BIST 9.102
DOLAR 39,57
EURO 45,47
ALTIN 4.284,81

Güney Asya’da Tehlikeli Satranç: Hindistan-Pakistan Gerilimi Yeniden Alevlendi.

Güney Asya’nın kadim iki komşusu Hindistan ve Pakistan, bir kez daha dünyanın nefesini tuttuğu bir çatışma sarmalına girmiş durumda. İki ülke arasındaki sorun sadece bu iki ülkeyi değil, küresel barışı da tehdit eden yeni bir kriz dalgasının habercisi diye okunabilir.

Hindistan ordusu, Pakistan ve tartışmalı Azad Keşmir bölgesindeki “hedeflere” yönelik askeri operasyon başlattığını duyurdu. Bu açıklamanın hemen ardından, Pakistan ordusu Hindistan'a ait 5 savaş uçağı ile 1 insansız hava aracını düşürdüğünü ilan etti. Karşılıklı çatışmalar ve bombalamalarla birlikte, iki taraftan gelen can kayıpları ve yaralı sayıları da hızla artıyor: Pakistan'da 26 ölü, 46 yaralı; Hindistan’da ise 15 sivil yaşamını yitirdi, 43 kişi de yaralandı.

Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif’in “intikam” çağrısıyla orduyu açıkça karşı saldırıya davet etmesi, “saldırganlığının cevapsız kalmayacağını” ve "bedelini ödeyeceğini" açıklaması endişe verici.

Nükleer Gölge Büyüyor
Bu tür çatışmalar, iki ülkenin de geçmişi göz önüne alındığında, “sıradan sınır çatışmaları” olarak değerlendirilmemeli. Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması, olayların çok daha büyük ve yıkıcı bir düzeye tırmanma ihtimalini beraberinde getiriyor. 1999’daki Kargil Savaşı’ndan bu yana en ciddi krizlerden biri yaşanıyor olabilir.

Bir savaş başlarsa bu sadece Keşmir’in sorunu olmayacak. Bu, bölge halkları için yeni bir insani felaketi, dünya içinse jeopolitik dengesizlikleri tetikleyebilecek bir senaryo olur.

Uluslararası Sessizlik Tehlikeli
Ne yazık ki şu ana kadar küresel aktörlerden kayda değer bir arabuluculuk ya da diplomatik müdahale çağrısı gelmiş değil. Oysa bu tür krizler “görmezden gelinerek” değil, “önleyici diplomasi” ile çözülebilir. Birleşmiş Milletler, İslam İş Birliği Teşkilatı, hatta bölgesel güçler olan Çin ve Rusya’nın sesleri şu an için kısık.

Gerçek şu ki; bu sessizlik büyüdükçe, Keşmir’deki çığlıklar daha da yükseliyor. Toprağa düşen genç bedenlerin, yok olan evlerin, paramparça olan hayatların telafisi yoktur. Hindistan da Pakistan da yıllardır benzer yaraları taşıyor. Bu topraklar daha ne kadar ölüm kaldırabilir ki?

Keşmir’deki sessiz çocukların gözleri bize bakıyor. Onların savaş değil, umut dolu yarınlara ihtiyacı var. Bu yaşananlara dünya liderleri, medya organları ve sivil toplum kuruluşları sadece izlemekle yetinmemeli. Bu yangın Keşmir’i değil, hepimizi yakabilir.

Kaldı ki Pakistan ve Türkiye arasındaki ilişkiler, köklü tarihi bağlara ve karşılıklı kardeşlik duygularına dayanan özel bir dostluk zeminine sahiptir. Bu ilişkiler sadece diplomatik değil, kültürel, dini ve duygusal temellerle güçlenmiştir.

19. yüzyıl sonu – 20. yüzyıl başı: Pakistan henüz kurulmamışken, Hindistan alt kıtasındaki Müslümanlar (özellikle bugünkü Pakistan topraklarında yaşayanlar), Osmanlı İmparatorluğu’na büyük sempati besliyorlardı. 1919’da başlayan Hilafet Hareketi (Khilafat Movement); İngiliz işgali altındaki Hindistan’da Müslümanların Osmanlı Halifeliğini desteklemek amacıyla başlattığı siyasi bir kampanyaydı. Pakistan’ın kurucu babası Muhammed Ali Cinnah, bu harekete destek vermiştir.
1947’de Pakistan’ın Kuruluşu sonrasında Türkiye, Pakistan’ı tanıyan ilk ülkelerden biri oldu.

1990’lardan itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri, Pakistan ordusuyla ortak tatbikatlar yaptı, subay eğitimi sağladı.

Son yıllarda Pakistan, Türkiye’den Bayraktar TB2 SİHA gibi savunma ürünleri alırken, Türkiye de Pakistan’dan JF-17 savaş uçağı iş birliği gibi konuları değerlendirildi. Tüm bunların yanında çok sayıda Pakistanlı öğrenci burslu olarak eğitim almaktadır. Türkiye Maarif Vakfı, Pakistan’da eğitim faaliyetlerini yürütüyor.

Türkiye, Pakistan’da yaşanan büyük depremler ve seller sırasında ilk yardım gönderen ülkeler arasındadır. 1999 Marmara Depremi'nde Pakistan halkı da Türkiye’ye yardım topladı. Halklar arası dayanışma sıkı biçimde hissedildi.

Pakistan, Kıbrıs meselesi ve Ermeni soykırımı iddialarına karşı Türkiye’yi uluslararası platformlarda destekledi. Hintli Müslümanlar, Millî Mücadele sırasında Anadolu’ya para yardımları yaptı.

Türkiye ise Keşmir meselesinde, Pakistan’ın “çözüm BM kararları doğrultusunda olmalı” tezini destekleyerek Hindistan’ı eleştiren nadir ülkelerden biri oldu.

Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişki, siyasi çıkarların ötesinde "tek millet, iki devlet" anlayışıyla yürütülüyor. Türkiye Pakistan arasındaki ilişkiler, tarihsel olarak kardeşlik, stratejik iş birliği ve ortak kültürel bağlar üzerine inşa edilmiştir.