BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan'dan ikinci 'One Minute' çıkışı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'nda konuştu.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Başbakann Erdoğan Avrupalı parlamenterlere adeta kükredi. Genel kurulda yaptığı konuşmada soru-cevap kısmında önyargılı bulduğu sorulara fena halde kızan Erdoğan, bazı vekilleri resmen fırçaladı.



TÜRKİYE'YE DE FRANSIZ

Türkiye'de azınlıkların ibadet özgürlüğünün olmadığını iddia eden Fransız kadın parlamentere Başbakan Erdoğan, yarı espri yarı azarla karışık cevap verdi:

"Sizi ben Türkiye’ye davet etmek isterim. Türkiye’yi yakından takip etmiyorsunuz. Zannederim arkadaş Fransız. Ama Türkiye’ye de Fransız. Biz de böyle güzel bir söz var."

SİZE SORACAK DEĞİLİZ

Sinirli ses tonuyla yaptığı konuşmada yüzde 10 barajı sorusu öfkelenen Erdoğan'ın cevabı hem AB'de hem de Türkiye'de yankı bulacak gibi:

"Barajı gerekirse biz düşürürüz, halkımız isterse düşürürüz, isterse olduğu gibi tutarız. Size soracak değiliz."

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi binasında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurul'unda konuştu.

GAZETECİLİK SUÇUNDAN İÇERİDE DEĞİLLER

Basın özgürlüğünün tehdit altında olduğu yönündeki eleştirilere de cevap veren Erdoğan, konuşmasında bu konuya değindi:

"Herkes özgürce, serbestçe eleştirilmekte. Bazı tutuklamalar ve gözaltıların, Avrupa’da basın özgürlüğüne müdahale olarak görüldüğünü biliyoruz. Ancak bir şeyin altını çizerek söylüyorum. Avrupa’da darbelerle ilişkiler içinde olmayan gazeteciler olmadığını belirtmek isterim. Şu anda Türkiye’de tutuklu bulunan 26 gazeteciden hiçbiri, gazetecilik suçundan dolayı içerde değildir. Son zamanlar Avrupa basınında yer alan değerlendirmelerin bunlar göz önüne alınarak yapılmasını isterim. Yerine gelin, bazı incelemeleri kaynağından yapın, bunların böyle olmadığını görün. Bunu gördükleri zaman, size gelecek olan bilgiler çok daha farklı olacaktır. "


LİBYA MESAJLARI

Avrupa içinde kutuplaşmanın arttığına dikkat çeken Erdoğan'ın gündeminde Afrika ve Ortadoğu'daki halk ayaklanmaları vardı:

"Biz, insan haklarının, hukukun üstünlüğün tarafında olmalıyız. Üstünlüğün hukukunun değil. Zulmün değil, hakkın, adaletin yanında olmalıyız. Avrupa içinde kutuplaşma giderek artıyor. Türkiye bulunduğu coğrafya içinde halkı Müslüman, ancak kendi laik olan tek ülkedir. Avrupa Konseyi'nin temel değerleri her zamankinden daha önemlidir.

Biz Ortadoğu  ve Afrika’da yeni Afganistanlar, Iraklar görmek istemiyoruz. Afganistan, Irak, Filistin’de yaşananlar, bölge insanında olduğu kadar insanlık vicdanında da büyük yaralar açmıştı. Libya’da ve son günlerde Filistin’de yaşanan olaylara Avrupa’nın vicdan ölçeğiyle bakması, evrensel boyuttan bakmasını arzu ediyoruz. Bu süreçte, Avrupa Konseyi’nde oluşturduğumuz ortak değerlerin yakın çevredeki komşularımızla paylaşılması çok önemliydi.
Mısır’da anayasal demokrasiye geçisin tüm bölge için yararlı olduğuna inanıyor, iktidarın en kısa zamanda sivil yönetimde geçmesini umuyorum. Otokratik düzenden demokratik düzene geçiş çok kolay olmayabilir. Libya’da 1973 sayılı BM kararlına saygı duyuyoruz. Libya halkının huzur ve güvenliğinin garanti altına alması önem taşıyor. Aynı zamanda Bahreyn’deki gelişmeleri önemle takip ediyor, bölgedeki taraflarla yakın temastayız. Sadece tek taraflı değil, karşılıklı münasebetleri sürdürüyoruz."

AB MÜZAKERE SÜRECİ

AB üyelik sürecine de değinen Erdoğan, son gelişmelerin Türkiye'nin önemini bir kat daha artırdığını söyledi. Küresel finans krizini atlatan Türkiye'nin parlak ekonomik göstergelerini hatırlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye, son küresel finans krizini başarıyla atlatmış, ekonomisi son yılda yüzde 9.8 büyüme göstererek, OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkesi olmuştur. 736 milyar dolarlık ekonomimizle, dünyanın en büyük 17.’inci ekonomisi olmuştur.

Böyle bir Türkiye’nin, yapay bahanelerle, popülist gerekçelerle engellenmesi, müzakere sürecinde önüne yeni engeller çıkarılması anlaşılabilir değil. Bugün çok daha net olarak söylemek durumundayım, Türkiye'nin AB’ye, AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı vardır.  Türkiye’nin kendi iktidar hırsı için üyeliğini tartışma konusu yapanlar, aslında kendi ülkelerine zarar verirler. Türkiye’nin içinde yer aldığı Gümrük Birliği bile Türkiye’nin üyeliğinin önemini kanıtlamaya gerek bırakmamızdır. Özellikle değinmek istiyorum. Türkiye 2002 sonundan itibaren, bizim hükümetimizle birlikte, özellikle demokratikleşme konusunda tarihi reformları gerçekleştirdi."
 

İLK ÖNCE KENDİLERİNE BAKSINLAR

Soru-cevap bölümünde Erdoğan'ın tansiyonu fırladı. Yüzde 10 barajını eleştiren bir soru karşısında ses tonunu yükselten Erdoğan'ın cevabı çok sertti:

"Benim tezime katılmayabilirsiniz. Böyle bir arzu içinde de değilim. Ama görüşünüze saygı duyarım. Ama ben şiir okuduğum için hapse girmiş bir liderim. 4 ay yattım, çıktım. 8.5 yıldır da halkımın teveccühü ile iktidardayız.Biz geldiğimizde yüzde 10 barajı vardı. Kısa zamanda nasıl oldu da iktidar oldu? Biz sol kanatta sağ kanatta ya da uçlarda kalmadık merkez siyaset yaptık. 

Ama Fransa’da Romanların sınır dışı edildiğini duyuyorum. Bu doğru mu? İnanç özgürlüğüne saygı gösterilmediğini duyuyorum. Bu inanç özgürlüğü mü? İlk önce kendilerini yargılasınlar, sonra bize baksınlar. Yüzde 10 barajını indirmek ya da indirmeke demokrasiyle ilintili değildir. Ama biz ülkemizin istikrarı için böyle bir adımı devam ettirme kararını almışız. Ülkemize yeni sıkıntılar yaşatmak istiyoruz. Yeri geldiğinde halkımıza sorarız, size soracak değiliz. Halkımız bize indir derse indiririz kararı verecek olan halktır. Çok bedelini ödedik yeni bedeller ödemek istemiyoruz."

TÜRKİYE'YE DE FRANSIZ

Azınlıkların ibadet özgürlüğünün kısıtlandığı yönündeki Fransız vekilin sorusuna da çok kızan Erdoğan, yarı espri yarı öfkeyle karışık cevap verdi:

"Sizi ben Türkiye’ye davet etmek isterim. Türkiye’yi yakından takip etmiyorsunuz. Zannederim arkadaş Fransız. Ama Türkiye’ye de Fransız. Biz de böyle güzel bir söz var. Bakınız, biz, Ortodoks Patrik’i seçimi, Lozan Antlaşması’na göre Sensinot Meclisi’nde yapılır. Sensinot Meclisi’nin seçtiği kişi, anlaşma gereği T.C vatandaşı olmak zorundadır. Bugün, Türkiye vatandaşı olmamasına rağmen, biz buna göz yumuyoruz.

Geçen yıl Sumela manastırını orada ayinlerini yaptılar. Aynı şekilde Van'da yıkılmak üzere olan kiliseyi kendi kasamızdan yaptırmak süretiyle orayı da ibadete açtık. Daha başka örnek vereyim mi? İbadet noktasında onların sigortası benim."