BIST 10.169
DOLAR 32,38
EURO 34,73
ALTIN 2.399,37

Esed’i Verelim Mısır’ı Kurtaralım

Evet, şu anda tüm dünya hipnotize edilmiş, tüm dikkatlerimiz Suriye’nin dört bir yandan havadan vurulma vaktine kilitlenmiş kıvama getirilmiş durumdadır

Görünen odur ki, 15 Mart 2011’den bu yana vicdanında zerre kadar dirilik kalmış her insanı insanlığından utandıran Suriye manzaraları karşısında üç maymunları rol edinmiş güçler Esed’i üç ayaklı sehpaya çıkarma kararını verdiler. Gerekçeleri Esed’in masum sivilleri katletmesi değildir elbet. Yaftasındaki suç hanesine de muhtemelen ‘Kimyasal silah kullanmak’ diye yazacaklardır. Peki hakikatte iş öyle midir? Şahsen inanmıyorum.

Çünkü, tüm dünya insanlığının ‘zihnini yönlendirme’ -ki siz buna ‘kandırma’ veya ‘aldatma’ da diyebilirsiniz- sanatındaki maharetleri nedeniyle ‘birilerinin’ bize aynı filmi izlettirdikleri kanaatindeyim. Hani, ‘Belki de farklıdır’ deyip merakımızdan zamanımızı boşa harcar, sonunda da ‘Tüh be! Aynı senaryoymuş’ diye hayıflandığımız olur ya! Önceden bir ‘kırmızı çizgi’ dillendirilir, mesela ‘kimyasal silah’ gibi. Sonra bir senaryo hazırlanır, dünyaya arz edilir, akabinde de ‘o çizgiler aşıldı’ diye vaveyla kopartılır ve sonra olacaklar olur veya yapılacaklar yapılır, sonunda sahne kapatılır. Tıpkı daha dün Irak’ta icra edildiği gibi. Elde hazır bekletilen bu senaryonun sadece icra tarihleri farklı olur ki, ‘aldatma’ işi ustaca olsun veya bazen bir taşla iki kuş vurulabilsin diye. Ama ne hikmetse insanoğlu ‘Bir daha asla!’ dediği bu numarayı her defasında yine de yutmuştur. Belli ki biz insanların ‘kolayca’ edilgenleştirilen bir tarafı da vardır.

İnsanoğlunu anlamanın gerçekten güç bir tarafı vardır. Mesela tüm kutsal metinler ‘öldürmeyeceksin!’ derken, insanlar adeta ‘öldürebilirsin’ ama ‘vahşice’ olmalı diyor. Ağır silahlarla taramak, doğramak, delik deşik etmek, devasa ağır kütleleri başına yıkmak vs. Oysa şahsen ‘kimyasal ile öldürülmeyi’ diğerlerine tercih ederim, çünkü ikincisi daha insanca (!) geliyor bana. Böyle değil de ‘kimyasal silahlarla sivil ölümler de yaşanıyor’ diyorsanız, modern çağın savaşlarını ‘ilkel’ dönemdeki harplerden üstün kılan tarafı zaten bu değil midir? Başta ABD olmak üzere hakim güçlerin kimyasal silahla sivillerin öldürülmesine karşı(t) bir duruşları olduğuna ne kadar ve nasıl inanabiliriz? Hiroşima veya Nagazaki’yi bir tarafa koyalım, Saddam’ın idamı Halepçe Vak’ası’ndan ne kadar sonraydı? Hatırlayalım.

Yoksa, Suriye’de şimdiye kadar öldürülen yüzbin insanın hepsinin muharip olduğunu iddia eden mi vardır? İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre 27 aylık çatışmada öldürülen sivillerin sayısı 40 bin olduğunu bilmeyen mi kaldı? Demek ki mesele sivil ölümler de değilmiş.

Şahsen, iktidarını ilel-ebed kılmak amacıyla ülkesini belki de tarihinde hiç görülmedik şekilde ateşe ve acıya boğan Esed’in kimyasal silah kullandığına da inanmıyorum. Gerçekten siz Esed’in yerinde olsanız böylesi bir ortamda kimyasal silah kullanır mıydınız? Yani böyle bir aptallık yapar mıydınız? Yöresel ifademizle ‘kasas gel beni as’ der miydiniz?

Biz insanlar ‘sadece gözlerimizin gördüğüne inanırız’ ya! Bizim bu ‘faziletimizi’ iyi tanıyan cambazların kolayca aşırmalarının sebebi de zaten bu bizim bu özelliğimiz değil midir? Anlaşılan ‘birileri’ yine sol eliyle hipnotize ettiği alanda halüsinasyonlar gerçekleştirirken, sağ eliyle de malı götürüyor.

Evet, şu anda tüm dünya hipnotize edilmiş, tüm dikkatlerimiz Suriye’nin dört bir yandan havadan vurulma vaktine kilitlenmiş kıvama getirilmiş durumdadır. Ve cambaza baktırıp üç-beş gün öncesine kadar Mısır’a yoğunlaşmış bilincimizi daha şimdiden başka yere kaydırdılar.
Hasılı, mesele ehemm-mühimm meselesidir ve MISIR EHEMM’dir, yani daha önemlidir.