BIST 10.793
DOLAR 32,18
EURO 34,84
ALTIN 2.416,02

Cumhuriyetçi Star'ın ırkçı manşeti!

Geçen gün, adını hatırlayamadığım bir yazarın yazdığı yazıyı okuyunca, dudağımın bir kenarını yanağıma doğru çekip tebessüm etmeye zorlandığım için dudak kenarlarımın simetrisi bozulmuştu!

İhtilallerin meşruiyetini savunan yazar diyordu ki: “ Askerin siyasete müdahalesi gereklidir; zira siviller Anayasa’da yer alan ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 2.maddeyi değiştirmeye çalışmaktadırlar!”

Pek çok taraftar topladığına inandığım bu cümleleri yazan yazarın, ihtilal yapıldığında Anayasa’nın “ihlalini” bırakınız, külliyen ortadan kaldırılıp “ilga” edildiğini bilmiyor olduğunu sanmıyorum..

Evet, Türkiye Cumhuriyeti’nin ne yazık ki, yaşadığı temel çelişkilerden birisi hatta en önemlisi, entelektüel seviyesi düşük, kalibresi dar insanların ortaya çıkıp, her türlü çarpıtmayı yaparak Türk insanına yanlış bilgiler aktarmasından kaynaklanıyor..

Bu çap düşüklüğü sadece sağ, sol, Kemalist, dindar, muhafazakar kesimlerden birine ait değil elbette..

Daha önce de yazdığım bir sözü yinelemek istiyorum: “Türk siyasetçisi ve medyası, toplumu aydınlatmak için ‘önümüze’ ışık tutacağına, ‘gözümüze’ ışık tutup gözlerimizin kamaşmasına yol açıyor!”

Daha sonra da, her şeye “göz yummaya”, kimseye “göz açtırmamaya”; meseleleri “gözardı etmeye", nihayet halkı “gözden çıkarmaya” başlamak mukadder hale geliyor!

Türkiye’de sorunlar sağlıklı bir “zeminde” yapılacağına, “buz pateni pistinde” yapılmaya başlandığı ve buzun üstünde durabilme becerisini gösterenler azınlıkta olduğu için, herkes birbirinin üstüne düşmekte, hatta kendi evlatlarının üstüne dahi yığılabilmektedir!

Bir tarafta, kendi çağdaşları olan Hitler, Stalin, Salazar, Mussolini gibi diktatörce bir tavır takınmayıp, ulusal bir kimlikle ortaya çıkıp, çağdaş uygarlığı dahi yeterli görmeyip onun üzerine çıkmayı arzu eden bir Atatürk; diğer tarafta Türkiye’yi 21.yüzyılın başında dahi muasır medeniyetten uzaklaştırmak için elinden geleni ardına koymayan, faşizmin her tonundan enstantaneler sunma becerisini ortaya koyan ve bundan utanmayan darbe heveslisi aydınlar güruhu!

Örneğin, şu ülkede cumhuriyet rejimini ortadan kaldıralım ve padişahlığı geri getirip, başımızdaki lider öldüğünde yerine kardeşini ya da oğlunu getirelim diyen milyonda kaç kişi vardır?

Peki, buna rağmen cumhuriyet rejiminin sona erdirileceği vehmine kapılan kaç kişi vardır?

Böyle bir vehim ve endişe, Türkiye’nin, cumhuriyetçilik ilkesini yerli yerine oturtmadığı noktasında “doğal ama haksız ” bir soruyu gündeme getirmez mi?

Bunun gibi, siz hiçbir muhafazakar bir siyasetçiden veya gazeteciden “Ecevit ve Demirel’in eşleri başını kaparsa, Türkiye rahatlar!” diye bir cümle duydunuz mu!?

Saddam’ın eşinin başının açık olması, Cumhuriyet muhafızlarının kaçmasını engelledi mi!?

Star gazetesi gibi, üstelik sahibi Türkiye’nin önemli bir partisinin lideri olan bir gazete, cumhuriyet tarihinin belki de en “ırkçı” manşetini atıp başörtülü bir bayanı hedef göstererek “bunlardan Türk olanı bulunuz” gibi bir tahrikkar tavır takınırsa, bunun tepki doğurmayacağı mı düşünülüyor?

Başı kapalı olan Türk değilse, başı açık olan Finlandiyalı Türk mü oluyor!?

Bu öylesine bir kısır döngü ki; siz milli egemenliğin tecelligahı olarak TBMM yerine MGK’yı koyarsanız, başka bir irrasyonaliteye kapı aralayıp, karşı taraftan, MGK gibi ulusal güvenlik için var olması şart olan bir kurumun topyekun kaldırılması gibi abes bir teklifle karşı karşıya kalırsınız..

Dolayısıyla, aksiyon, reaksiyona; reaksiyon, şiddet içerir bir şekilde tekrar aksiyona dönüşür ve dönüşü olmayan bir yola girilir ki, bundan hem toplum, hem din, hem de Atatürk ilkeleri zarar görür..

Ne yazık ki, bu hatalara hem geçmişte hem de bugün; hem siyaset kurumu, hem Ordu mensupları, hem de medya düştü ve düşüyor..

Ancak, Türkiye’nin demokratik sisteminin tesisi veya tadili için yine siyaset kurumuna; güvenliğimizin tesisi için de yine Ordu’ya ihtiyacımız olduğu muhakkaktır..

Cumhuriyeti korumak için muhtıra; muhtıra verebilmek için de, bazen ismi Fadime olan bir genç kızdan, bazen “30 yıllık imamdan” medet umar hale gelmek için mi, Atatürk bu Cumhuriyeti kurdu?

Ya da, Atatürk, “bu Cumhuriyeti biz kurduk, bunu ilelebet yaşatacak olan ırkçı manşetlerdir” diye bir cümle mi kurdu!?