BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Erdoğan suçluyu buldu

Erdoğan, "Bazı gazete ve televizyonlar abartıyor" ifadesini kullanarak, son gelişmelerden medyayı sorumlu tuttu.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 59. hükümetin güven oyu aldığı bugünün akşamında ulusa seslendi. Erdoğan konuşmasında özellikle çok önemli bir süreçten geçildiğini ve bu dönemde birlik ve beraberliğin sağlanmasının önemine dikkat çekti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP iktidarının, savaş olmasın diye yapılacak her şeyi yaptığını, çalınacak her kapıyı çaldığını ve el uzatması gereken herkese elini uzattığını belirterek, "Ne yazık ki insanlığın ortak vicdanı bu savaşı önlemeyi başaramadı" dedi. Başbakan Erdoğan, "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, ABD'nin, Irak'a yönelik operasyonu konusundaki barış çabalarının sonuç vermediğini ve dünyanın savaşla yüz yüze geldiğini belirterek, "Yaşadığımız coğrafya, tarihin büyük savaşlarına ve büyük trajedilerine sahne olmuştur. Bizler, şartlar ne olursa olsun, yaşadığımız tarihin derinliği, kurduğumuz ve yaşattığımız medeniyetin evrenselliği ve bütün hayatın kutsallığına olan inancımız nedeniyle, barışı dillendirmekten vazgeçemeyiz. Bizler, her şartta adalete ve hukuka bağlı olmak zorundayız. Unutmayalım ki savaşın da bir hukuku vardır" diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: "Savaş sürecinin iktidarımızdan çok önce başladığını biliyorsunuz. Göreve geldiğimiz gün savaş dosyaları masaların üstünde kabarmıştı. AK Parti iktidarı 'savaş olmasın' diye yapılacak her şeyi yaptı, çalınacak her kapıyı çaldı ve el uzatması gereken herkese elini uzattı. Savaşın tarafları olan ABD ve Irak yöneticileriyle defalarca konuştuk. AB ülkeleriyle, Rusya ile Çin ile İslam ülkeleriyle ve komşu ülkelerle açıkça konuştuk. Her gelişmeden sonra 'barış için atılacak adımlar hala bitmedi, söylenecek sözler hala tükenmedi' diyerek barış adına ısrar ve çabamızı sürdürdük. Tabii ki olup biteni görmezlikten gelemezdik ve muhtemel gelişmelere göre tedbirler aldık. Barış için tüm çabalar bittiğinde, savaşın bir an önce bitmesi, savaş sonrası barışın bir an önce kurulması, ülkemizin esenliği, güvenliği ve geleceği için tedbirler almaktan geri kalamazdık." Erdoğan, Türkiye'nin güvenliği ve geleceği açısından müttefiklerle ilişkilerin sağlıklı bir zeminde yürümesinin "fevkalade önemli" olduğunu vurgulayarak, bu çerçevede, ABD ile mutabakat çerçevesinde "havaalanları ve limanların yenilenmesi ve onarılması" ile ilgili bir tezkere hazırlandığını ve bu tezkerenin gereklerini yerine getirebilmek için Meclis'ten yetki alındığını anımsattı. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu gelişmeler olurken, bütün dünya ile beraber bizim de korktuğumuz, 'sözün bittiği yere geldik' ve ne yazık ki savaş başladı. Bu arada tüm dünyada önemli gelişmeler oldu. Temel misyonu 'barış' olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı derin bir yara aldı. Avrupa Birliği ülkeleri içinde ciddi bölünmeler yaşandı. Arap Birliği kendi içinde ciddi fikir ayrılıkları yaşadı. Ve şimdi savaş bütün şiddetiyle devam ediyor. Evet, ne yazık ki insanlığın ortak vicdanı bu savaşı önlemeyi başaramadı. Diliyoruz ki bu savaş bir an önce bitirilsin ve barış hakim olsun. Sorumluluk makamında olmayan kişiler dilediğini söyleyebilir ama biz onlarla aynı dili kullanmıyoruz. Bundan sonra da soğuk savaş döneminden kalma bu köhne siyaset üslubuna iltifat etmeyeceğiz. Biz, olabildiğince açık bir siyaset izliyoruz ve bütün gerçeği halkımızla paylaşıyoruz. Biz sorunun BM temelinde çözülmesinde ısrarcı olmamıza rağmen, BM'nin Irak sorununda adım adım devre dışı kalması sebebiyle, Türkiyemizin güvenliği için atmamız gereken adımları bir an evvel atma ihtiyacı ile karşı karşıya kaldık. Bildiğiniz gibi tüm bu süreç tam demokratik yollarla gerçekleşmiştir. Bilesiniz ki bu zeminde ve bu şartlarda Türk hava sahasını Amerikan uçaklarına açmamız, devletimizin müttefikleriyle ilişkilerimizi korumamıza, muhtemel gelişmelere karşı güvenliğimiz için tedbir almamıza, savaşın bir an önce bitmesine, savaş sonrası barışın tesisine, Irak'ın bütünlüğünün korunmasına, bütün bölgeyi ve tabii ki ülkemizi etkileyecek provokasyonları önlemeye yöneliktir." Irak'ın komşusu olan Türkiye ile bölgeden çok uzakta yaşayanların siyasi önceliklerinin ve hassasiyetlerinin aynı olmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Bazı ülkeler için masa başında izlenecek ve kağıt üzerinde değerlendirilecek bir sorun olan bu savaş, bizim için mahallemizde çıkmış bir yangındır. 1991 Körfez Savaşı'nda 500 bin Iraklının Türkiye'ye sığındığını dünya unutmuş olabilir ama biz unutmadık. Evet, geçmiş yönetimler ülkemizin itibarını, gücünü, imkanlarını layığınca değerlendirseydi, ekonomimiz bu kadar kırılgan olmasaydı savaşın etkisi daha sınırlı olabilirdi" dedi. Başbakan Erdoğan, "savaş nedeniyle ne bir Mehmetçiğin ayağına diken batmasını, ne de içeride bir vatandaşın mağduriyete uğramasını" istediklerini belirterek, "Bunun için yine milletçe bir ve beraber olmalıyız. Bu nedenle, benim siz aziz milletimden istirhamım odur ki, ne herhangi bir ümitsizliğe kapılın ne de üretmek ve başarmak azminden bir milim geri kalın. Bazen en zor şartlarda yeni kapılar açılır. Umarım bu zor günler, her türlü sıkıntıdan kurtuluşumuzun başlangıcı olur" diye konuştu. Hükümetin ekonomi politikalarını da anlatan Erdoğan, hükümetin, dikkat ve titizlikle mevcut ekonomik programı yürütecek siyasi kararlılığa sahip olduğunu, ortaya konulan ekonomik hedefleri yakalamak için bütün dikkat ve çabanın ortaya konulacağını söyledi. Erdoğan, "Hükümetimiz bu ekonomik programı uygulama konusunda tam bir kararlılık içindedir" dedi. Zor şartlar ya da başka şeyler bahane edilerek ekonomik programın delinmesine müsaade edilmeyeceğini belirten Erdoğan, "Maliye başta olmak üzere ekonomi politikalarımızı güçlendirmemizin şart olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla 58. Hükümetimiz tarafından açıklanan politikaları kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz" dedi. Programın, savaş durumunun ekonomi üzerindeki etkilerini kontrol altında tutacak güçte olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: "İhtiyaç duyulması halinde yeni tedbirlerle de programı desteklemekte tereddüt etmeyeceğimizi de vurgulamak istiyorum. Maliye politikasında göstereceğimiz bu kararlılık, mali piyasalarda istikrarı sağlamak için başta Merkez Bankası olmak üzere bağımsız kurumlarımızın aldığı ve alacağı tedbirleri destekleyecektir. Tüm bakan arkadaşlarıma ve kamu görevlilerine yürürlükteki ekonomik programa titizlikle uymaları, gerekli önlemleri zaman geçirmeden almaları konusunda gerekli talimatları verdim. Programın dışına çıkan beyan ve davranışlara hiç kimsenin itibar etmemesini önemle vurguluyorum. Umarım ki piyasa oyuncuları ve ekonomik hayatın aktörleri de hükümetin bu tavrına uygun davranırlar."