Dünyanın konuştuğu Erdoğan diplomasisi
Türkiye son yıllarda hem savunma sanayisinde hem de dış politikada dikkat çekici bir güç haline geldi.
Bir zamanlar kendi tankını, uçağını, hatta mermisini dışarıdan almak zorunda olan bir ülkeydik. Ancak bugün insansız hava araçlarımız sahada oyunları bozmakla kalmıyor, Türk mühendisliğinin imzasını dünyanın dört bir yanında konuşturuyor.
Diplomaside de tablo benzer: Türkiye, aynı anda Washington’la da Moskova’yla da, Kahire’yle de Doha’yla da konuşabilen nadir ülkelerden biri.
Bu tabloyu artık sadece biz değil, Batı'da fark ediyor.
New York Times’ın manşetine taşınan o cümle dikkat çekiciydi:
“Erdoğan, yeni dönemin vazgeçilmez aktörlerinden biri.”
Türkiye’yi bu kadar “vazgeçilmez” kılan ne?
Herkes kendi çıkarının peşinde, herkes “denge” peşinde.
Gazze’de ateşkes çağrısı yapanlar bir yanda, silah satışını sürdürenler öte yanda.
Ukrayna’da savaş sürerken masada aynı anda hem Washington hem Moskova ile konuşabilen kaç ülke kaldı sizce?
New York Times tam da bunu söylüyor aslında: Ankara artık sadece bir bölgesel güç değil, küresel bir “denge unsuru.”
Bir de şu soruyu sormak lazım: Batı neden Türkiye’yle köprüleri atamıyor?
Çünkü biliyorlar ki, Gazze meselesinde de, Ukrayna’da da Ankara’nın devreye girmediği bir denklemin çözümü yok.
“Hiçbir ülke bu kabiliyete sahip değil” diyor gazete.
Bugünün dünyasında tarafsız kalabilen değil, denge kurabilen liderler kazanıyor.
Belki de asıl soru şu:
Türkiye bu dengeyi nasıl sürdürebilir?
Ve biz, içeride o dengeyi nasıl koruyabiliriz?
Muhalefet tüm bunların farkında mı?
Dünya hızla değişiyor. Güç artık sadece askeri değil, diplomatik bir zeka işi.
Anlaşılan o ki, New York Times bile kabul etmiş:
"Erdoğan bu oyunun en önemli oyuncularından biri." diyor.
Batı, Türkiye'nin dış politikadaki başarılarının farkında... Ve masada olmazsa barışın gelemeyeceğininde farkında...