BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47
HABER /  GÜNCEL

Euro krizi Kıbrıs'ı Türkiye'ye mi itiyor?

Kıbrıs'ın güneyinde ekonomi yeniden yapılandırlırken, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin gündemin üst sıralarına çıkacağı düşünülüyor. Türkiye Dışişleri Bakanı da, Kıbrıs doğal gazının Avrupa yolunun Türkiye'den geçtiğini vurguluyor.

Abone ol

Euro Bölgesi ülkeleri ve IMF ile "acılı" bir borç anlaşması imzalayan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin, ekonomisini yeniden kurabilmek için Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmeye ihtiyaç duyup duyamayacağı tartışmaları gündemde öne çıkmaya başladı.

Türkiye'de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, borç karşılığında teminat olarak gösterilen yeraltı kaynaklarının Kıbrıs'ın güneyinden Avrupa'ya nakil yolunun Türkiye'den geçtiğini vurguluyor.

Kıbrıslı ekonomi uzmanlarına göre de, Kıbrıs sorununun çözümü, adanın kuzey ve güney kesimi ekonomilerinin canlanması için en faydalı yol olarak gözüküyor.

BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, borç anlaşmanın kısa vadede Kıbrıslı Rumları ve Türkleri yoksullaştıracağına kesin gözüyle bakıyor.

Ekonomiyi yeniden büyütme meselesi

Kıbrıs'ın güneyinde bankalar dün açıldı. Ancak Euro Bölgesi ülkeleri ve IMF ile yapılan anlaşma uyarınca, birçok kısıtlama en az bir ay yürürlükte kalacak.

Bu süreçte, Kıbrıs ekonomisinin nasıl yeniden yapılandırılacağı, hem ada halkının, hem Türkiye'nin, hem de Avrupa ülkelerinin başlıca gündem maddelerinden biri olacak.

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkan Vekili Seda Yavaş, hızla küçülecek ekonominin yeniden büyümeye geçmesi için muhtemelen ön plana çıkacak sektörleri şöyle sıralıyor: Turizm, tarım ve tarıma dayalı endüstriler ile konut-inşaat.

Özellikle Rus yatırımcıların vergi cenneti olarak gördükleri Kıbrıs bankalarındaki yüklü yatırımlarına gönderme yapan Yavaş, güney kesiminde yaşayan Rumların "nereden geldiği tam olarak belli olmayan bir refahı yaşamaya alıştıklarını" belirterek şöyle diyor: "Sanırız, Kıbrıslı Rum dostlarımız da, sonunda bu sektörlerde yoğunlaşacaklardır ve özellikle bu sektörlerde yeni istihdam olanakları bulacaklardır. Bundan böyle, daha çok üretmek, daha az tüketmek zorunda kalacakları bir döneme girdiklerini kabul etmeleri gerekecektir."

Kuzeyde yaşamalarına karşın, güneyde görece yüksek ücretler karşılığında çalışan birkaç bin Kıbrıslı Türk ise büyük ihtimalle işlerini kaybedecek.

Kuzey kesimindeki Cumhuriyetçi Türk Partisi'nden milletvekili seçilen işadamı Özdil Nami, anlaşmanın Kıbrıslı Türklere etkisinin bununla sınırlı kalmayacağını söylüyor.

Zira, güneyden kuzey kesimindeki eğlence yerlerine ve otellere gelenler azalacak, Lefkoşa'nın Türk bölgesine alışveriş için gelenlerin de azalmasıyla esnafın durumu kötüleşecek.

Nami, güneydeki mevduat sahiplerinin yüklü miktardaki sıcak parayı kuzeye taşımasını ise olası görmüyor. "Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin düştüğü hataya kuzey kesimi yönetiminin düşmeyeceğini" belirten Nami, "Parasını kaçırmak isteyenler başka adresler arayacaktır diye düşünüyorum" diyor.

'Türkiye ile işbirliği gözardı edilemez'

Belki, Kıbrıs Cumhuriyeti tarihinin en önemli dönüm noktalarından birindeyken kuzey kesiminde 'bekle-gör' havasının hakim olmasının sebebi biraz bu beklentisizlik.

Bir diğer sebep ise, "sular durulunca", tarafların Kıbrıs sorununun çözümüne daha içten eğileceği beklentisi.

Özdil Nami, adanın her iki kesiminde ekonomik sorunların uzun vadeli çözümünün, Kıbrıs sorununun çözümünden geçtiği görüşünde. "Kıbrıs'ın 20 yılını ipotek altına alan" krizin nasıl atlatılabileceğini şu gerçeklere dayandırıyor:

  • Güneydeki doğal gaz kaynaklarının Avrupa'ya nakli Türkiye üzerinden mümkün,
  • Kıbrıs sorunu çözülürse, büyük miktardaki askeri harcamalar azalacaktır,
  • Kıbrıs'taki yatırım ortamı düzelecektir,
  • Türkiye ile ticaretin önü açılacaktır; denizciliğin ön planda olduğu Kıbrıs için Türk limanlarının açılması çok önemlidir.

Seda Yavaş da, krizi aşmanın en etkili yolunun, "bölgesel entegrasyon" olduğunu dile getiriyor:

"Halk krizden yılmış ve bunun sonucunda içine kapanma eğilimleri güçlenmiş olsa da, siyasi liderler, çağdaş dünyanın da yönelimi olan bölgesel entegrasyonu ve işbirliğini güçlendirmenin ne kadar gerekli olduğunu bu krizle bir kez daha anlamış olmalıdırlar.''

''Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri göz ardı etseler bile Türkiye ile işbirliğinin gerekliliğini göz ardı edemez bir konuma gelmişlerdir. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının değerlendirilmesi için Türkiye ile işbirliği gerektiğini belirten görüşleri bir kenara koysak bile; Kıbrıs ekonomisinin büyüyebilmesi için, her hâlükârda en yakın ana kara olan Türkiye ile işbirliği zorunludur. Böyle bir vizyon, ayni zamanda Kıbrıs sorununa çözüm bulmayı da gerektirir. Kıbrıslı Rum siyasiler ve özellikle ekonomistler, bunu anlayabilecek durumdadırlar. Umarım, bu konuda halklarını ikna edebilirler."

Özdil Nami, seçimden yeni çıkmış olan Rum liderlerin Kıbrıs sorunu müzakerelerine yeniden başlamak için "elinin kolunun bağlı olduğunu" düşünüyor.

Nami'ye göre, "suların durulması" beklenirken, tarafların özel temsilcilerini görevlendirerek yeni müzakere sürecini hazırlaması en doğrusu.

Davutoğlu: Gazın gidebileceği tek yer Türkiye

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 17 milyar euro dolayında paraya ihtiyaç duyan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Avrupa ülkelerinde 10 milyar euro alırken, geri kalan parayı da doğal gaz kaynaklarının bonolarıyla karşılamayı planlandığına dikkat çekiyor.

Buna itiraz ettiklerini belirten Davutoğlu, Star gazetesine verdiği demeçte, Kıbrıs sorunuyla ilgili üç seçenekten söz ediyor:

  • Kıbrıs sorununun BM gözetiminde çözümü, doğal kaynakların yeni devlet tarafından kullanılması,
  • Müzakereler sürerken, adanın iki kesimi arasında kurulacak komitenin, doğal kaynakların çıkarılmasını ve pazarlanmasını yönetmesi,
  • Bunlar olmazsa, iki devletli çözümün masaya getirilmesi ve kurulacak iki devletin AB çatısı altında buluşması.

''Doğalgazın gidebileceği tek yerin Türkiye'' olduğunu savunan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Başka hiçbir yere gidemez. Bu çevreye baktığınızda, enerji açığı olan ve enerji ihtiyacı olan hangi ülke var? Peki transit gelip Avrupa’ya gitmek istese nereden gidecek? Ya denizin altından Girit’e, oradan Yunanistan’a... Orada öyle büyük fay kırıkları var ki oradan geçmesi mümkün değil. Yani mecburlar.”