BIST 10.471
DOLAR 32,78
EURO 35,23
ALTIN 2.447,71

Gazetelerimiz ve bir örnek !

TV’lere ceza geldiğinde basın özgürlüğünü gündeme getirenlere, televizyon ile gazetenin mukayese edilemeyeceğini söylüyorum her zaman. TV’ler kendini izletmeye çalışıyor, gazeteler ise kendi aralarında hergün habercilik yarışı yaşıyorlar. Ama gazeteler, televizyonların haber bültenlerini rakip olarak görüp de televizyon gibi habercilik yapmaya kalkınca, işler epeyce değişti.

Magazin türü habercilik, bir röportaj ile koca gazete sayfasını şişirme, sayfayı doldurmak için koca başlıklar ve koca fotoğraflar ile gazetelerimiz bambaşka hale geldi.

DAHA ÇOK SAYFA !

“Ben daha çok sayfa veriyorum, böylelikle daha ucuzum” veya “Bende daha çok köşe yazarı var” ya da “Bende daha çok ek var” gibi yarışlar ön plana çıktı. Bütün bunlara rağmen Zaman, Türkiye’nin en önemli gazeteleri Hürriyet ve Sabah’tan fazla satıyor. Tabi hemen, ama öyle, ama şöyle diye açıklamalar duyar gibiyim. Hiç farketmiyor, öyle ya da böyle, işin inkar edilemez gerçeği Zaman’ın bu iki gazeteden daha çok satıyor olması. Öte yandan 10 tane gazetenin toplam tirajı 30 sene önceki seviyelerde.

YA HABERCİLİK !

Kendilerini rakibin kulvarına atarak rekabete kalkışan gazete iyice yoldan çıkıyor. Bir renk cümbüşü içinde, çıplak fotoğraflar ve olmazsa olmaz sosyete dedikoduları ile zaman geçip gidiyor. Herşeyin yeri var ama ya habercilik? Hani her fırsatta dile getirilen basın özgürlüğü sloganları?  Hani, Ceza Kanunu’na karşı çıkmalar? Gerçekten ne kadar habercilik yaptığını, herkes kendine sormalı.

BİR ÖRNEK GAZETE

Bir örnek gazete alıyorum elime. Diğerlerinden herhangi birini hedef göstermemek için, iyi bir gazete olarak Hürriyet’i alıyorum. Bu işi bilen profesyonel arkadaşlarımın alınmayacakları, bunu bir yorum olarak kabul edeceklerini düşünerek sayfalarını çeviriyorum.

NE KADAR HABER VAR ?

Türk basınının en önemli gazetelerinden Hürriyet’in 26 temmuz salı günkü nüshası. İlan ve magazin dolu eklerini hiç saymıyorum. 48 sayfalık ana gazetede tam 27 sayfa ilan var. Yani yüzde 56’sı ilan. Köşe yazılarını topladığımızda 5 sayfa yapıyor. Günlük sabitler de 2 sayfa tutuyor. 7 sayfalık makale ve sabitleri, geri kalan 21 sayfadan düştüğümüzde 48 sayfalık gazeteden geriye 14 sayfa kalıyor. Bu 14 sayfanın üçte ikisi büyütülmüş başlıklar ve fotoğraflara gidince geriye 4,5 sayfa haber kalıyor. Bunun içinden ajans ve dış kaynaklı haberleri ayıkladığımızda kendi haber ajansı ve haber merkezinde yüzlerce kişi çalıştırdığını düşündüğümüz bu gazetenin, kendi haber kaynakları ile 48 sayfalık gazetenin ancak 2 veya 2,5 sayfasını doldurduğunu görüyoruz. Yeterli mi, değil mi ???

BİRİNCİ SAYFANIN DURUMU

Gazetenin birinci sayfasını inceliyorum. Sürmanşette Kıbrıs rum kesiminden kalkıp İstanbul’a inen uçak haberi var. Ambargoyu delmiş. Günün en önemli haberi ! Hemen yanında tek sütuna Trabzonspor’un Kıbrıs rum kesimine Atina üzerinden gittiği haberi yer alıyor. Bu haber aslında Türkiye’nin Kıbrıs rum kesimini resmen tanıdığını ifade ediyor ve diğerinden daha önemli ama tek sütun verilmiş.

Sümanşetin dışında birinci sayfanın en önemli haberi “Aptallık tartışması bölüm 2” başlığını taşıyor. Almanya’da, daha önce “Türk çocuklarının zeka düzeyi Almanlardan düşük” diyen bir profesöre, bir başka bilim adamı eklenmiş. Ertesi gün de, sonraki günlerde de okusanız niteliğini yitirmeyecek bir magazin haberi ama gazetenin manşetinde yer alıyor. Birinci sayfadaki diğerlerine baktığımızda, bazılarında imza kullanılmış ama öteki gazetelerde olan haberlerden ibaret. Yani özel haber yok.

Belki özel haber bulurum diye ekonomi sayfalarına bakıyorum. Tam 7 sayfanın başlığında “ekonomi” yazıyor ama oralarda da, reklam harcamalarını arttırmayı amaçlayan büyütülmüş şirket röportajları ile şirket haberleri yer alıyor..

Haberciliği ile övünen gazeteciler, şapkayı önlerine koyup düşünmek zorundalar.

OKUYUCU NE DÜŞÜNÜR ?

Aynı gazetede dikkatimi çeken bir başka konuyu daha belirtmeden geçemeyeceğim. 27’inci sayfada, genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök her zamanki sütununda, hayatında ilk defa gittiği bir şehit evindeki izlenimlerini anlatıyor. Duygu, hüzün, dram ve üzüntü dolu güzel bir yazı. Okuyanı, o şehit evine götürecek nitelikte ama yazının hemen üzerindeki, dişleri meydanda gülen Ertuğrul Özkök fotoğrafı, yazının içeriği ile alay eder gibi.

Gazeteyi yapıp okuyucuya vermekle olmuyor, o gazeteye okuyucunun gözüyle bakmak gerekiyor.