BIST 10.392
DOLAR 32,50
EURO 34,89
ALTIN 2.410,50
HABER /  SAĞLIK

Evet aldattım %52

Aldatmanın sadece erkeklerin tekelinde olduğunu inananlara parmak ısırtan sonuçlar...

Abone ol

Elele?nin mahmure.com?la yaptığı anketten sarsıcı bir sonuç çıktı. Ankete katılan 7 bin kadının yüzde 52?si eşini ya da sevgilisini aldattığını itiraf etti. İşte aldatmanın evliliğin renklerinden biri kabul edildiği bugünlerde, olayın sadece erkeklerin tekelinde olduğunu inananlara parmak ısırtan sonuçlar...

Okuduğum bir kitaptan "-mış" gibi yapmanın kadınsılık kavramıyla yakından bağlantılı olduğunu ve hatta erkek kültürünün kadınlara öğrettiği bir şey olduğunu hatırlıyorum. Seviyormuş veya cesurmuş gibi yaparken, gerçekten sevgi ve cesaretin varlığını fark edebiliriz. Dürüstlük, her zaman doğruyu söylemek değildir, biraz da kime-neyi söyleyeceğimizi bilmektir.
Aynı kitaptan öğrendiğim başka şeyler de var: Mahremiyet bir insanlık hakkıdır ve doğru ya da yanlış kendimize ayırdığımız duygusal ve fiziksel alanla ilgili denetim hakkını da içerir. Mahremiyet hakkı, bedenimizi ve onunla ilgili kararları başkalarının müdahalesinden, onların istenmeyen denetimlerinden koruma hakkını da kapsar. Büyüdükçe sansürsüz benliklerimizi dizginlemeyi ve neyin kime, ne zaman söylenmesi gerektiği konusunda düşünceli ve bilgiye dayanan seçimler yapmayı öğreniriz. Bilgi güç ise; gizli kapaklı bilgi, gücün karesidir. Üstelik, prestij sağlayan görevlerden ya da dünya çapında etkili uygulamalardan geleneksel olarak dışlanmış bulunan kadınlar için sır tutmak, bildikleri tek güçtür. Ve asıl sorun kiminle yatıldığından çok, kime yalan söylendiğidir.
"Erkek yemeğini evde yediği sürece, iştahının nereden geldiği hiç önemli değildir" özdeyişini yaşam felsefesi haline getiren kadınlar yanımızda-yöremizdeler. Ancak tek eşliliğe insanlardan daha yatkın pek çok memeli türünün olduğunu da biliyoruz. Tıpkı hiçbir şeyi güvence altına alamayacağımızı bildiğimiz zaman, o şeye daha kolay ulaştığımız gibi; tek eşliliğin de ancak bu tür garantici yaklaşımlardan uzak kaldığı sürece mümkün olabileceğini düşünmeye başlamamızın vakti çoktan gelmedi mi?
Korku, kadınların en büyük düşmanı. Üstelik korkmak, bize tesadüfen öğretilmiş bir kavram da değil. Bizi felç etmeye yarar, önemli işlere adamamız gereken enerjiyi zayıflatır, dikkatimizi dağıtır, yaratıcılığımızı kısıtlar ve bizi eve kapatır, susturur.
Ama çağımızda korku kadınları sadece eve kapatmakla kalmıyor, artık evden de çıkarıyor, evin dışına, ilişkinin dışına, hayat karmaşasının ta içine alıp atıveriyor. Zaten evlilik ne zamandır kuyruğunda fitil yanan çizgi film kahramanı misali, ortalıkta dolanıveriyor. Yalanlarla, dolanlarla da olsa; erkekler de kadınlar da evliliğin devamından yana. Aldatışlar, giderek evliliğin içindeki "renk"ler olarak algılanıyor. Dünya çapında yapılan araştırmalar bunu doğrularken; Türkiye?de yaşayan kadınlar da kendilerinin bu renk cümbüşüne katıldığını itiraf ediyor.
elele