BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19
HABER /  GÜNCEL

Deprem şurası sona erdi

Grand Cevahir Otel'de 29-30 Eylül - 1 Ekim 2004 tarihleri arasında gerçekleştirilen "Deprem Şurası-2004"ün sonuç bildirgesi açıklandı.

Abone ol

Grand Cevahir Otel'de 29-30 Eylül - 1 Ekim 2004 tarihleri arasında gerçekleştirilen "Deprem Şurası-2004"ün sonuç bildirgesi açıklandı. Türkiye'nin deprem sorunları ve çözüm yollarının tartışıldığı şuraya ilişkin sonuç bildirgesi, Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen tarafından açıklandı. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın, kurumsal bilinç sorumluluğu altında, geniş katılımlı bir platform oluşturarak, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin iştiraki ile deprem konusunda nelerin yapılması gerektiğini, müzakere edip tartışmak ve uygulamaya konulmak üzere geliştirilecek tedbir ve kararları belirlemek maksadıyla Deprem Şurası'nın düzenlendiğini söyleyen Bakan Ergezen, "Deprem Şurası'na 354 şura üyesi davet edildi. Kurumsal Yapılanma, Mevzuat, Afet Bilgi Sistemi, Mevcut Yapıların İncelenmesi ve Yapı Denetimi, Yapı Malzemeleri, Kaynak Temini ve Sigorta ile Eğitim başlıkları adı altında 7 ayrı oturum düzenlendi. Bu oturumlarda, komisyonların raporları görüşülmüş ve değerlendirilmiştir. Topraklarının yüzde 93'ü, nüfusunun ise yüzde 98'i çeşitli derecelerde deprem etkisi altında olan ülkemizde, deprem nedeniyle ortaya çıkmakta olan toplumsal ve ekonomik kayıplar, çok ciddi tedbirler alınmasını gerektirmektedir. Çünkü, 1900-2003 yılları arasında 182 hasar yapıcı deprem meydana gelmiştir ve yaklaşık 100 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Can ve mal kayıplarımızın geriye dönülmez sonuçlarının yanında, makroekonomik kayıplarımızı oluşturan milli hasıla içindeki gelir kayıpları ve milli servet kayıpları da geleceğimiz için çok önemli tedbirler doğurmaktadır. Diğer yandan, depremler nedeniyle, ülkemizin kazandığı tecrübe ve bilgi birikimi de önemsenmesi gereken bir kazanımdır. Son yıllarda çeşitli kurul ve kuruluşlarımızın, TBMM, Başbakanlık, Üniversiteler, Sayıştay, Meslek Odaları, Sivil Toplum Kuruluşları ve bazı özel firmaların hazırladıkları rapor ve dokümanlar ile deprem konusunun farklı temalarda ve boyutlarda incelenmesini sağlamış, ülkemiz açısından bilgi birikimimizi yansıtacak öneriler üretilmiştir" dedi. SONUÇ BİLDİRGESİ Bakan Ergezen tarafından açıklanan sonuç bildirgesi şöyle: - Ülke nüfusunun yüzde 75'inin kentlerde toplandığı ve bu alanlarda büyük risk havuzlarının oluştuğu, bu gerçek karşısında ivedilikle afet yönetimi çalışmalarına ağırlık vermek zorunluluğu ortaya çıkmıştır. - Afet yönetimi, afete yol açabilecek tehlike ve risklerin iyi bilinmesini, olayları olmadan önce önleyecek veya zararlarını en düşük düzeyde tutacak önlemlerin akılcı ve bilimsel yöntemlerle alınmasını gerektiren bir bütüncül hazırlık uygulama sürecidir. Afet yönetiminde, Türkiye'nin ağırlık vermek zorunda olduğu konu, 'zarar azaltma' işlevidir. Bu nedenle, yerleşme ve yapılaşma süreçlerinin yeniden düzenlenmesi, imar ve yapı sisteminin risk yönetimini içerecek biçimde yenilenmesi gereği açıktır. Zarar azaltma kapsamında, gerekli kurumsal yapılanma, mevzuat düzenlemeleri, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda, bilinçlendirilmesi, kamu kurum ve kuruluşları ile çeşitli meslek gruplarının belirlenen hedef doğrultusunda etkin iş birliği ve koordinasyonun sağlanması, acil durum planlarının hazırlanması, arama-kurtarma faaliyetlerinde eğitim ve örgütlenmenin sağlanması ile afete hazırlıklı olunması gerekmektedir. - Modern afet yönetimi sistemi kapsamında, ulusal ve metropoliten ölçekten yapı ölçeğine kadar planlanan, afetlerle mücadele ve müdahale organizasyonları oluşturulmalıdır. - Bütünlük Afet Yönetimi ilkeleri çerçevesinde, zarar azaltma, hazırlıklı olma, olaya müdahale ve iyileştirme aşamaları, yönetimler arası iş birliği dahilinde gerçekleştirilmelidir. - Merkezi düzeyde afet yönetimi oluşturulmalı, "Afet Yönetimi Stratejik Planı" hazırlanmalıdır. - Merkezi yönetim içinde yer alan Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Türkiye Acil Durum Yönetim Genel Müdürlüğü, DPT, Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü, MTA Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer kurumlar ile Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, deprem bilgisi ile işbirliği amacıyla yeniden yapılandırılmalıdır. - Yerel düzeyde il, ilçe ve beldelerde afet yönetimi birimleri, etkinliklerinin artırılması için yeniden organize edilmelidir. - Halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi faaliyetleri yeniden programlanarak, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının desteği sağlanmalıdır. Bu bağlamda toplumsal örgütlenmeler ve eğitim programları ele alınmalıdır. - Mevcut mevzuat, depreme hazırlanmayı ve riskleri azaltmayı ön gören "tehlike" ve "risk" kavramlarını da içeren bir anlayışla bütüncül olarak yeniden ele alınmalıdır. - İmar Kanunu'nda mikro bölgeleme, kentsel risk sektörleri, sakınım planı ve yeni imar araçlarının yer alması sağlanmalıdır. - Mahalli idarelerle ilgili kanunlarımızda "risk yönetimi" kavramının yer alması sağlanmalıdır. - İmar Kanunu'nun şehircilik konularını kapsar şekilde yeniden düzenlenmesi ile yapılaşma konusunda ayrı bir Yapı Kanunu'nun hazırlanması hususu tartışmaya açılarak, oluşturulacak yeni Yapı Kanunu'nda, yapının teknik konuları, yapı malzemeler, yapı denetimi şartnameler, mesleki konular ve yapıyı ilgilendiren diğer hususların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması önemsenmelidir. - Afet Kanunu, afet bilgi sistemi, tehlike haritaları, kentsel riskler ve deprem sigortası gibi hususlar da göz önünde tutularak yeniden düzenlenmelidir. - İmar sistemine katkı sağlayan diğer mevzuat içinde yer alan kat mülkiyeti, sigorta, vergi ve finansman konularıyla ilgili kanunlarda gerekli değişiklik ve ilaveler yapılmalıdır. - İmar planlarına esas olarak hazırlanan yer bilimi raporları ve ayrıca temel-zemin etütleri için yeni "rapor formatı" oluşturulmalıdır. - Mikro bölgelemenin yerel yönetim mevzuatında, standartları belirledikten sonra yer alması sağlanmalıdır. - Deprem zararlarının azaltılması ile ilgili sistemin doğru bir şeklide kurulabilmesi için önce ülke depremselliğinin tüm jeolojik ve jeotektonik parametreleri ile birlikte doğru biçimde algılanabilmesi, bu bilgilerin yeterli insan ve teknik donanım kullanılarak değerlendirilmesi ve kullanıma dahil edilmesi sağlanmalıdır. - Ülke çapında depremlerin izlenmesi, kaydedilmesi, değerlendirilmesi, arşivlenmesi ve duyurulması işleri gelişmiş bir Ulusal Sismik Ağ Sistemi altında ele alınmalıdır. - Deprem tehlikesi analizlerinde kullanılan ve temel veri tabanı niteliğinde olan Diri Fay Veri Tabanı oluşturularak, işler hale getirilmelidir. - Bina türü mevcut yapı stokunun deprem tehlikesine karşı envanterinin incelenmesi ve değerlendirilmesi bağlamında, mevcut durum, sorunlar ve bunları aşabilmek için izlenmesi gereken yollar belirlenmeli, bu amaçla aynı tehlikeyi yaşayan diğer gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi kademeli değerlendirme yöntemleri kullanılmalıdır. - Yapılacak kademeli değerlendirme sonrası, binaların tehlike sıralamasının yapılarak iyileştirme programları ve projeleri hazırlanmalıdır. - Mesleki yeterliliği esas alan Yapı Denetimi Kanunu desteklenmeli ve sigorta unsurunu da kapsayacak şekilde yurt genelinde yaygınlaştırılmalıdır. - Ülkemizde kullanılan yapı malzemelerinin AB Müktesebatı kapsamında standartlarının harmonize edilmesi ve düzeltici işlemlerinin yapılması yanında, yapıların çevresel etki sınıfları da göz önünde tutularak yapı malzeme kalitesi artırılmalıdır. - Yapı malzemelerinin uygunluğu belgelendirilmeli; ürün bazında ve ülke genelinde nitelik yönetimi, piyasa gözetimi ve denetimi yapılmalıdır. - Sigorta sistemi için zorunlu sigorta ürünleri, devlet bütçesinden bağımsız ulusal bir finansman kaynağı ve sürdürülebilir konut edinme süreçlerinden oluşan bir model oluşturulmalıdır. - Düşük geliş grupları için deprem sigortalarına ilişkin prim desteği sağlanarak sigorta bilinci oluşturulmalıdır. - Depremin ulusal sınırlar ötesini de ilgilendirmesi nedeniyle ve uluslararası dayanışmanın kurulup güçlendirilmesi için bir "dünya deprem fonu" oluşturulmasını teminen gerekli adımlar atılmalıdır. - Doğal afetlerin meydana getirdiği hasarların azaltılması, toplumun her ferdinin ve her kesiminin bilinçli ve etkin katılımı ile mümkün olabilecektir. Deprem konusunda toplumun tüm katmanları, hem örgün eğitim hem de yaygın eğitim sistemi ile bilinçlendirilmeli ve kesintisiz olarak bu eğitim devam ettirilmelidir. - Deprem konusunda özellikle çok disiplinli araştırmaların kurumsallaştırılması için yöntemler geliştirilmeli, ulusal araştırma programları çerçevesinde belli aralıklarla sempozyum ve çalışmalar yapılmalıdır. - Kamu yöneticileri için risk belirleme, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme konularını içeren afet yönetimine yönelik hizmet içi eğitim programları gereklidir. Bunun için, kamu kuruluşları gereken önlemleri almalı ve ilgili personelini eğitmelidir. - Üniversitelerimizin jeoloji, jeofizik, inşaat mühendisliği, mimarlık, şehir planlaması ve benzeri meslek öğretimini yürüten bölümlerinde, günümüzde uygulanan öğrenim programlarında deprem konularına yeterli yer verilmelidir. - Deprem mühendisliği ile ilgili lisans programı önerilerinin tartışmaya açılması sağlanmalıdır. - Deprem ile ilişkili en önemli konulardan biri, medyanın özellikle kriz anında ve hemen sonrasında doğru, güvenilir ve gerekli bilgi akışını sağlayabilme işlevidir. Resmi kurumlar ve medya arasında daha önceden kurulmuş sıkı koordinasyonla, doğru ve güvenilir bilgi akışı sağlanarak yanlış, abartılı bilgi akışı önlenmeli, böylece toplumun aldığı bilginin doğruluğuna güveni sağlanmalıdır. - Mühendislik diploması alan herkesin, uygulamada herhangi bir deneyime sahip olmaksızın bir anlamda sınırsız mesleki yetki ile donatılması, hizmetin niteliği ve güvenliği bakımından zaman zaman sakıncalar doğurmuştur. Benzer sorunlarla karşılaşan ülkeler hizmetin verilmesi aşamasında oluşabilecek risklerin azaltılmasını sağlamak amacıyla "yetkin mühendislik/mimarlık/şehir ve bölge plancısı" sistemini uygulamaya sokmuşlardır. Yetkin elemanlardan beklenen, çağdaş tekniklere uygun kaliteli ve güvenilir teknik hizmetlerin ülkemizde kişiler ve toplumlar yararına sunulmasının ve bu hizmetlerle ilgili yanlış uygulamaların önlenmesinin sağlanmasıdır. Bu hususun Türkiye'nin gündemine getirilmesi ve hazırlanacak yetkin teknik eleman yasası bir an evvel kanunlaşmalıdır. - Üç günlük çalışmalarda 100'den fazla şura üyesinin yaptığı katkılar dikkate alınarak ve komisyonlarla tekrar görüşülerek raporların redaksiyonu sağlanacak; tüm şura belgeleri kitap haline getirilerek dağıtımı yapılacaktır. - Şurada önerilen mesleki çalışmaların sürekliliği sağlanarak, kamu yönetimi içindeki uygulama devamı temin edilecek ve bu kapsamda bakanlık içi yeniden çalışma grupları oluşturulacaktır. - Siyasi irade olarak, milletimizin menfaatine uygun olan konularda kararlılığımız devam edecektir. - Bu Deprem Şurası bir son değil, oluşturulan görüşler ve fikirlerle bundan sonraki eylem planımızın başlangıcıdır.