşmış oluyoruz. Devletimizin diğer yeni Avrupa Birliği ülkelerindekilere benzer teşvikleri getirmesi durumunda daha rekabetçi bir ortam yaratılarak istihdam ve vergi gelirlerini artıracak yeni otomotiv yatırımlarına da kapı aralamış olabileceğiz. Bilinçli sanayi politikaları eğer özel sektör ile birlikte geliştirilir ise, Avrupa'nın serbest işçi dolaşımı nedeni ile endişeye düşmesine gerek kalmayacaktır çünkü Türkiye rekabet gücünü daha da arttırarak yeni yatırımları Türkiye'ye çekecek, istihdam olanağı Avrupa yerine Türkiye'de yaratılacaktır.'' -FORD OTOSAN'DAN YENİ PROJELER HAZIRLIĞI- Fiat ailesinin teknolojik gücünün simgesi olan Ferrari, Maserati, Alfa Romeo ve Fiat markalarının Tofaş şemsiyesi altına girerek tek elden yönetilme olanağına da kavuşturulduğunu kaydeden Özaydınlı, ''Ford Otosan'ın 6 aylık ihracatı yüzde 60 artışla yaklaşık 1.2 milyar dolara ulaşmıştır. Ford Otosan şirketimiz de şu aşamada ayrıntılarını veremeyeceğim, yeni atılımlar sağlayacak projeleri geliştirme safhasındadır'' dedi. Bülend Özaydınlı, dayanıklı tüketim, inşaat, tüketim ve turizm grubundaki şirketlerin faaliyetleri hakkında bilgi verdi ve Tat'ın Tariş ile birlikte kurulan yeni fabrikasında ürettiği ilk rakının lansmanının yakında yapılacağını duyurdu. Koç Holding finansal sonuçlarına da değinen Özaydınlı, tüm satın almaların etkilerinden hariç olarak, belirledikleri hedefler doğrultusunda hem ciroda hem de karlılıkta geçen senenin üzerinde bir sonuç elde etmeyi planladıklarını söyledi. Bülend Özaydınlı, ''Önümüzdeki dönemde gerek yeni yatırımların devreye girmesi, gerekse satın alınan şirketler ile ilgili hisse devir işlemlerinin tamamlanmasını takiben bunların finansal sonuçlara dahil olması ile birlikte, karlılığımız ve büyümemiz daha da ivmelenecektir'' dedi. -''ELMAYLA ARMUT KARŞILAŞTIRILMAMALI''- Zaman zaman çeşitli kuruluşların kendi finansal büyüklüklerini kamuoyuna açıklarken Koç Topluluğu'nun verilerini esas kabul ederek karşılaştırma yoluna gittiklerine işaret eden Özaydınlı, ''Bu konuda referans konumunda bulunmak bize gurur vermektedir. Ancak kıyaslamaların uluslararası standartlar çerçevesinde yapılması ve elmayla armudun karşılaştırılmaması, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından önemlidir'' diye konuştu. Karlı ve hızlı büyüyerek Avrupa'nın lider şirketleri arasına girme planlarının arkasında yatan en önemli faktörlerden birinin, Türkiye'nin yapısal dönüşümü tamamlayarak, hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemine gireceğine yönelik inanç olduğunu dile getiren Özaydınlı, Türkiye'nin bu zaman içerisinde üzerine düşen görevleri gerçekleştirerek önemli ilerleme kaydettiğini, kendilerinin de stratejik planlarında öngördükleri faaliyetleri gerçekleştirerek hedeflerinin üzerine çıktıklarını söyledi. -''ÇALIŞAN SAYISI 82 BİNİ AŞACAK''- Bahsettiği satın almalarla Koç Topluluğu'nun yıllık kombine cirosunun yaklaşık olarak 42 milyar dolar, konsolide cirosunun ise 30 milyar dolar seviyesine geleceğini, bugün 62 bin düzeyindeki çalışan sayısının ise 82 bini aşacağını belirten Özaydınlı, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Bu verileri ekonomik kriz öncesi rakamlarımız ile karşılaştırdığımızda karlılığımız ve satışlarımızın yaklaşık 4.5 katına çıkmış olacağını ve bu kez dünyanın en büyük 200 şirketi arasına gireceğimizi gurur ile ifade etmek isterim. Bundan sonra da stratejik planımızı kararlılıkla uygulamaya ve topluluğumuzu dünyanın sayılı şirketlerinden biri haline getirecek adımları atmaya devam edeceğiz.'' -YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI- Özaydınlı, Türkiye'de son zamanlarda sık sık ''yeni bir döneme giriyoruz'' denmesine herkesin alıştığını, gelişmelerin çok hızlı yaşanmasının ve birçok gelişmenin tarihi önem taşımasının bunda büyük rolü bulunduğunu ifade ederek, ''Önümüzdeki günler için yine böyle bir tanımlama kullanmak gerekecek ama bu kez yaşayacağımız günler (yeni bir dönemin başlangıcı) sıfatını belki de ilk kez bu kadar hak ediyor olacak'' diye konuştu. Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlamasına bir aydan daha kısa bir zaman kaldığına işaret eden Özaydınlı, ''Türkiye'nin müzakerelere başlamasının önünde herhangi bir engel bulunmuyor. Ancak bu konuda siyasi ve psikolojik mücadelenin her gün artarak süreceğini de görmezden gelemeyiz'' dedi. Türkiye açısından bir gelecek projesi olan AB üyeliğine, 10 yıllık perspektif içinde bakmanın doğru olacağına inandıklarını dile getiren Özaydınlı, iç ve dış piyasalarda önemli güven unsurları olan AB ve IMF ile olan ilişkilerde istikrarlı bir gelişme çizgisi tutturmanın önemine dikkat çekti. Özaydınlı, içeride ise ekonomi yönetiminde tutarlılık ve kararlılık, reformlarda devamlılık ve iç politik çalkantılardan uzak durmanın önem kazandığını vurguladı. -''EN ZOR DÖNEMİ GERİDE BIRAKTIK''- İç talepte geçen yıla göre yavaşlama olsa bile ekonomik büyümenin sürdüğünün görüldüğünü, ancak tüketici güveninin düşük seviyede olduğuna da dikkat etmek gerektiğini ifade eden Özaydınlı, şu görüşleri dile getirdi: ''Bu olumsuzluğun nedenini ise ekonomideki büyümenin istihdama yeterince yansımamış olmasına bağlıyoruz. Kanımızca istihdam yaratamama konusunda en zor dönemi geride bıraktık. Son birkaç yıldaki yüksek yatırımlarla bugüne dek yaratılmış olan kapasiteler artık yavaş yavaş yeni istihdama neden olmalıdır beklentisindeyiz. Doğal olarak bu kısıtlı iyileşme ile yetinmek olanaksızdır. Türkiye'deki yüksek işsizliğe asıl çözüm, genel olarak her türlü yeni yatırım ve istihdam olanağının yaratılması için mevcut yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ülkeye ciddi oranlarda doğrudan yabancı sermaye girişiyle sağlanacaktır görüşündeyiz.'' Enflasyonda 2005 yılı hedeflerine ulaşılması konusunda bir risk görmediklerini, TÜFE'nin 2005 yılı sonunda yüzde 7 seviyesinde gerçekleşmesini ve yüzde 8 olan resmi hedefin altında kalmasını beklediklerini kaydeden Özaydınlı, kısa dönemde cari açığın finansmanı konusunda da bir sorun görmediklerini söyledi. Özaydınlı, özellikle yabancı sermaye açısından Türkiye en tercih edilen ülke konumuna getirilmesi, üretim maliyetlerini yükselten istihdam vergileri, enerji maliyetlerinin yüksekliği gibi faktörlerde de sanayinin rekabet gücünü artırıcı iyileştirmeler yapılması taleplerini dile getirerek, ''Ekonomik programın uygulanmasında IMF gibi etkin olan kuruluşlara da bu tür değişikliklerin vergi kaybına değil, aksine vergi artışına neden olacağı anlatılabilmelidir'' dedi. Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikasını olumlu olarak değerlendirdiklerini belirten Özaydınlı, şu değerlendirmelerde bulundu: ''Özetleyecek olursak, Türkiye bugüne kadar, AB ve IMF gibi iki güçlü çapayla ve hükümetin kararlı politikalarıyla dünya piyasalarına güven vermeyi başardı. Ekonomik göstergeler olumlu bir çizgiye oturdu. (Uygulama hatası yapılmaz, mali disiplin korunur ve yapısal reformlar gerçekleştirilir, kayıt dışı ekonomiyle radikal bir mücadele sağlanırsa, sürdürülebilir büyüme hızı yakalanacaktır) görüşümüzü; geçmiş değerlendirmeleri hatırlayarak, uygulama sonuçlarını görerek, bugün daha güçlü olarak ifade ediyoruz. Mevcut tablonun elbette riskleri de var. Ancak bu risklerin hiçbiri yönetilemez değil. Risklerin iyi yönetilebilmesinde en önemli faktör psikolojik. Hükümetimizin, uygulama hatası olmayan istikrarlı ve kararlı bir yönetim göstereceğine ilişkin ipuçlarını sürekli iç ve dış kamuoyuna vermesinin olumlu sonuçların hızla alınmasında büyük yararı olacağına inanıyoruz.''