BIST 10.083
DOLAR 32,39
EURO 34,80
ALTIN 2.439,86
HABER /  GÜNCEL

Irak: Mezhep çatışmalarının gölgesinde seçimler

BBC Orta Doğu muhabiri Kevin Connolly, Irak seçimlerinin Orta Doğu'da, Şii İran ile Sünni Suudi Arabistan arasındaki güç mücadelesine tanıklık ettiğimiz bir dönemde mezhep çatışmalarının gölgesinde geçtiğine dikkat çekiyor.

Abone ol

Irak'taki seçim sistemi siyasi matematikçilere geniş bir alan sunuyor. Son seçimlerin sonucu o kadar karmaşık ve öyle ince dengeler içeriyordu ki, hükümetin kurulması yaklaşık dokuz ay aldı.

Bir bakan Irak seçimlerine dair "Neredeyse dünya rekoru. Sadece bir kez Belçika'da hükümetin kurulması daha uzun sürdü" yorumunu yapmıştı.

Fakat buradaki asıl istatistikler ölümlere dair. Çünkü mezhep çatışmalarına dayalı, ölümcül intihar saldırıları ve silahlı saldırılar, ülkenin siyasi yaşamı üzerinde bir gölge gibi dolaşmaya ve bütün tartışmalara konu olmaya devam ediyor.

Geçen yıl ülkedeki şiddet olayları sonucu ölen sivillerin sayısı 7818 idi. Bu sayı, Kuzey İrlanda sorununun başından sonuna kadar ölenlerin iki katından daha fazla.

Bu yıl ise sadece Şubat ayında 1000 kişinin öldüğü bildiriliyor.

Artan ölümler

Bu yılın ilk aylarında Irak'taki Şii hükümetin Anbar bölgesindeki Sünni ayaklanmayı bastırmaya çalışan 1000'e yakın güvenlik görevlisi ölmüştü. Bu sayıları bir araya getirdiğimizde, ölü sayısının aslında çok daha yüksek olduğu görülüyor.

Bunlar çok büyük rakamlar. Kaynağında ise muharebe meydanları yok, kent merkezlerindeki kalabalık pazar yerlerine ve otobüs terminallerine yapılan intihar saldırıları var.

Basit bir anket için, Bağdat kent, caddelerinde dolaştık ve insanlara şiddet olaylarında yitirdikleri herhangi bir yakınları olup olmadığını sorduk. Resmi istatistiklerden haberdar olmamıza rağmen kişisel hikayeler, duymak bizi şoke etti.

İran-Irak savaşını hatırlayan bir adam 200-300 kişi civarında bir rakamdan bahsetti.

Bir gazeteci babasını, kız ve erkek kardeşlerini kaybettiğini, bir sunucu ise telefonundaki isim listesinde kimin sağ kimin ölü olduğunu bilmediğini söyledi.

Bağdat'taki hastanelerden birinin acil servis bölümünde görevli bri cerrah ise son 10-12 yılın olaylarının bütün ülkeyi "şok psikozu"na soktuğunu ifade etti.

Böylesi tehlikeli bir ortamda seçime gitmenin ne kadar sağlıklı olduğu sorusu sorulabilir elbette. Fakat tek alternatif bu gibi görünüyor.

Seçimleri iptal etmek, Anbar'daki El Kaide bağlantılı ve demokrasi karşıtı güçlerin zaferi olarak görülebilir.

Maliki bütünleştirici değil

Kamuoyu yoklamaları olmadığı için Irak'taki seçimlerle ilgili öngörülerde bulunmak saçma olur. Ama üçüncü dönemine hazırlanan Başbakan Nuri El Maliki'nin seçim sonrası koalisyon kurma pazarlıklarında önemli yeri olduğu söylenebilir.

Halkın çoğunluğu Şii olmakla beraber önemli bir Kürt ve Sünni azınlığa sahip Irak'ta bütünleştirici bir siyasetçi olmak zor. Çoğu göç etmek zorunda kalan Hristiyan bir azınlık da var.

Fakat Maliki'nin bölücü yanı herkesten daha fazla. Bazı muhalifleri onun İran'ın aleti olduğuna inanırken, bazıları da genel ulusal uzlaşma yerine Şiileri kayırdığını söylüyor.

Petrol zengini bir ülkede yoksulluğun yaygın olmasını, yolsuzluklara göz yumulmasına bağlayanlar da az değil.

Maliki iktidar yıllarını ordu, merkez bankası ve devlet işletmeleri gibi kurumlar üzerindeki hakimiyetini arttırmak için kullandı.

İktidarda kalmak için de elinden geleni yapacaktır.

Maliki'nin rakiplerinden İyad Allavi son seçimlerde Maliki'den çok oy almış, fakat daha sonraki manevralarda kaybetmişti.

Şii-Sünni çatışması

Bu deneyimden nasıl bir ders çıkardığını görmek ilginç olacak.

Aslında konu Irak'ı aşıyor. Orta Doğu, Şii İran ile Sünni Suudi Arabistan arasındaki bir güç mücadelesine tanıklık ediyor.

Bu iki bölge gücü, küçük ülkelerde farkı siyasi parti ve grupları finanse ediyor.

Maliki, Suudi hükümetini, Anbar bölgesinde Şiilere karşı savaşması için Sünni misyonerlere para ödemekle suçluyor.

Fakat Iraklı Şii milisler de Suriye'de savaşmak üzere adam gönderiyor. Öyle ki İranın finanse ettiği Lübnanlı Hizbullah savaşçılarının güç dengesini Esad lehine çevirdiğine inanılıyor.

Bugün Orta Doğu'da, kökenleri Birinci Dünya Savaşı'na kadar giden Irak gibi bir ülkede ulusal kimliklerden ziyade Şii ve Sünni kimlikler öne geçiyor.

Bu seçimler Iraklılara yeni bir hükümet seçme şansı verecek. Bize düşen ise siyasi atmosferin Orta Doğu'da her an değişebilecek dengelere nasıl adapte olacağını görme olanağı olacak.