BIST 9.459
DOLAR 32,60
EURO 34,82
ALTIN 2.497,98
HABER /  GÜNCEL

Eski DEP'li Sadak: Türkiye'nin kapatma davasını kaldıracak takati yok

HDP'yi hedef alan kapatma ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması çağrıları 1994'te DEP'lilerin TBMM'de gözaltına alındığı görüntüleri hatırlattı. İlhan Taşçı, o dönemin milletvekillerinden Selim Sadak'la konuştu.

Abone ol

7 Haziran seçimlerinin ardından oluşan parlamento, Türkiye açısından pek çok "ilki" barındırıyordu.

En dikkat çekeni 10 partisinin kapatıldığı Kürt siyasal hareketinden gelen Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) barajı aşarak parlamentoya girmiş olmasıydı. Eş genel başkanları hapis cezası istemli soruşturmalarla; HDP de kapatma davası riskiyle karşı karşıya.

Geçen hafta öne çıkan bu tartışma 1990'ların başında SHP listelerinden TBMM'ye girdikten sonra dokunulmazlıkları kaldırılan ve gözaltına alınıp 10 yıl hapis yatan milletvekilleri ve kapatılan DEP'in durumu akla geliyor.

O gün başlarına gelenlerle bugünkü tartışmaları karşılaştıran Selim Sadak, iki dönem arasında ciddi benzerlikler olduğu görüşünde.

Sadak, "O zaman bizler bedel ödedik, Türkiye de çok kaybetti. Artık Türkiye'nin tekrar böyle bir süreci taşıyacak takati de yok, tahammülü de" diyor.

Suruç saldırısının ardından PKK'nın güvenlik güçlerine yönelik eylemlerine tepki gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan "hukuku çalıştırmasını" istedi. Kastedilen de HDP'nin kapatılması için harekete geçilmesiydi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan da biraz farklı da olsa destek geldi. Erdoğan, parti kapatılmasını doğru bulmadığını ama sorumlu olan siyasetçilerden hesap sorulabileceğini söyledi.

80 vekilin dokunulmazlığı kalkar mı?

HDP ise yaşananlar üzerine 80 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM Başkanlığı'na başvurdu. Bu aslında sembolik bir girişimden öte bir anlam taşımıyor.

Hukuki olarak bunun olabilmesi bu aşamada oldukça güç. Nedenine gelince Meclis İçtüzüğü gereğince önce Adalet ve Anayasa Komisyonu'nun oluşması gerekiyor. Parlamento'da henüz komisyonlar oluşmadı, hükümet kurulmadan da oluşması beklenmiyor.

Bugüne kadarki uygulamalara bakıldığında da dokunulmazlığın kaldırılması düşünüldüğü kadar kolay değil.

Örneğin bir önceki yasama döneminde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili Atilla Kart dokunulmazlığının kaldırılması için siyasi ve hukuki mücadele vermiş, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar taşınmış ancak buna rağmen dokunulmazlığı kaldırılmamıştı.

Fezlekeler gelmeye başladı

Bunda değişik partilerden seçilen çok sayıda milletvekilinin dokunulmazlık dosyasının bulunması etkili.

Bir önceki dönem milletvekillerinin dokunulmazlığı olmaması durumunda yargılanacakları dosya sayısının bini aştığı düşünülürse ne demek istediğimiz daha da iyi anlaşılır. Bugün itibariyle Meclis'te HDP'li 14 milletvekili hakkında dokunulmazlık fezlekesi bulunuyor.

Dolayısıyla 14 vekil dışındakilerin şu anda bir dokunulmazlık fezlekesi yani yargılanacakları bir dosya söz konusu değil.

Demirtaş cezaevine girer mi?

Erdoğan'ın parti yöneticilerinin "bedeli ödemesi gerektiği" açıklamasının ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında soruşturma başlattığı ortaya çıktı.

Soruşturmanın dayanağı, 6-8 Ekim 2014 tarihindeki Kobani olayları nedeniyle Demirtaş'ın 'halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırarak, tahrik etme' suçunu işlediği iddiası.

Bu suç için öngörülen ceza ise 15 yıldan 24 yıla kadar hapis. Suçlamaya ilişkin Demirtaş hakkında 'güçlü delil' bulunması durumunda yargılanması gündeme gelecek.

Ancak yargılanabilmesi için dokunulmazlığının kaldırılması istemli düzenlenecek fezleke Meclis Başkanlığına gönderilecek. Dokunulmazlığı kalkarsa Demirtaş yargıç önüne çıkacak.

HDP'nin diğer eş genel başkanı Fiğen Yüksekdağ hakkında da "Sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz" sözleri nedeniyle terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Demirtaş'a ilişkin aktardığımız hukuki süreç Yüksekdağ için de geçerli olacak.

Partinin yöneticileri haklarında art arda soruşturmalar başlatılırken, HDP'nin kapatılacağı iddiaları da en azından temenni düzeyinde konuşulmaya ve gazetelerde haber olarak yazılmaya başlandı. Devlet Bahçeli'nin göreve çağırdığı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görevleri arasında siyasi partilerin kapatılması için dava açmak da bulunuyor.

Başsavcılık HDP'yi nasıl izleyip, inceliyor?

Yargıtay Başsavcılığı, Siyasi Partiler Bürosu aracılığıyla partilerin her türlü faaliyetini düzenli olarak izler. Yöntem olarak, partiler için açılmış dosyalara, hukuken ilerde değerlendirilebileceği düşünülen görüntü, ses, yazılı kayıt eklenir. Dönem dönem Başsavcı ve yardımcılarının katılımıyla bir siyasi partinin hukuku durumu gözden geçirilir. Bunlar büronun olağan faaliyetidir. Başsavcılığının açacağı olası bir kapatma davasını da Anayasa Mahkemesi kesin karara bağlıyor.

'Henüz rutin incelemedeyiz'

Ulaştığımız Yargıtay Başsavcılığı kaynakları bu aşamada HDP'nin olası bir kapatma davasına geçiş öncesi hukuki incelemeye alındığını söylemenin güç olduğunu ilettiler. Şu aşamada "rutin" inceleme ve izlemenin sürdürüldüğünü bildirdiler.

21 yıl öncesine dönülür mü?

HDP yöneticileri ve partiye yönelik gelişen durum, DEP milletvekillerinin polislerce yaka paça gözaltına alındıkları döneme geri mi dönülüyor sorgulamasını beraberinde getirdi.

O dönemde arkadaşlarıyla birlikte Meclis'te gözaltına alınan ve ardından da 10 yıl boyunca hapis yatan isimlerden birisi de Selim Sadak.

"Sivil darbe" olarak nitelendirdiği o günlerde her şeyin faili kendileriymiş gibi gösterilmeye çalışıldığını aktaran Sadak "Gelişmeler kesinlikle o günleri, bizim yaşadıklarımızı net hatırlatıyor" deyip, ekliyor:

"Gazete manşetlerine, televizyonlara baktığımızda; gerek Cumhurbaşkanı, gerek Başbakanın sözlerine kulak verdiğimizde tıpkı o günlerde olduğu gibi dokunulmazlıkları kaldırma, siyaset dışına atmaya çalışma ve bunlar için kamuoyu oluşturmaya çalışma anlamında tıpatıp bir benzerlik var."

'Türkiye'nin artık takati yok'

Selim Sadak, o dönemde kendilerinin hapiste yatarak bedel ödediği, ama Türkiye'nin de büyük maddi ve manevi kayıplara uğradığı görüşünde. 'Yeniden o günlere dönülür mü' sorusuna Sadak'ın yanıtı şu oluyor:

"Umarım dönülmez. O günlere dönmek isteyenlerin planları ters yüz olur. Artık Türkiye'nin böylesi bir süreci yeniden yaşamaya tahammülü de yok, takati… Kimsenin Türkiye'ye kaybettirme, demokrasiyi tıkama, tekrar şiddeti başlatma hakkı yok."

'Kahrolsun'la çözülmedi, çözülmez'

PKK'nin yeniden şiddeti tırmandırması, HDP'nin de buna karşı güçlü bir karşı çıkış sergilemediği eleştirilerini anımsattığımız Selim Sadak, "Kınamalarla bu işin çözülemeyeceğini HDP biliyor. Aslında AKP de biliyor lanetleyerek olmayacağını" yorumunu yapıyor.

7 Haziran'dan sonra tek başına iktidarı Türkiye'de "demokratik muhalefete tahammül etme sorunu" olduğu görüşünü dile getiren Selim Sadak, PKK'nın şiddet eylemlerine ilişkinse iki polisin evlerinde öldürüldüğü Ceylanpınar a gönderme yapıyor "Keşke olmasaydı. Diyarbakır saldırısına, Suruç katliamına rağmen keşke öldürme ile cevap verilmeseydi. "

Eski DEP Milletvekili Selim Sadak, 1984'ten beri süren savaşın kazananı ve kaybedeni olmadığı gibi bundan sonra da olmayacağı görüşünde. Sadak, kinle bir yere varılamayacağını, bunun yerine barışın inşasıyla sorunun üstesinden gelineceğini söylüyor.