BIST 10.269
DOLAR 32,25
EURO 34,82
ALTIN 2.419,65
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Eker'den gıda üretiminde AB uyarısı

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, gıda faslının açılmasıyla birlikte fiili olarak AB sınırının doğu sınırlarına kaydığını söyledi.

Abone ol
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, gıda faslının açılmasıyla birlikte fiili olarak kalite, standart, gıda, hijyen gibi hayatın birçok alanını ilgilendiren konularda artık AB'nin sınırının Türkiye'nin doğu sınırları olduğunu belirterek, ''Yani AB'nin sınırı Gürcistan'dır, Ermenistan'dır, Azerbaycan'dır, İran'dır, Irak'tır, Suriye'dir'' dedi.

Gıda güvenilirliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikalarının ele alındığı ''Türkiye-AB müzakere sürecinde Kamu-Sivil Toplum İşbirliği Toplantısı'' Kirpi Organizasyon ve Time Zone Travel'in organizasyonunda Swissotel'de düzenlendi. Bakan Eker, burada yaptığı konuşmada, gıda konusunun üretici, tüketici, imalatçı, sanayici herkesi ilgilendirdiğini, gıda ile ilgili düzenlemelerin aslında yaşam standardıyla ilgili düzenlemeler olduğunu söyledi.

AB ile yürütülen katılım müzakerelerinde Gıda Güvenilirliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası faslının 30 Haziran 2010 tarihinde müzakerelere açıldığını hatırlatan Eker, bu fasıldaki hususların ''çiftlikten çatala, meradan tabağa'' çok geniş bir alanı kapsadığını, üretim süreci, bunların takibi, ham maddeden mamul maddeye vs. bütün safhaları ilgilendirdiğini ifade etti.
Eker, ''Biz diyoruz ki, AB'de hangi standartlarda tüketiciler bu ürünlere ulaşıyorsa, Avrupalı tüketici, Parisli, Londralı, Brükselli, Berlinli tüketici hangi standartlarda, hangi ölçülerle gıda maddelerine ulaşıyorsa, yediği, içtiği gıdalar hangi standartlarda üretiliyorsa Ankara'daki, Eskişehir'deki, Çorum'daki, Hakkari'deki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da aynı standartlarda gıda tüketecek, aynı standartlarla üretilen gıda maddelerine ulaşabilecekler. O nedenle toplumdaki herkesi her kesimi ilgilendiren bir konu'' diye konuştu.

Gıda faslının müzakereye açıldığını, Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun çıkarıldığını, söz konusu kanunun 13 Aralık 2010'da yürürlüğe girdiğini ancak işin bitmediğini anlatan Eker, ikincil mevzuatın, yönetmeliklerin çıkarılacağını, zorlu bir süreci devam ettirmek gerektiğini, bu çerçevede toplumun bütün kesimlerinin, kurum ve kuruluşların işbirliğine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Söz konusu kanunla ikincil mevzuat düzenleme yetkisinin de bütünüyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na verildiğini belirten Eker, kanunla gıdanın tek otorite altında toplanmasının esasa bağlandığını, Türkiye'de artık gıda güvenliği sisteminin tek başına bir bütün olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı otoritesi altına alındığını söyledi. Bu çerçevedeki bütün düzenleme yetkisinin de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na verildiğini ifade eden Eker, bazı noktalarda standartları değiştireceklerini, üretilen ürünler, hayvancılık, bazı kimyasal ilaçların kullanımı gibi konularda kıstaslar getireceklerini anlattı.

AB'ye uyumla ilgili yapılan çalışmalara da değinen Eker, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa ülke topraklarının bir bölümünde ''şap hastalığından arilik statüsü'' kazanıldığını belirtti. Eker, ikinci safhada Trakya bölgesinde şap ve tüberkülozla da aynı şekilde mücadele edileceğini, bölgenin hayvan hastalıklarından bu manada ari hale gelmesi konusunda çalışma yürüteceklerini bu bölgenin Türkiye'de hayvan ve hayvansal ürünler ihracat üssü haline gelmesini hedeflediklerini kaydetti.

''ŞU SAFHADA ÜLKENİN TÜMÜNDE ŞAPTAN ARİLİK ZOR''
Coğrafi şartlar ve komşu ülkeler nedeniyle şu safhada ülke topraklarının tamamının şaptan ari hale getirilmesinin oldukça zor olduğunu dile getiren Eker, ''Ama bunu kademe kademe, batıdan başlayıp doğuya doğru gitmek suretiyle gerçekleştirme kararlılığındayız'' dedi.

Eker, Büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığının bazı hastalıklara karşı aşılanması, koyun ve keçilerin kayıt altına alınması konuları üzerinde çalıştıklarını da kaydetti.

''AB'NİN SINIRI TÜRKİYE'NİN DOĞU SINIRLARI''

Bakan Eker, gıda faslının açılmasıyla birlikte fiili olarak kalite, standart, gıda, hijyen gibi hayatın birçok alanını ilgilendiren konularda artık AB'nin sınırının Türkiye'nin doğu sınırları olduğunu belirterek, ''Yani AB'nin sınırı Gürcistan'dır, Ermenistan'dır, Azerbaycan'dır, İran'dır, Irak'tır, Suriye'dir. Bu anlamda hayvan hastalıklarının eradikasyonu, bunlarla mücadele edilmesi, veteriner hizmetlerinin etkinleştirilmesi bizim için son derece önemli'' dedi.

Bitki sağlığı konusundaki çalışmalara da değinen Eker, bitki sağlığı alanında tüketicinin daha az kimyasal maddeyle karşı karşıya kalmasını temin edecek çalışmalar yaptıklarını, Türkiye'de zirai ilaç kullanımının 2002'de 55 bin ton olduğunu 2009'da 37 bin tona düştüğünü, üretilen meyve sebze 30 milyon tondan 40 milyon tona çıkmasına rağmen 18 bin ton daha az kimyasal ilaç kullanılmasının anlam taşıdığını kaydetti.

İç pazara sunulacak ürünlerde de AB kriterleri uygulanacağını kaydeden Eker, önümüzdeki süreçte, 20105 yılına kadar bütün işletmeleri kayıt altına almayı planladıklarını, başlangıç itibariyle kayısı, şeftali, vişne, kiraz elma, armut gibi meyvelerin üretim ve çoğaltım materyalleri, üretici, ithalatçı, ihracatçı gibi ticaretini yapanların tamamının kayıt altına alınacağını, bitki pasaport sistemine öncelikli olarak bu ürünlerde geçileceğini söyledi.

Eker, veteriner sınır kontrol noktaları gibi bitki sağlığı sınır kontrol noktalarının kurulacağını da kaydetti.

Faslın kapanış kriterlerine de değinen Eker,  bu konuda herkese sorumluluklar düştüğünü vurguladı. Gıda sektörünün tüm paydaşlarından beklentileri bulunduğunu dile getiren Eker, üreticilerden ham madde üretimini hijyenik olarak yapmaları, işletmelerdeki hayvanlarını kayıt ettirmeleri, sanayicilerden gıda işleme tesislerinin AB standartlarına uygun hale getirilmesi, gıda ile ilgili acil durumlarda uygulanması gereken prosedürler, tüketicilerden tercihlerini bilinçli yapmaları, denetim sürecine katkıda bulunmaları gibi beklentileri olduğunu söyledi.

Eker, 14 Şubat 2009'da faaliyete geçen Alo 174 Gıda Hattı'na 50 binin üzerinde katkı sağlandığını da belirterek, denetim programlarını, riskli ürünleri, riskli bölgeleri buraya gelen bilgiler ışığında belirlediklerini, tüketicilerden destek beklediklerini sözlerine ekledi.